Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Geçen haftaki “Fay Kırığı” başlıklı yazımız üzerine çok sayıda teşekkür iletisi aldım. Birçok okurumuz, güvendikleri yazarların yazılarında sıkça karşılaştıkları bu sözü, kendileri de doğru belleyerek kullandıklarını belirtmiş…

Gelen yorumlardan anladım ki bu gizemli yanlışa imza atanlar, yazımızda değindiğimiz örneklerle sınırlı değil. “Fay kırığı”nın kullanım alanı ve yaygınlığı, sandığımızdan da genişmiş. Sözgelimi Emre Kongar’dan Ergin Yıldızoğlu’na pek çok önemli kalem de geçmişte düşmüş bu yanılgıya. Hadi bu yazarlar uzmanlık alanları dışındaki teknik bir terimi kullanırken yanılmışlar diyelim. Ama mesleği inşaat mühendisliği olan Mehmet Eroğlu’nun, Türkiye’deki siyasal-toplumsal kırılmaları ele aldığı roman üçlemesine “Fay Kırığı” demesine şaşmamak elde değil gerçekten!

BİR UZMANDAN DİNLEYELİM

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’ndaki çalışmaları dışında önemli kamu kurumlarında da yönetici olarak uzun yıllar hizmet vermiş değerli okurumuz Mehmet Kayadelen’den bilgilendirici bir mektup aldım. Sayın Kayadelen, mesleği gereği konuyla yakından ilgilenen biri. Yıllardır da bu yanlışın düzeltilmesi için çaba gösteriyormuş. Mektubunda, “fay kırığı” kullanımının geçmişine ilişkin ilginç anımsatmalarda bulunuyor:

“Sayın Aşut,

BirGün gazetesinin bugünkü (1 Ağustos 2022) nüshasında yayımlanan ‘Fay Kırığı’ başlıklı yazınızı da ilgi ile okudum. Elinize, emeğinize sağlık.

‘Fay kırığı’, sıkça rastlanan hatalardan. Yerbilimi kavramları ve terimleri ile haşır neşir olmayanların bu hatayı yapmaları mazur görülebilir. Ama yerbilimi ile ilgili alanlarda uzmanlaşmış, hatta profesör unvanı almış olanların da aynı yanlışı yapmalarını yadırgıyorum.

Siz de fark etmişsinizdir: Televizyonlarda deprem konusunda konuşan uzmanların çok büyük çoğunluğu, ‘... fayı kırılmış’, ‘... fayı kırılırsa’ gibisinden ifadeler kullanıyor.

Bu hatayı Sayın Ergin Yıldızoğlu, 1998 yılındaki bir yazısında yaptığında, o zamanlar yazılarında dil yanlışlarına çokça yer vermekte olan Sayın Emre Kongar'a yazmıştım, o da bir yazısında bu hatadan söz etmişti. Sayın Kongar'ın anılan yazısının bağlantısı şöyle:

https://www.kongar.org/medyanotu/019%20Fay%20Kirigindaki%20Nuans%20Farki%20ve%20Milliyet'teki%20Hatalar.php

‘Fay kırığı’ ve başka bazı dil hatalarını konu edinen ‘Fay Kırığı'ndan Peymacun'a Bazı Dil Yanlışları’ başlıklı bir yazım da Kasım 2011'de enerjienergi.com adlı sitede yayımlanmıştı. O site artık yayında değil. Benim kişisel sitemde de yer alan bu yazının bağlantısını da paylaşıyorum:

https://kayadelen.gen.tr/index.php/yazlar/madencilik/20-fay-krndan-peymacuna-baz-dil-yanllar

İlginizi çekebileceği düşüncesiyle bilgilerinize sunmak istedim.

Esenlik dilekleri ve saygılarımla.”

