Ne anlatacağız soranlara: ‘Eğlenmeye gitmişlerdi’  mi diyeceğiz!

Yeni yıl dilekleri… Çok şaşırtıcı aslında… Bir ülkenin geldiği durumu da özetliyor.

Para pul, aşk, iş filan değil. Özgürlük ve ölmeden yakınlarla birlikte yaşama arzusu.

Sanki her şeyin sorumlusu yan yana gelmiş 4 rakam gibi. Öyle taşlanıyor 2016… Sanki bir çıksa, gitse… Sanki geçmişimize dönük o figür var ya… Yaşlı Noel Baba’nın genciyle yer değiştirmesi… Olacak gibi!

Değişen bir şey yok

Tuhaf bir umut işte… Hayatın gerçeğiyle örtüşmeyen, diyalektikle açıklanması zor bir umut…

Şöyle bir bakıp, ‘geçen yıl’ klavyenin en çok ‘k’ ,‘a’, ‘n’, ‘t’,’e’,’r’,’ö’,’r’, ‘ı’,’ş’,’i’,’d’ tuşlarına basmış olduğumuzu görmek…

Sonra yeni yılın ilk saatleri… “Taradılar… Canlı kalanların kafasına kurşun sıktılar… Yaralılar denize atladı, arama kurtarma faaliyetleri sürüyor. Yakınları, hastanelerde ve adli tıpta bekliyor…” 2017’nin hafızada kalan ilk cümleleri… İşte kelimeler böyle böyle bitiyor.

Reina rastgele bir hedef değil

İstihbarat açığı, yıllar önce iflas eden ama ille de sürdürülen Suriye politikası, tepeden yaşam tarzına müdahale ve laikliğe saldırıyla aşağıda can damarı arayan radikalizm. Taban bulan, bu tabanda yayılan selefiler. Ne yazık ki hızla Pakistanlaşan Türkiye!

Rastgele seçilmiş bir hedef olmadığı alenen ortada olan Ortaköy’deki Reina’nın gösterdikleri bunlar.

Ne acıdır, günler önce ‘büyük bir dalga geliyor’ diye yazıp bir kez daha hedeflerden hedef beğeniyoruz.

Oysa görünen köy kılavuz istemiyor, şifreleri çözmek zor değil. IŞİD üst üste açıklamalar yapıyor. ‘Askerlerini’, sempatizanlarını eyleme çağırıyor.

Eğlence merkezine dış kaynaklı uyarıların yapıldığı, saldırıdan önce önlemler alındığı iddia ediliyor. Ne var ki bağıra bağıra gelen felaket sırasında Reina’nın kapısında, ‘yaşamını yitiren’ 21 yaşında bir polis bekliyor.

Maalesef ipin ucunun kaçtığını, terör olaylarının çabaya rağmen engellenemediğini anlayabiliyoruz. En tehlikeli kısımdayız.

Arka planda daha büyük riskleri de görüyoruz. Reina’nın haybeye seçilmiş bir saldırı noktası olmadığını bir kez daha yinelemeliyiz. Terör ve radikal İslam’ın topluma nüfuz ederek derin bir fay hattı yaratmayı amaçlayan sinsiliğiyle karşı karşıyayız.

Bu acımasız tarz mesajı da çok açık veriyor: “Eğlenmeyeceksin, alışveriş merkezine girmeyeceksin, çarşı iznine çıkmayacaksın, bir yerde oturup iki kadeh bir şey, bir fincan kahve içmeyecek, mini etek giymeyeceksin!”

Yaşamayacaksın işte!

Samimiyet bu değil, tehlike büyük

Yaşam karşısında ölüme çanak tutmak, onu kutsamak bu!

Engellenemiyor.

Engellemenin yolu bu değil. Kınamak, hedef göstererek, başka taraflara yönlendirmek, intikam diliyle korkuyu daha büyük dehşete dönüştürmek ve yeni bir güvenlik zirvesi yapmak!

Yine en iyi örnek cezaevinde olan ve 3 gün önce tutuklanan sembol Ahmet Şık’tır.

Çünkü samimiyet, gerçeklere sünger çekmek değil yüzleşmektir.

Ölüm ayırmıyor, ayırmayacak! Durakta bekleyeni, okula gideni, gazeteciyi, ‘kıyafeti şekilsiz olanı’, başında örtüsü bulunanı, yoksulu, zengini aynı kefeye koyacak.

Tehlike herkesi, her kesimi kucaklıyor.

Eğlenmeye gitmişlerdi

Yeni yılın ilk günü… Adli Tıp önünde listeler. Kim öldü, kim kaldı telaşı. Yıllar sonra, “Ne olmuştu?” diye soranlara “Sadece eğlenmeye gitmişlerdi…” diyecek olmanın ezikliği. 39 kişi, bizden senden, benden giden 39 can. Vatan mı sağ oldu, şehit mi yazıldılar… Evin içinde, dışında ağlamaktan suratı şişmiş yüzler…

Ertesi…

Çeyrek bilete, büyük ikramiye vurdu mu, ilk doğan bebeğin adı ne kondu telaşının yaşandığı Eski Türkiye’den, ölüm kime çıktı soğukluğuna uzanan Yeni Türkiye’ye…

Keşke bu satırların arası boş kalsaydı!

*****

Samimiyet nedir?

Cezaevindeki meslektaşlarımıza bir kez daha gönderme yapalım. Gerçekler, yüzleşmek ve samimiyet. Hedef gösteren, katliam çağrısı yapanlar özgürce toplumun sinir uçları ve dışarıda olan elektrik yüklü kablolarıyla oynamaya devam ediyor. Terörü mü engelleyeceksiniz? Bizleri, gazetecileri susturmaya çalışmak yerine sözlerimize kulak verin hatta deneyimlerimizden, biriktirdiklerimizden faydalanın!