Yerli ve milli vekil tartışması aldı başını gidiyor.

“550 tane yerli, milli, bedeni ve kalbiyle bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum” demişti sayın cumhurbaşkanımız ‘teröre karşı tek ses’ mitinginde.

Akıl vermiş gibi olmayayım ama bunu pirinç levhalara yazdırıp “Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” gibi devlet dairelerine asabilirler. “Siyasetin tek limanı ahlaktır” ile Erdoğan özlü söz işine girmişti zaten.

Peki, nedir bu ‘yerli, milli vekil’ olayı?

Gazete köşelerinde, sosyal medyada iki gündür tartışılıyor. “Irksal bazda demedi o başka gönderme” diyen var, “Bunlar milliyi ümmet manasında kullanır, Müslüman demek istiyor” diyen de var. Cumhurbaşkanının başdanışmanı Mustafa Varank da Erdoğan’ın açıklamasını yeterli bulmamış olacak ki, konuya şöyle bir tarif getirdi; “Çok soran oluyor ben yazayım. Açıkça terörü ve PKK’yı öven, teröristin arkasında duran milletvekili YERLİ ve MİLLİ değildir. Vatan hainidir.”

Vatan haini ilan edilmemiş ya da potansiyel vatan haini gözüyle bakılmamış on beş yirmi kişi kaldığı için Varank karavana atmış oluyor. Vatan haini olarak görmedikleri 550 insan kalmamışken kaldı ki vekilini nereden bulacaklar.

Yandaş yazarlar da bu ‘milli ve yerli vekil’ konusuna farklı yaklaşımlarda bulundu. Biri dümdüz bir ‘vatanını seven’ tanımı yapıyor, biri ‘dinine bağlı, teröre tepkisini koyan’, bir diğeri ise naalakaysa ‘demokrasiye bağlı’.

Markar Esayan yerli mi, Orhan Miroğlu milli mi, Mehmet Metiner’in bedeniyle kalbi ülke için atıyor mu polemikleri de bir yana.

İyi de kimdir bu ‘yerli ve milli vekiller’?

Daha doğrusu ‘yerli ve milli’ insan nasıl olur?

Aslında çok da kafa yormaya gerek var mıdır, emin değilim. Fransız ihtilalinden, post yapısalcılardan, Marksist klasiklerden alıntılarla bir ‘yerli ve milli’ tartışması yürütmek zûl olur. Çünkü söyleyenin derinlerden gelen bir düşünceyle çıkardığı bir kavram yok ortada.

Daha basitten gidelim. Tek olaydan.

Geçenlerde Twitter’da profilini tıpkı Melih Gökçek’e benzetmiş bir parodi hesap kullanıcısı Ankara Halk Ekmek Müdürü’nü gözüne kestirdi. Ve yazdı: “ALİ BEY ALİ BEY SES VER ALİ BEY ORADAYSAN HAV YAZ ALİ BEY.”

Ali Bey şaşırmış belli ki önce “Buyrun başkanım” diyecek oldu. “MERHABA İYİ GÜNLER NASILSINIZ ALİ BEY. BEN SANA ORADAYSAN 2 KERE HAV YAZ DEDİM, YAZ İKİ KERE HAV” yanıtını alınca karşısındakinin Melih Gökçek olmayabileceğinden şüphe dahi etmeden iki kez HAV yazıverdi.

Tabii sonra bu Ali Bey, “Hesabımı hacklemişler iki saatliğine, ben yazmadım” diye kıvransa da sosyal medya kullanan bilir, yok öyle bir şey.

“Ne alakası var bunun milli ve yerli muhabbetiyle” diyeceksiniz. Çok alakası var. Ali Bey tamamen yerli ve millidir. Sadıktır Ali Bey. Düşünmez. Ne denirse yapar Ali Bey. Ali Bey etiğin, gururun, onurun kırıntısını dahi hayatının bir noktasında bırakmamıştır, süpürmüştür. Ali Bey makamından gayrisini düşünmez, istikbali-kariyeri için havlamaktan gocunmaz.

Ali Bey ile Binali Yıldırım’ın farkı yoktur. Ali Bey ile Orhan Miroğlu’nun, Markar Esayan’ın, Mehmet Metiner’in yahut herhangi bir başka vekil dostlarının da farkı yoktur. Ali Bey ile herhangi bir yandaş yazarın arasında da mesafe yoktur.

Ali Bey, yüzde yüz yerlidir. Ali Bey, yerden göğe kadar millidir.

Yıllar boyu her hareketinde, her insan tercihinde, her insan elemesinde sonuna kadar ‘biat’a bakanın açtığı ‘yerli ve milli’ tartışmasına biraz da buradan bakmayan her görüş eksiktir derim.

Talimatı aldığında tereddüt etmeden havlayacak kadar yerli, çıkarından başka tek şeyi düşünmeyecek kadar milli. İstedikleri 550 budur. Alabiliyorlarsa hayırlı olsun.