GÖLCÜK DEPREMİNDEN BERİ…

Bağlantılı yazılarda, “fay kırığı” üzerine özetle şunları söylüyor Sayın Kayadelen:

“Kavramların içselleştirilmeden, yabancı dillerden gelen sözcüklerin / terimlerin kökenleri bilinmeden kullanılması, Türkçe dil yanlışlarına yol açabilmektedir. Meslekten olmayanların içselleştirmesinde zorlanacağı kavramların çok olduğu jeoloji ve madencilik alanlarındaki terimlerin kullanımında da sıklıkla yanlışlık yapılabilmektedir. Yanlışları sıradan insanlar yaptığında yadırganmamakta, ancak meslek mensupları, profesör unvanlı bilim adamları, yazarlar, mevzuat hazırlayanlar yaptığında yadırgamamak mümkün olamıyor.

Son zamanlarda kullanımında en sık yanlış yapılan terimlerden biri, fay terimidir. Fay, Fransızca kökenli bir jeoloji terimi. Sözlükteki karşılığı şöyle: ‘Kayaç kütlelerinin bir kırılma düzlemi boyunca yerlerinden kayması, kırık’. Yani ‘fay’ın Türkçe karşılığı ‘kırık’ demek.

Toplumumuz, fay (kırık) terimiyle 1999 yılındaki Gölcük depremi sonrasında tanıştı denebilir. O zamandan bu yana her deprem sonrasında medyadaki haberler, yorumlar ve yerli yersiz, düzeyli düzeysiz tartışmalar sayesinde fay terimi toplumun sözcük haznesinde yerini aldı ve zamanla yerbilimi alanı dışında da kullanılır oldu. Herhangi bir konudaki kırılmadan söz etmek durumunda kalanların aklına hemen fay sözcüğünü kullanmak gelir oldu. Ancak aynı kavramı ifade eden biri Fransızca, diğeri Türkçe olan fay ve kırık terimlerinin, ‘fay ve kırıklar’, ‘fay kırılması’, ‘fay kırığı’ örneklerindeki gibi birlikte kullanımı hayli yaygın. Örneğin ‘fay kırılması’ ile kastedilen, daha önce kırılma olmuş bir yerde- aynı hat (çizgi) boyunca- yeni bir kırılmanın olmasıdır. Oysa kırılan fay değil, kayaç kütlesidir. Özel anlamlarla bütünleşen terimlerin doğru kullanılması, mesleğin bilerek icrasına ve iletişimin sağlıklı olmasına katkıda bulunabilir. Bu da meslek mensuplarının dile özen göstermeleri ile mümkündür.”

İki haftadır yaptığımız uyarılar, umarız bu yanıltıcı dalganın “kırılmasına” yardım eder ve artık “acıklı güldürü”ye dönüşen “fay kırığı” kullanımın daha fazla yaygınlaşmasına engel olur.

HAFTANIN NOTU

“Hamdolsun…”

Ortadoğu gezisi sırasında gazeteciler ABD Başkanı Joe Biden’ı sıkıştırmış, “Suudi Veliahdı Selman’a daha önce parya demiştiniz. Şimdi nasıl el sıkıştınız bu adamla?” diye sormuşlar. Sorarken de “Bunu sorarsak başımıza bir iş gelir, en azından basın toplantısından kovuluruz; İletişim Başkanı basın kartımızı iptal eder” diye bir kaygıya kapılmamışlar…

Dünya egemeni koskoca ABD’nin Başkanı da hiç yüksünmeden, o gazeteciye “provokatör” falan demeden ve de kimseye hakaret etmeden efendice yanıtlamış soruyu.

Biden, Cemal Kaşıkçı cinayetinde Selman’ın kişisel sorumluluğu olduğunu ve bunu da görüşmede kendisine söylediğini anlatmış basın toplantısında…

Peki, daha önce “katil” dediği Veliaht’la Suudi Arabistan’da kucaklaşan Tayyip Erdoğan’a, uçağındaki yandaş gazeteciler aynı soruyu sorabilir miydi?

Elbette soramazlardı. Ama eğer aralarından biri gazeteci olduğunu anımsayıp cesaretini toplayarak böyle bir soru yöneltebilseydi, Erdoğan’dan ne yanıt alırdı dersiniz?

En iyimser olasılıkla şöyle derdi “Asrın Lideri”:

“Hamdolsun, o konu masaya hiç gelmedi!”

***

ne-cok-fay-kiran-varmis-1049928-1.