Attila Aşut

yazievi@yahoo.com
“Ne mahkemesi ya!”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’de TURKEN Vakfı’nın düzenlediği yemekte, yine Fethullah Gülen’in iadesi konusunda konuşmuş. Ettiği akıldışı laflara bakılırsa, “prompter” aygıtı kullanmadan, doğaçlama yapmış bu konuşmayı. ABD’ye diyor ki, “Siz bizden terörist istediniz, Emniyet teşkilatımız çalıştı, yakaladı. Ben de senden terörist istiyorum. Milli Güvenlik Kurulu’muzun stratejik belgesine kaydolmuş bir teröristi istiyorum. Ama siz hâlâ direniyorsunuz. Neymiş? Mahkeme. Ne mahkemesi ya? Teröristin ne mahkemesi olacak ki?”

Bunları söyleyen kişi, sonra da kalkıp dünyanın kendilerini anlamamasından, ABD’nin Gülen’i Türkiye’ye vermemesinden yakınıyor!

Sen kalk, olmayacağını bile bile, sokaktaki yandaşlarını “İdam isteriz!” diye bağırt; savcılara, yargıçlara akşam sabah talimat yağdır; “Bir insan terörist de olsa adil yargılanmalı” diyenlere, “Ne mahkemesi ya! Teröristin ne mahkemesi olacak ki?” diye absürt çıkışlar yap; sonra da dünyadan anlayış bekle!

Erdoğan, ABD’deki konuşmasında, 15 Temmuz’dan bu yana tüm dünyada sürdürdükleri lobi çalışmalarına ilişkin bir de istatistik vermiş. “Cumhurbaşkanı seviyesinde 54, başbakan seviyesinde 71, bakan seviyesinde 410, milletvekili seviyesinde 1228 girişimle FETÖ terör örgütünü dünyaya anlattık, anlatıyoruz” diyor.

Bir ülke düşünün ki, bizzat Cumhurbaşkanı, kamuya açık konuşmasında “yargısız infaz” imasında bulunuyor.

Siz olsanız, böyle bir ülkeye elinizdeki şüphelileri teslim eder misiniz?

Kendimizi kandırmayalım. “Teröristin mahkemesi mi olur?” diyen ve sokaklarda “idam” çığlıkları attıran RTE’ye Gülen’i kimse iade etmez?

Ama belki de bütün bu çıkışlar hesaplı kitaplı yapılıyor!

Erdoğan’ın, eski suç ortağı Fethullah Gülen’i Türkiye’ye getirtmekle elde edeceği ne var gerçekten?

Ya bu adam da öteki FETÖ’cüler gibi “itirafçı” olup bülbül gibi konuşursa RTE’nin hali nice olur?

Bunları düşününce, RTE’nin çetelesini tuttuğu yoğun diplomasi trafiğine karşın, bu girişimlerin, biraz “âdet yerini bulsun, dostlar alışverişte görsün” anlayışıyla yürütüldüğü sanısına kapılıyor insan.

Zaten 15 Temmuz darbe girişiminin içyüzü ve perde arkası henüz aydınlanmadı. Bu konuda değişik yorumlar yapılıyor, çok sayıda senaryo üretiliyor. Kimin eli kimin cebinde, belli değil. “15 Temmuz bize Allah’ın bir lütfudur” diyen Erdoğan’ın sözleri de, kalkışmaya kuşkuyla yaklaşanlara haklılık payı kazandırıyor…

• • •

İstanbul Kadıköy’de ve Gaziosmanpaşa’da “Laiklik Kazanacak” başlıklı bildiri dağıtan Birleşik Haziran Hareketi (BHH) üyelerine polis saldırdı.

Adana’da ise “Boyun Eğme” adlı haftalık sosyalist dergiyi satan Komünist Parti üyesi 10 kişi polislerce gözaltına alındı.

BHH üyelerinin önceki gün İstanbul’da “Laiklik Bildirisi” dağıtırken uğradıkları vahşi polis saldırısını bütün dünya şaşkınlıkla izledi! Dövülerek yaka paça gözaltına alınan 20 sosyalist arasında Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) Genel Başkanı Erkan Baş ve ÖDP İstanbul İl Başkanı Av. Deniz Demirdöğen de vardı.

Saldırının fotoğraflarını gazetelerde görenler dehşete düşmüşlerdir herhalde! Sosyalist bir partinin Genel Başkanı sokak ortasında yere yatırılmış, üzerine polisler çullanmış; bir sivil polis boğazını sıkarken, ötekiler de arkadan ters kelepçe takmaya çalışıyorlar!

Tam bir vahşet tablosu!

İşte sizin “Yeni Türkiye”nizin, “İleri Demokrasi”nizin utanç kareleri bunlar!

Erkan Baş’a yapılan, olağan bir gözaltı işlemi değil, düpedüz işkencedir, haydutluktur, insanlık suçudur! Hesabı mutlaka sorulmalıdır.

Muhalefet partileri, bu fotoğraf karelerini Meclis kürsüsünden göstererek, AKP’nin halk düşmanı, demokrasi kaçkını ve laiklik karşıtı yüzünü bir kez daha dünyaya sergilemelidirler.

IŞİD yandaşları, her soydan cemaat ve tarikat bağlıları caddelerde şeriat bildirileri dağıtırken üç maymunu oynayanlar; devrimciler yürürlükteki Anayasa’nın temel ve değiştirilemez maddelerinden biri olan laikliği savunmak için sokağa çıktıklarında, kırmızı görmüş boğalar gibi azgınlaşıp saldırıya geçiyorlar!

Sokaklar, caddeler, alanlar AKP yandaşlarına, şeriat savunucularına yirmi dört saat açık!

“Laiklik kazanacak!” bildirisi dağıtanlara kapalı!

“Burası miting meydanı değil!” diyerek 1 Mayıs’larda emekçilere yasakladıkları Taksim’de bile günler boyu sabahlara dek süren “demokrasi şenlikleri” yaptılar. Gezi direnişini desteklemek için evlerinin balkonlarında tencere-tava çalan yaşlı teyzelere uygulanan “Kabahatler Kanunu”, mehterli-dombıralı o gürültü patırtı gecelerinde nedense hiç anımsanmadı!

Çünkü çifte standardın ve ikiyüzlülüğün öteki adıdır AKP iktidarı!

• • •

Dünya, Türkiye’yi anlamıyormuş!

ABD’yi ikna etmek için “Atlantik ötesi”ne onca bakan, parti sözcüsü, milletvekili, yandaş gazeteci ve de koliler dolusu belge göndermişler…

Ama gene de inandıramamışlar kimseyi Gülen’in “terör örgütü lideri” olduğuna!

Bu kafayla giderseniz olmaz elbet!

Boşuna zahmet edip halkın parasını uluslararası lobi şirketlerine yedirmeyin!

Yukarıda değindiğimiz gerçekler değişmedikçe, siz zor anlatırsınız derdinizi dünyaya!