Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre metal dinleyenler daha sistematik düşünürken daha yumuşak müzik dinleyicilerinin empati duygusu gelişmiş

Ne dinlediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim

Hani derler ya ‘bu benim aklıma gelmişti’ diye. İşte tam bunun gibi bir olay yaşadım bu hafta. Cambridge Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ile ilgili bu hafta BBC’de bir haber yayınlandı. Plos One dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre;

Kişinin müzik zevki düşünce şeklinin ne olduğu konusunda ipuçları taşıyor.

* Empati besleyen insanlar daha yumuşak, daha hafif müzikleri tercih ediyor.

* Etraflarındaki dünyayı çeşitli kalıplarla analiz etmeye çalışan sistematik insanlarsa, punk, heavy metal ve daha karmaşık müziklerden hoşlanıyor.

Müzik tercihleriyle ilgili araştırma için 4 bin kişilik bir denek grubu çeşitli deneylere tabi tutulmuş. Deneklere önce, “empati besleyen” mi, “sistematik mi” olduklarını saptamak amacıyla, kişisel sorular sorulmuş. Sorulan sorular, “otomobil motorlarının tasarım ve yapımıyla ilgilenir misiniz?” ve “başkalarının nasıl hissettiğini tahmin edebilir misiniz?”

Daha sonra deneklere 26 değişik türde 50 kısa müzik parçası dinletilmiş ve her parçaya 1 ile 10 arasında puan vermeleri istenmiş..

Empati yönelimli insanların ritim ve blues, hafif rock ve folk müziğine eğilim gösterdiği, Jeff Buckley’in yorumuyla (Leonard Cohen şarkısı) Hallelujah ve Norah Jones’un Come Away With Me adlı parçası gibi müzikleri yeğlediği görülmüş.

Sistem geliştirici oldukları ortaya çıkanlarsa, heavy metal gruplarına ve yenilikçi caz müziğine eğilim göstermiş. Ben de bu gruba giriyor sayılırım. Siz de kendinizi test edebilirsiniz. Bu grubaysa, Metallica’nın Enter Sandman adlı parçası dinletilmiş.

Araştırmacılar daha da derine indikçe, belli bir türün içinde tercih edilen müzikler arasında da, yoğunluk ve üslup bakımından değişiklik görüldüğünü saptadı.

Cambridge Üniversitesi’nden doktora öğrencisi David Greenberg, bu bulguların müzik endüstrisi tarafından kullanılabileceğini belirtiyor. Peki bu iyi mi olur? Kötü mü?

Greenberg, “Spotify ve Apple Music’te hangi tür müzikleri dinlemeyi seçebileceğinizi tahmin etmek için yapılan işlemlere büyük paralar yatırılıyor. Bu şirketler, bireylerin düşünce tarzlarını bilirse, müzik tavsiyelerini daha özele indirme olanağını bulabilirler” diyor.

Araştırmadan yaptığım alıntılar bunlar. Haydi şimdi bu bilginin başka nerelerde kullanılabileceğine kafa patlatalım.
Mesela bir iş görüşmesi için kullanılamaz mı? Personel adayına mini bir müzikli anket yaparak onun karakter yapısını çıkartamaz mıyız? Böylece aradığımız pozisyona uygun mu değil mi çok daha kolay anlayabiliriz gibi geliyor bana. Yaratıcı, organizasyon yapısı kurabilen, çözüm odaklı, pratik zekâlı biri lazımsa iş ilanları şu şekilde olabilir;
“Metal müzik dinleyen personel alımı yapılacaktır. İlgililerin...” vb.

Başka bir taraftan daha bakalım.

İkili ilişkiler! Birlikte olacağınız arkadaşınız, sevgiliniz, ev arkadaşınızı dinlediği müziğe göre pekala seçebilirsiniz. O zaman evlenmek için kan testi ve müzik zevki testi uygulanabilir.

Bir başka mükemmel birliktelik de bunların karıştırılmasından elde edilebilir. Mesela benim evliliğim biraz bu duruma benziyor. Ben metal müzik dinlemekten hoşlanıyorum, eşim Şenay daha yumuşak müzikleri dinlemeyi tercih ediyor. Arada bir o da klasik rock müzik dinleyebiliyor, ben de blues... Az da olsa ortak noktalarda buluşabiliyoruz. Bu bize ne getiriyor? Yukarıdaki araştırma sonuçlarının iki sonucunu da tek çatı altında toplamamızı sağlıyor. Bazı durumlarda çatışmalara da yol açmıyor değil. Sonuç iyi: 14 yıldır birlikteyiz.

Sonuç bölümüne geçersek. Bilimsel araştırmalar hayatta karşımıza çıkan ve farkında olmadığımız pek çok durumun sebeplerini bulmamıza yardımcı oluyor. Eski yazılarımdan hatırlayanlar vardır. Bugün bahsettiğim türden araştırmalar büyük maliyetlere girilmeden halledilebiliyor. Maalesef bizim üniversitelerimiz bu araştırmaları bir türlü yapmıyor. Ödenekleri yok denecek kadar az bunu biliyoruz. Bulundukları illerde 4000 kişi üzerinde müzik ile ilgili bir araştırma yapsalar, katılımcılara da “Para kazanmayacaksınız ama ülkenize, eğitim sistemimize büyük faydanız olacak” denilse kimsenin itiraz edeceğini zannetmiyorum. Hep söylüyorum niyet önemli! Gerçekten imkânsızlıklar içerisinde efsane işler yapmaya çalışan üniversitelerimizi, eğitimcilerimizi bunun dışında tutuyorum. Benim lafım gitti gideceği yere.