Ne ilkti ne de son olacak!

Ülkücü camia şokta. Bir önceki genel başkanları Sinan Ateş, başkent Ankara’da güpegündüz katledildi. Aylardır tehdit edilen bir ülkücü, deyim yerindeyse “geliyorum” diyen bir suikast sonucu, devletin gözü önünde öldürüldü. Hiçbir yetkiliden tek bir açıklama gelmedi. Bir Ülkü Ocakları Genel Başkanı öldürüldü ve MHP’den tek satır taziye yayımlanmadı.

Ülkücüler hem öfkeli hem de tepkili. Kendi genel başkanları her ne kadar “Ocak dışı” ilan edilmiş olsa da ölümü hak edecek kadar ne yapmıştı? Tepkinin nedeni sadece bu değil. Öldürülen her ne olursa olsun, ev içinden biriydi. Öldüğü ana kadar lider-teşkilat-doktrin eleştirilmez ilkesine sadık kalmış, ülkücü camiadan kopmamış, Devlet Bahçeli’yi lideri bilmiş bir isimdi.

İşte bu yüzden tepkiliydi Ülkücüler. Kendileri dışındaki kesimlere dönük saldırılan vatan savunması kabilindendi de, ülkücü ülkücüyü ne diye öldürürdü? Halbuki, tüm bunlar, 2019’dan itibaren başlayan pervasız saldırıların kontrol altına alınamaması nedeniyle yaşanıyordu. Ateş çemberi artık kendilerine kadar uzanmıştı.

***

10 Mayıs 2019’da Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ evinin önünde altı kişinin saldırısına uğradı. Bu saldırı aslında, MHP’li olmayan milliyetçi sağdan tüm gazetecilere bir gözdağıydı. Demirağ kafasına aldığı darbeler sonucu günlerce hastanede yattı.

Ülkücü camia bu saldırıya tepki göstermek bir yana alkışladı. Çünkü saldırıya uğrayan kişi Lider’i eleştiriyor, hizipleşmeye neden oluyordu.

Aradan sadece 10 gün geçmişti. Gazeteci Sabahattin Önkibar, 20 Mayıs’ta katıldığı televizyon programında Bahçeli’yi yolsuzluğa destek oluyor diye eleştirmişti. 25 Mayıs 2019’da Gazeteci Sabahattin Önkibar Ankara’da evinin önünde saldırıya uğradı. Saldırganlar gözaltına alındı ve sonra serbest bırakıldı.

20 Kasım 2019 Gazeteci Ahmet Takan “Bahçeli Aralık ayı sonunda genel başkanlığı ve aktif siyaseti bırakacak" diye yazdığı için MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman tarafından hedef gösterildi evinin önünde saldırıya uğradı. Bu arada bir bilgi; Öldürülen Sinan Ateş de, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın uzun süre birlikte çalıştığı danışmanıydı. 28 Aralık 2019 Gazeteci Murat İde Bahçeli’yi eleştiren yazısından üç gün sonra İstanbul’da evinin önünde saldırıya uğradı. Altı saldırgan yakalandı ama serbest bırakıldı. İde’yi de MHP Genel Sekreteri Büyükataman hedef göstermişti. Bu saldırıların tümü Sinan Ateş Ülkü Ocakları Genel Başkanı’yken yaşandı. 9 Ocak 2019’da Ülkü Ocakları’nın başına geçen Ateş, 1,5 yılın ardından 2 Nisan 2020’de görevden el çektirilecekti.

***

Sinan Ateş Ülkü Ocakları’nın başkanlık koltuğundan çekildi fakat ülkücülerin adının karıştığı saldırılar bitmedi.

15 Ocak 2021 Devlet Bahçeli’ye sert eleştiriler getiren Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ evinin önünde beş kişinin saldırısına uğradı ve yaralandı. Görüntüler dehşet vericiydi, Selçuk Özdağ’ın şoförü silahına davranmasa belki de ölümle sonuçlanabilecek bir saldırıydı. Aynı gün Yeniçağ’dan Orhan Uğuroğlu’na da saldırıldı. 25 Mart 2021’de yine Yeniçağ’dan İsrafil Kumbasar semt pazarında saldırıya uğradı.

Tüm bunlar yaşanırken, kimse bir siyasi partinin adının böyle kanlı eylemlerle aynı anda anılmasına tepki göstermemişti. En azından ülkücü camia içinde bu duruma ses yükselmedi.

***

Çehov’un hikâyelerindeki gibi silah göründüyse patlamak zorundaydı. Ülkücülerde de silah hep vardı. Sinan Ateş, 2022’de yine bir başka ülkücü tarafından öldürülen ilk isim değildi. 9 ay önce 15 Mart 2022’de, Sinan Ateş’in arkadaşı eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel de 4 ülkücü gencin saldırısına uğramış, silahına davranmış ve ülkücü Emrullah Kaplan’ın ölümüne neden olmuştu. Çağrı Ünel şu anda cezaevinde. Emrullah Kaplan’ı Çağrı Ünel’e saldırması için gönderen güçler de açığa çıkmış değil.

Türkiye ilginç bir tarihsel deneyim yaşıyor. Faşizm, genelde toplumsal muhalefetin ülkedeki egemen sınıfları tehdit ettiği anlarda ortaya çıkardı. Fakat 2010’lu yıllardan itibaren yükselen, 2016’dan itibaren iktidarını tahkim eden yönetim, soldan doğru güçlü bir rüzgar olmamasına rağmen faşizmin kapılarını araladı. Ortada, toplumsal muhalefet olmayınca, saldıracak grev çadırları, üniversiteli gençler, aydınlar, yazarlar kalmayınca, tüm kavga rant kavgasına dönüşünce, kendi evlatlarını tüketmeye başladılar.

Ülkücülerin kendi içindeki çatışmalarında Emrullah Kaplan ilk kurbandı, Sinan Ateş ikincisi oldu. Peki sonuncusu mu olacak? Eğer suikast aydınlanmazsa, seçime kadar siyasi cinayetlerin hızının artacağını göreceğiz. Cinayetler ilk fırsatta Ülkücü camianın dışına da sıçrayacaktır. Herkesin gözü önünde cinayet işleyebilen güçler adaletin önüne çıkarılmazsa, işlerine devam edecekler. Devlete rağmen, devletle birlikte…