Bir parça tuhaf denen, dumanlı sisli şafaklarda, ağız dolusu kahkahalarla güneşi bekleyen.

Hiç tanımadığın konuşmadan durduğun mekânda, birbirine bakıp; kadehleri boşalttığın, garip bir birliğin eklemlileri-yabancıları. Durum, literatüre tutunamayanlar, kaybedenler, öteki diye geçmiş.

Savunulan ya da saldırılan şeyler nelerdir? Sorgulanmaya ya da tartışılmaya ihtiyaç göstermeyen ve en çok kabul edilen nedir? Hangi otoriteler inançları ya da kuşkuları desteklemektedir.

Elliye yakın gazetecinin operasyonlarla tutuklandığı günler. Yukarıdaki sorulara yanıt ararken bombalar yağdı ülkenin kalbine. Sınırlarda başlayan katliam!

Gerçekliğin akıl almaz, katlanılmaz tarifi güç hadiseleri.  Dehşeti görüp, yüzleşmenin peşi sıra koşmak. Cinnetten kurtularak barışın ve özgürlüğün savunusunu yapmak. Derin bir utanç ve öfke ve hiçlikte… Belleksizlik! Dekadansın başlangıcı.  

Absürd Tiyatro’nun alemeti farikası, önceki dönemlerinin test edilmiş ve kusurlu bulunmuş çocuksu yanılsamaları ve bilinçli biçimde aşağılanmış kesin ve sarsılmaz varsayımların silinip süpürülmesidir.

İnsanın durumundaki anlamsızlığın anlamını ve mantıksal düşüncenin ve akılcı aygıtların terk edilmesinden kaynaklanan akılcı yaklaşımın yetersizliğini açıklama çabasıdır. Kendi temel sorunlarıyla onların açıklandığı biçimler arasında bir bütünlüğe ulaşma çabasıdır.

İnsanlığın varoluşunun bile şüpheli olduğu ve felaketin zararlarına katlanılan bir dünyada yaşamaktadırlar. Karakterlerin ruhsal terk edilmişlikleri daima zamandan ve mekândan yalıtılmıştır. Her biri birbirine işkence ederken aynı zamanda kendilerini ve birbirlerini teselli ederler. Ortaya yanıtlanamayacak sorular atarlar, kendilerinin çevresinde ve paramparça görünen bir dünyada mücadele ederler.   

Mekân Artı,“Beckett on Film” adı altında on dokuz farklı yönetmenin gözünden Beckett’in orijinal metinleri göz önünde bulundurularak çekilen on dokuz farklı oyunun film uyarlamalarını gösterim programına aldı. Cesaret gösterip gidildiğinde deneyim başlayabilir! Atom Egoyan’ın KRAPP’IN SON BANDI, filminden çıktığım gece dalgın yürüdüm. Karakol’un adliye binasın önünden geçip dar sokaklara vardığımda fark edebildim, saatlerdir yürüyordum. Gece yarısını çoktan geçmiş bir zamanda eve girebildim. Yağmur sağanak şeklinde düşerken kente, bir kez daha idrak edebildim;  kışkırtıcı ve bütünleyici olan sanatın, vazgeçilemez dehlizlerini.  

Yaratının , propaganda olarak nitelendirme etiksizliğini gösterebilen karanlık zihinlere cevap, tarihsel gerçeklikte verilecektir. Aczini, zavallılığını tarihe geçirecektir. İktidar yozlaştırır! Bu bilinen en eski hikâyedir… Sanat tarihini incelemek, akıl tutulması yaşayan biz insanlığı bu kolaptik halden ebet çıkaracaktır.

Kavramların kayıp olduğu yüz yılımızda, UMUT ve başkaldırı yeni yüzyılın şiarı olacaktır. 

Bilinmeli ki doruklara ulaşmış tutkular ruhu parlatabilir ve güzelliği ortaya çıkarabilir.