HALDUN ÇUBUKÇU * Yitirdiğimiz değerlerin ardı sıra anmalarda konuşacaksak, yazacaksak daha çok onlar üzerinden kendimizi anlatırız. Oysa biz aradan çekilmeli ve sanat ürünü anlatmalı sanatçısını! Kentlerin meydanlarını, duvarlarını onun resimleriyle süsleyebilseydik başka kimsenin anlatmasına gerek kalmayacaktı Balaban’ı. Onun ölümüyle meydanlarımızın, duvarlarımızın şahane bir fırsatı öldü. İnsanlara, “ey insanlar, işte bu resimleri yapan, büyük usta öldü” […]

Nâzım’ın Bursa Cezaevi’nden bize yadigârı İbrahim Balaban yaşama veda etti: Al gözüm  seyreyle Balaban’ı

HALDUN ÇUBUKÇU *

Yitirdiğimiz değerlerin ardı sıra anmalarda konuşacaksak, yazacaksak daha çok onlar üzerinden kendimizi anlatırız.

Oysa biz aradan çekilmeli ve sanat ürünü anlatmalı sanatçısını!

Kentlerin meydanlarını, duvarlarını onun resimleriyle süsleyebilseydik başka kimsenin anlatmasına gerek kalmayacaktı Balaban’ı. Onun ölümüyle meydanlarımızın, duvarlarımızın şahane bir fırsatı öldü.

İnsanlara, “ey insanlar, işte bu resimleri yapan, büyük usta öldü” diye anlatması gereken o meydanlardı.

“Şair Baba ve Damdakiler” adlı anlatısını okuduğumda gencecik bir üniversite öğrencisiydim, bu kitabı mutlaka tiyatro oyunu olarak sahneye uyarlamalıyım ve bunu mutlaka zengin olanaklarıyla Devlet Tiyatroları oynamalı diye düşünüyordum.

Orhan Kemal, Nâzım Hikmet ve İbrahim Balaban Bursa Cezaevi’nde

Çok zaman geçti ama düşüme kavuştum. Galada, saklıca balkondan izliyordum. Balaban coşkun alkışlarla sahneye davet edildiğinde, içimi titreten nice şey… Onu izliyordum, onun yatağına sığmayan ‘meşe seli’ coşkusunu, şehvetle ve şarapnel gibi kullandığı cümlelerini. Sevincini… ve Şair Baba’ya özlemini. Öyle bir “Şair Baba” deyişi vardır ki, sözcüklerle bir insana sarılmak ne demek öğrenirdiniz. Balaban cezaevine ayıngacılıktan düştü, sonra da cinayetten.

Şair Baba bir katilden Türkiye’nin en usta, en coşkulu halk sanatçılarından birini, ressam İbrahim Balaban’ı yarattı. İbrahim Balaban da “Şair Baba”sına borcunu hiç unutmadı.

Şair Baba fırçalarını, boyalarını, en güzel şiirlerinden ikisini ona vermişti.

“Bundan sonra Türk milletinin resmini sen yapacaksın!” Vazifesini bir de! İbram koğuşundakilere bakmıştı, avluda volta atanlara, demirli  pencereden Bursa şehrine, öteki öteki şehirlere, “ Bu kadar çok mu?” diye sorabilmişti ancak.

O kadar çoktu ve o da çok yaptı. O resimler tuvallere, kolleksiyonlara, hatta müzelere sığmaz. Taşar renkler Balaban’ın tablolarından. İnsanların el ayaları ışır, alınları ışır, gözleri…

Tarlalar, başaklar, zenginlik ve yoksulluk ışır; pulluk, karasaban, bayrak, kayık, kelepçe ışır…

Cezaevi koğuşunda konuşur mahkûmlar: En sevdiği türküsünü söyler Sazcı Veli: “Bu kara yazıyı kendim yazmadım.” Asri Yusuf Usta için türkünün en güzel yeri tam orasıdır.

Bunu bilmek, kara yazının ağarmaya başlamasıdır. Balaban tablolarında o kara yazı ışır. 

Bu beton yığını, bu gudubet, git gide mahvedip çirkinleştirdiğimiz kentler, kentlerin meydanları, Balaban’ın figürleriyle, renkleriyle nasıl cıvıldarlardı oysa!

Balaban göz nuruyla nasıl süslerdi o duvarları; kentler, duvarlar, meydanlar ışırdı.

İşte ben Balaban deyince, en çok bunu düşlerdim. Kendine de söylemiştim. Aynı coşku, aynı heyecan, tanımayana ilk başta asabi bir öfke gelebilecek tarzıyla bağırmıştı:

“O da olacak bir gün”

Bence de.

Güzel Sanatlar liselerinin, Resim –Heykel bölümlerinin öğrencileri ustalarının tablolarını taşıyacaklar o duvarlara. Şair Baba ile Balaban yana yana bakacaklar, Şair Baba “Aşk olsun bu çocuklara, aşk olsun İbram sana” diyecek.

Balaban da ona “Asıl sana aşk olsun Şair Baba, sen tuttun elimden, sen öğrettin resim yapmayı” diyecek.

Ve bizler, bizler hep ayakta o büyük ustaları, genç ustaları, kendi kaderlerini yazmaya yeltenenleri, dünyayı kuran elin ışığını alkışlayacağız. Aşk olsun, alkış olsun sana İbram Balaban. Ressam Baba.

*Yazar Haldun Çubukçu, Balaban’ın ‘Şair Baba ve Damdakiler’ adlı kitabını tiyatro sahnesi için uyarlamıştır. Oyun, Ayşe Emel Mesci tarafından yönetilmiştir.

***

Ressam Balaban hayata veda etti

Türk resminin en büyük sanatçılarından İbrahim Balaban 98 yaşında yaşama veda etti.Resimlerinde Anadolu insanının yoksulluğunu, renklerini ustaca resmeden Balaban, Nazım Hikmet’in de yakın dostları arasındaydı. Balaban’ın doğduğu Bursa Seçköy’e defnedileceği öğrenildi. Balaban için yarın Nazım Hikmet Kültürevi’nde saat 11.00’da tören düzenlenecek. Törenin ardından Şişli Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından cenazesi köyüne götürülecek.