Uluslararası ilişkiler terminolojisine göre “dondurulmuş” bir sorun olan Kıbrıs, dünyanın en uzun süren grift anlaşmazlıklarından biri. İngiliz emperyalizminin bölge halklarına bir armağanı olan sorun, yarım yüz yılı aşkın süredir çözüme kavuşabilmiş değil.

1960’larda yani 20’nci yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 21’inci yüzyıla sarkan kriz iki askeri çıkarmanın gerçekleştirildiği 1974’ten bu yana “dondurularak” rafa kaldırılsa da adeta Doğu Akdeniz’e döşenmiş bir mayın gibi.

Yaklaşık dört yıl süren uzun bir aradan sonra bugün yeniden başlayacak olan müzakereler gözleri Doğu Akdeniz’in ortasında bir savaş gemisini andıran konumuyla jeo stratejik önemi büyük Kıbrıs’a çevirse de “Gordion düğümü”nü aratmayan ve yılan hikâyesine dönen müzakereler sorunun kendisinden de meşakkatli.

Bu zorluğun birçok nedeni var. Çok aktörlü sorunda çakışan çıkarların neden olduğu anlaşmazlık çözümü değil çözümsüzlüğü dayatıyor. Öyle ki bu “çözümsüzlük çözümdür” şiarı 90’lı, 2000’li yıllarda Ankara ve Kuzey Kıbrıs yönetimlerinin resmi politikasına dönüşmüştü.

Sorunun öbeğindeki aktörler, garantörler değişmese de konjonktüre bağlı olarak tarafların değişen paradigmaları ibretlik. 1968’den bu yana süren Kıbrıs görüşmelerinde özellikle garantör ülke konumundaki “anavatan” Türkiye’nin her on beş-yirmi yılda bir değişen resmi tezleri dikkat çekici.

FEDERASYONDAN KONFEDERASYONA

Uzun süre federasyon tezini savunan Türkiye ve Kuzey Kıbrıs tarafı artık BM ve uluslararası toplumun desteklediği “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” modelinden uzaklaşarak “iki devletli konfederasyon” modelini dillendirmeye başladı. Ekimdeki seçimde “federasyon” tezini savunan Mustafa Akıncı’nın AKP’nin adayı Ersin Tatar’a kaybetmesiyle yeni bir sürecin de kapısı aralanmış oldu.

Kuzey Kıbrıs’ta halkının değil, Türkiye’nin çıkarlarını savunmayı kendisine görev edinen Tatar, BM öncülüğünde, Kıbrıslı taraflar ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla düzenlenecek 5+1 formatındaki Kıbrıs konulu konferans öncesinde geldiği Ankara’da iki devletli teze geçildiğini resmen ilan etti. Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Kıbrıs konusunda “gönül rahatlığı”yla yeni siyasetini ortaya koyduğunu kaydeden Tatar, Kıbrıs’ta artık federal temelde bir anlaşma için umut kalmadığını kaydetti.

Federal temelde bir çözüm Kıbrıs adasının her iki kesimi tarafından uzun yıllar dillendirilmiş, müzakerelerin de dayanak noktası olmuştu. 1977’de federal temelde bir anlaşma için başlayan görüşmelerden bugüne köprünün altından çok sular aktı. Sorunun kronikleşmesinde Güney Kıbrıs yönetimleri de masum değil. Bu süre zarfında Güney Kıbrıs tarafının çok sayıda planı reddettiğini kayda düşmek gerek.

Bunların en önemlisi ise 2004’te dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın adını alan ‘Annan Planı’na Kuzey Kıbrıslıların “evet” Güney Kıbrıslıların ise “hayır” demesiydi. AB’nin de desteklediği planın reddedilmesi “tarihi” bir fırsatın kaçmasına neden olmuştu.

CRANS MONTANA’DAN CENEVRE’YE UZANAN YOL

Sonrasında ise hem bölgesel denklem hem de Kıbrıs jeopolitiği kökten değişti. 2010’lu yılların başlarında Kıbrıs açıklarında Doğu Akdeniz sularında bulunan zengin hidrokarbon rezervleri yarım yüz yıllık sorunu başka bir boyuta sürükledi. İsrail, Güney Kıbrıs ve Mısır’ın bulduğu rezervlerin yanı sıra Ortadoğu’daki siyasal, toplumsal alt oluşlar Kıbrıs eksenli bütün hesapları sil baştan yeniden kurdurdu.

Bu iklim içerisinde 2017’de İsviçre’nin Crans Montana kasabasında kurulan Kıbrıs masası da haliyle başarısız oldu. Rum lider Nikos Anastasiadis’in masayı terk etmesi sonrası Ankara ve Kuzey Kıbrıs’a aradığı fırsat da doğdu, federal temelde bir anlaşma tedavülden kaldırıldı.

Tatar, Ankara’ya gelmeden yaptığı açıklamada “iki devletli çözüm” fikrini en yüksek perdeden dillendirerek, “Şu anda büyük bir gönül rahatlığıyla, memnuniyetle bu yeni vizyonumu ve siyasetimi ortaya koyuyorum çünkü Türkiye’nin de tam desteği var” ifadelerini kullandı.

Artık Doğu Akdeniz’de farklı bir durumun söz konusu olduğunu ifade eden Tatar, Üniter yapıya gidecek bir federasyon tezini asla kabul etmeyiz” ifadesini kullanarak dört yıl sonra başlayacak müzakerelerde “iki devletli” modeli masaya sürecek. Üstelik kendi halkının, Kıbrıslıların federasyon taleplerini görmezden gelerek... Hafta sonunda Lefkoşa’nın kuzey ve güneyinde binlerce kişinin katıldığı eş zamanlı eylemlerde halklar federasyon talebini dile getirdi. ‘Federal Kıbrıs istiyoruz!’ sloganıyla yapılan eylemler, Cenevre görüşmeleri öncesi “Federasyon kapısı tamamen kapandı” şeklinde açıklamalar yapan Tatar’a ve Ankara’ya verilen bir yanıttı. Federasyondan iki devletli modele geçilmesinin faturası ağır olacaktır.