Google Play Store
App Store

İliç komisyonu raporunu tamamladı. 9 kişinin öldüğü maden felaketinin sorumlusu hâlâ bulunamadı. Şirketin siyasi bağlantılarına dikkat çekilirken iki kere kapasite artışına onay veren Bakan Kurum ile görüşülmemesi tepki çekti.

Ne şirket ne de devlet sorumlu!
Facia, geçen sene 13 Şubat’ta yaşanmıştı. (Fotoğraf: AA)

Gökay BAŞCAN

Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde geçen sene 13 Şubat'ta yaşanan büyük liç kayması, ülkenin yakın tarihindeki en büyük çevre ve iş cinayetlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Yaklaşık 10 milyon metreküp siyanürlü toprak yığın liç alanından kayarak çevre felaketine yol açtı. 9 işçinin toprak altında kaldığı olayın ardından Meclis Araştırma Komisyonu raporu 1 sene sonra bu ay tamamlanabildi. Ancak muhalefet partilerin şerhlerinde komisyon sürecinin şeffaf yürütülmediğine ve raporun eksikliklerine dikkat çekildi.

Komisyon, araştırma süresince onlarca kurum ve uzmanla görüşmesine rağmen iki kere madenin kapasite artışına onay vererek felakete davetiye çıkaran Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’la görüşmemesi de dikkat çekti.

Raporda, maden kanunu ve ÇEV mevzuatının çevreyi ve halk sağlığını korumakta yetersiz kaldığı ifade edildi. Şirketlerin kapasite artışlarını parça parça sundukları ve bu sayede geniş çaplı etkilerin gizlendiği belirtildi. Ayrıca, ÇED süreçlerinin yatırımcı lehine işletildiği vurgulandı. Liç yığınının stabilitesine ilişkin gerekli jeoteknik analizlerin yapılmadığı, zemin ve yük kapasitesi gibi kritik verilerin göz ardı edildiği aktarıldı. Yığın liç alanının kapasite sınırlarının aşıldığına rağmen, bu durumun görmezden gelindiği raporda yer aldı. Kayan toprağın siyanür ve kimyasallar içermesi ise çevreye verdiği zararın boyutunu gözler önüne serdi.

KURUMSAL İHMALKÂRLIK

Bakanlıkların ve valiliğin denetim görevlerini yerine getirmede başarısız kaldığı, İş Sağlığı ve Güvenliği önlemlerinin kâğıt üzerinde kaldığı ifade edildi. Önceki yıllarda yaşanan siyanür sızıntısı gibi olaylara rağmen şirketin faaliyetlerine devam etmesine izin verilmesi ise dikkat çekici bir kurumsal ihmalkârlık örneği olarak kayda geçti. Uzmanların başta deprem fayı olmak üzere bölgedeki kaymaya dikkat çektikleri uyarıların görmezden geldiği ifade edildi.

SÜREÇ ŞEFFAF YÜRÜTÜLMEDİ

Yaşanan felakete ilişkin birçok tespit alsa da muhalefet partiler, sürecin şeffaf yürütülmediğine ve rapordaki eksikliklere dikkat çekti. Partilerin raporda ifade ettiği şerhlerde, bağımsız uzmanlar ile çevre örgütlerinin görüşlerinin dikkate alınmadığı yer aldı. Teknik detaylara fazlaca yer verilirken, siyasi ve kurumsal sorumlulukların üstü örtüldü. Murat Kurum’un komisyona çağrılmaması, muhalefet tarafından özellikle eleştirildi. Hiçbir kamu yetkilisinin ya da şirket yöneticisinin sorumlu gösterilmemesi, raporu ‘vicdanları rahatlatmaktan uzak’ kıldı.

∗∗∗

KAZA DEĞİL CİNAYET VURGUSU

Muhalefet partilerinin şerhlerinde özetle şunlar öne çıktı:

• Olayın teknik eksikliklerle sınırlı olmadığı, siyasi tercihler, denetim zaafları ve özelleştirme politikalarının faciaya zemin hazırladığı vurgulandı.

• “Bu bir kaza değil, cinayettir” ifadesiyle olayın önlenebilirliği vurgulandı.

• Şirketin bölge halkıyla imzaladığı “itiraz etmeme” taahhütnameleri ve Erzincan’daki bazı kurumlara yaptığı bağışlar yoluyla etki alanı kurduğu ifade edildi.

• Yabancı sermayenin doğa üzerindeki etkisine dikkat çekilerek, maden faaliyetleri emperyalist bir modelin yansıması olarak değerlendirildi.

• Komisyonun "kaza" ifadesini kullanmasına karşı çıkıldı, olayın doğrudan insan eliyle ve kar hırsıyla gerçekleştiği savunuldu.

• Sadece alt düzey değil, üst düzey kamu görevlileri ve şirket yöneticileri hakkında da cezai soruşturmalar başlatılması gerektiği belirtildi.

• TBMM çatısı altında yeni bir madencilik ve çevre izleme komisyonu kurulması, ÇED raporlarının bağımsız kurumlarca hazırlanması ve liç alanları için özel denetim standartlarının geliştirilmesi çağrısında bulundu.

∗∗∗

‘KİMSENİN SORUMLULUĞU YOK’ MESAJI VERİLDİ

BirGün’e konuşan CHP Zonguldak Milletvekili ve İliç Araştırma Komisyonu üyesi Deniz Yavuzyılmaz, raporun tamamlanma tarihinin bilerek geciktirildiği ve ‘kimsenin sorumluğu’ yok mesajının verilmek istediğine dikkat çekti.

Deniz Yavuzyılmaz
CHP Zonguldak Milletvekili ve İliç Araştırma Komisyonu üyesi

Yavuzyılmaz şöyle konuştu: “Madenciliğe dair genel hususlar üzerinden bir hat çizilerek, İliç’teki facianın kök nedenlerinden ve kurumların sorumluluklarından uzakta bir algıyla rapor hazırlandı.

Faciaya dair cezai soruşturma süreciyle eşgüdümlü bir süreç işletilerek raporun tamamlanma tarihi bilerek geciktirildi. Bu sayede, dönemin Çevre Bakanı Murat Kurum ve diğer sorumlu kamu görevlilerinin olaya dair kusurları rapor dışında bırakılmaya çalışıldı.

Ancak biz Komisyonun CHP'li üyeleri olarak rapora dahil ettirdiğimiz 200 sayfanın üzerindeki muhalefet şerhimiz ve ek görüşlerimizle birlikte AKP’nin kamuoyunun dikkatinden kaçırmaya çalıştığı bu gerçekleri belgeli bir şekilde devletin kayıtlarına geçirdik.

İliç’te Türkiye’nin en büyük çevre katliamlarından biri yaşandı ancak ‘kimsenin bir sorumluluğu yok’ mesajı verilmek istendi. Kurumların sorumluluk kabul etmeyen açıklamaları, madenlerin ne kadar denetimsiz olduğunun bir nevi itirafıydı.

İliç faciasını aydınlatmak ve benzer faciaların yaşanmasını engellemek için muhalefet şerhimiz ve ek görüşlerimizde belirttiğimiz tüm hususların takipçisi olacağız.”