Ne güzel ülke burası!

İdlib görüntüleri geldi sabah sabah. Dünya artık her an farklı yerlerde farklı cehennemleri yaşayabileceğiniz, masumsanız bile cezanızı çekebileceğiniz korkunç bir yer oldu. İsterseniz deniz kıyısında, isterseniz bir yamaçta olun, dünyanın kötülüğü her yerde sizi buluyor.

Kötülüğe ve korkunçluğa uzak olmak da bir şey değiştirmiyor. Görüntüler, haberler, sesler, ağıtlar her yerden yükseliyor. Dün St. Petersburg patlamasının korkunçluğuna bakarken sabaha yine şehit haberleri, sonrasında sınırımızın yanıbaşında kimyasal silahla en az yüz insanın katledilmesi. Korkunç bir ateşin içine doğru iniyoruz. Yanardağın ağzındayız, yanıyoruz dört bir yandan.

Savaş için artık sebep bile gerekmiyor. Tabii yine global sebeplerden de sebeplenebilirsiniz. Enerji ve su kaynakları her zaman iş yapıyor. Bir yerlerde insanlar şişmanlarken, bir yerlerde daha güneşli gökyüzü bile görememiş gencecik hayatlar kararıyor. Bir daha da geri gelmiyor hiçbiri. İnsanlığımız bir yerlerde saklanmış. Sessiz, uzaktan korku içinde izliyor gibi ama korkular kaçarak yenilmiyor. Kötülük büyüdükçe büyüyor.

Zaten yurt içinde her şeyden tırsar olmuşuz. Sürekli birilerinin ne demek istediğini konuşuyoruz. Konuşulandan çok konuşulanın ne olduğu tartışılıyor. Kimse net konuşmuyor. Bir gün doğru dediğine, ertesi gün acayip yanlış, diyebilen insanlar ülke yönetiminde de kararlarını bizden esirgemiyorlar. Umarım hayatları boyunca hiçbir yanlış yapmaz, mükemmel bir şekilde yaşarlar. Zaten yanlış yapılsa da bizde yanlışı kabul etmek yok. Başına bi şey geliyorsa, topu havaya at. Sorumluluklardan kaç. Kimse hiçbir şeyden sorumlu değildir.

Bu arada evde de işsiz sayısı 2014 Ağustos ayından 2016 sonuna kadarki dönemde 763 bin kişi artarak 3,7 milyon sınırını aştı. Fiili oluşan tek adam yönetiminden önceki 31 yılda işsiz sayısı yıllık ortalama 50 bin kişi artarken, fiili tek adamlık döneminde işsiz ordusuna her yıl katılanların sayısı neredeyse beşe katlanarak 239 bine çıktı. Rastlantıdır. Fiili durum oluşmuştur canım.

Ha bir de “Dokunulmazlık teklifi Anayasaya aykırı ama ‘Evet’ diyeceğiz” diyebilen bir muhalefet partisi var. Bence muhalefette bir kilometretaşı olabilecek bir hareketti. Ara sıra aklıma geliyor.

Neyse, günler günlerin ardından geçip gidiyor küçük evrenlerimizde. Her birinin merkezinde biz varız. Başrolde kimi ödül alıyor, kimi ceza, kimi ise hayatta kalmaya çalışıyor. Dertlerin biri biterken bini başlıyor. Müslüm Gürses’in eski albümleri gibi hayatlara gömülüyoruz.

En sevdiğim bakanlardan, ve en hızlı fikir ve söylem değiştirebilme yeteneğine sahip özel bir isim olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ana muhalefet partisinin başındaki kişi için hangi şekle koyarsan o şekle gelen bir adam olduğunu söyleyerek, “Uzayda yaşamış olabilir mi bu? Uzay yaratığına benziyor” dedi… Bunu bir içişleri bakanı dedi. Bir de “Plastik şova benziyor” dedi. Aslında sanırım “Plastip Şov” olması lazım. Eski bir Show TV politik hiciv programı. Sonuçta beyefendi Bakan, kendisinden çok da fazla şey beklememek lazım. Ha plastik, ha plastip, ne olacak yani. Mesajı yerine ulaştı… Acaba Bakanın en sevdiği uzay yaratıklı film ne? Belki de yerli ve milli uzaylımız olduğu için Badi’yi seviyordur. Belki gizli Alien’cıdır. Hatta Allah korusun Prometheus gibi bir filmi bile beğenmiş olabilir. Facehugger sevdalısı Alien serisinden yeni filmler de yolda, hazır laf açılmışken.