"Ne olacak bu memleketin hali ?" türkçede alay konusuna dönüşen bir sözcük kümesi olarak kullanılıyor. Küçük cunta girişimlerinin...

"Ne olacak bu memleketin hali ?" türkçede alay konusuna dönüşen bir sözcük kümesi olarak kullanılıyor. Küçük cunta girişimlerinin gizli toplantılarında yönetime el koyma gerekçesi üzerine atılan nutukların başlangıç cümlesi "ne olacak bu memleketin hali ?" sorusu. Devamında "vatan elden gidiyor", "bölücülük ve terör tehlikesi", "şeriat geliyor" saptamaları vb. "memleket halini" tamamlayan "analizler" olarak sıralanıyor.

Genellikle emekli subayların ya da istihbarat görevlilerinin, bazen mafya şefleriyle zaman zaman da bimem ne ocaklarına üye gençlerle kurdukları "çeteler" bir numaralı vatanseverler olarak "ne olacak bu memleketin hali ?" diyerek sordukları sorunun yanıtını Hrant Dink cinayetine ya da Malatya'da misyoner katliamına vardırdıkları eylemlerle vermeye çalışıyorlar. Daha "insaflı" olanlar ise İstanbul'un orta yerinde "Rum gazeteci"ye sıkı bir dayak atarak memleketi düzeltmeye çalışıyorlar.

Daha geniş kesimler ise "Türkün türkten başka dostu yoktur" diyerek bildiri dağıtan solcuları linç etmek, sahibi Kürt olduğu için mağaza yağmalamak türünden eylemlere yöneliyorlar. Ama kaygı hep aynı "ne olacak bu memleketin hali ?"

Gerçekten de "ne olacak bu memleketin hali? " Dünya gelişmişlik endeksinde 8o'li sıralardayız, çocuk ölümlerinde sıralamamız korkunç, üniversite öğrencilerimiz dünya eğitim sınavında sondan ikinci. Gelir dağılımında dünyanın en adaletsiz gelir dağılımına sahip ülkelerin başındayız, milli gelir düzeyimiz açısından dünyanın "orta" gelir grubunda sayılıyoruz.

İnsanlık alemine katkımızı gösterecek buluşlar açısından aldığımız "patent sayısı" komik düzeyde. Uluslar arası arenada kabul gören sanatçı, bilim adamı, sporcu sayımız son derece az, Nobel mobel gibi ödüller almaya kalkanın da anasından emdiği sütü burnundan getirmeye fazlasıyla teşneyiz.

Bütün bu köklü ve yapısal sorunların çözümü noktasında "plan yapmayın plan" diye yola çıkıp, çözümü ırkçı-milliyetçi kışkırtmalarda arayan, boş hamasi bir milliyetçiliğin kolaycılığını tecih edenlerin önerebileceği tek bir çıkış yolu yoktur.

Şu an Türkiye'nin gerçek bir "plana" ihtiyacı var. 21. yüzyılda zenginleşmiş, demokrasisini dünya standartlarına taşımayı başaran, kalkınma ve alt yapı sorunlarını çözen; ekonomide siyasette sanatta sporda dünya çapındaki başarılara imza atan bir ülkenin acımasız küresel rekabette ayakta kalabilmesi bu "plana" bağlıdır.

Dünya emperyalist-kapitalist sisteminin hiyerarşi tablosunda kendine biçilmiş role takılıp kalan, küreselleşme sürecine bütün kapılarını sonuna kadar açan bir ülkenin başkalarının planında üstlenebileceği rol ancak ve ancak "figüranlık" olabilir.

Milliyetçilik ya da "medeniyetler buluşmasının ılımlı islamcılığı dünya sisteminin bize biçtiği rolün "figüranları" olmaya mahkumdur. İyi adamı ya da kötü adamı oynuyor olmaları sonucu değiştirmeyecektir.

Solun bütün dışlanmışlığına, ezilmişliğine ve güçsüzlüğüne karşın 2i.yüzyıla ilişkin bir gelecek planının taşıyıcısı olmaya kendini hazırlaması gereklidir. Ancak solun başrole soyunduğu koşullarda bu ülke için de sol için de bir çıkış yolu olacaktır.