Hepimiz müzisyenlere verilecek son desteği duyunca çok mutlu olduk ama sonra öğrendik ki “vergi mükellefi” koşulu varmış. Bırakın vergi mükellefi olmalarını, ne sigortaları ne de emeklilik hakları var müzisyenlerin.

Ne vergisi hocam?

Dün akşam yeni neslin üç önemli temsilcisi, üç müzisyen genç kadın ve birlikte çalıştıkları gitaristlerle beraber uzun ama çok zevkli bir prova yaptık. Hepsi pırıl pırıl, müziğin ışığıyla yoğrulmuş, sevgi dolu, ustalarına saygıda kusur etmeyen, ama düşüncelerini söylemekten çekinmeyen Z kuşağı diye adlandırılan gençlerle. Nilipek, Eda Baba ve kızım Dilhan Şeşen ile. Hepsinin farklı farklı özellikleri var yorumcu ve besteci olarak. Hepsi güler yüzlü, yaptığı işe tutkuyla bağlı ve de arkadaşlıkları rekabetin o soğuk ve yapay atmosferinden uzak, sıcacık insanlar. Birbirlerinin şarkılarını dinleyen, sahnedeyken birbirlerinin fotoğraflarını çeken, birbirlerinin ufak tefek hatalarını söylerken kırıcı olmayan, o acımasız ve vahşi rekabet ortamından uzak üç genç kadın ile. Özlemişim böyle bir atmosferi. Zira uzun zamandır kendimi bir müzisyen olarak görmüyorum. Türkiye’de hakları sürekli çiğnenen, devlet tarafından önemsenmeyen, telif hakları ödenmeyen, metrodaki bir sokak çalgıcısı, sıra gecesinde bir bağlamacı, bir türkü barda sabahlara kadar eşlik eden bir darbukacı, bir sosyete düğününde insanları eğlendiren bir solistim. Ama müzisyen değilim. Zira bir müzisyen olmanın karşılığı sadece aldığımız alkışlar ve üç kuruşluk bir yevmiye değildir.

Müzisyen olmak bir defa farklı olmak demektir, şu üç kuruşluk dünyaya bir güzellik katabilmek demektir. Siz işinizden evinize gelirken işe gitmek demektir müzisyenlik. Siz hafta sonu ailenizle piknik yaparken, güneş altında sound check (prova) yapmaktır müzisyenlik. Yılbaşı için arkadaşlarınızla beraber beş yıldızlı oteller için programlar yaparken biraz daha fazla bir yevmiye için sevdiklerinizden uzak yeni bir seneyi burukça karşılamaktır müzisyenlik. Çocuklarınızın ya da eşlerinizin özel günlerini kaçırmak demektir müzisyenlik. Çok sevdiğiniz birini toprağa verdiğinizin akşamı konukları halaya davet etmektir. Ev kiralarken, bir arkadaşınıza kefil olurken, çocuklarınızı okula yazdırırken, “Asıl işiniz ne?” sorusuyla muhatap olmaktır müzisyenlik…

NEREDEYSE CEZALANDIRILIYORUZ

Zor iştir vesselam müzisyenlik. Bir enstrüman çalabilmek, iyi şarkı söyleyebilmek, sözlerle bestelerle hislere tercüman olabilmek. Haksızlığın, kötülüğün, hukuksuzluğun, şiddetin ve savaşın karşısında olabilmek zor iştir. Özellikle bizim gibi ülkelerde... Bakınız. Bu sayfada özellikle pandemi döneminde müzisyenlerin yaşadığı sorunları, müzik sektörünün içinde bulunduğu çıkmazı defalarca yazdım. Yurtdışında sanatçılara devlet tarafından yapılan destekleri, performans ve konser salonlarına ödenen paraları rakamlar vererek, örnekler göstererek açıkladım. Dünyada tüm gelişmiş ülkelerin “kültür endüstrisi”nin farkında olduğunu ve de bu sektörü ayakta tutabilmek için her türlü çabayı gösterdiğini de. Bizde ise durum tam tersi. Sanatla uğraşan insanlar neredeyse cezalandırılıyor Türkiye’de. Alın size son genelge. Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve müzisyenlerin de içinde bulunduğu bir destek paketinden söz etti.

BU YANLIŞTAN BİR AN ÖNCE DÖNÜLMELİ

“Esnaf ve Sanatkarlar ile Gerçek Kişi Tacirlere Koronavirüs Salgını Nedeniyle Verilecek Hibe Desteği”nde hepimiz ilk kez Cumhurbaşkanı’nın ağzından müzisyenlere verilecek bu desteği duyunca çok mutlu olduk ama bir de baktık ki durum hiç de öyle değil. Bu destekten faydalanabilmek için “vergi mükellefi” olmak gerekiyor. Zaten sektörün bir numaralı sorunu müzisyenlerin “kayıt dışı” olması. Yani bırakın vergi mükellefi olmalarını, ne sigortaları ne de emeklilik hakları var müzisyenlerin.

Kültür Bakanlığı’nın girişimiyle başlatılan “Müzik Susmasın” destek projesinde yaklaşık 30 bin kayıt dışı müzisyen kayıt altına alındı. Ve de 5 ay boyunca yaklaşık 50 bin müzisyen bu destekten faydalandı. Şimdi yetkililerden isteğimiz bu olağanüstü pandemi döneminde en azından kayıt altındaki müzisyenlere bu desteğin verilmesi ve de normalleşme sonrasında da bu sorunun masaya yatırılması. Ama birçok müzisyen açlık sınırını çoktan aşmışken enstrümanını satarken daha da vahimi hayatına kıyarken her şey normalmiş gibi vergi yükümlülüğü şartı aranması hiç ama hiç doğru değil. Bir an evvel bu yanlış karardan dönülmesi en büyük beklentimizdir.