Turgut Berkes, bir dönem topluluğu Kara Kutu’yla çok konser verdi. Jazz Cafe’den Saklıkent’e peşinden koştuğumuz günlerdi. Bir yandan yeni şarkılarını dinlerken diğer yandan “Kara Kutu”daki şahanelere avazımız çıktığı kadar eşlik ederdik. “Sonrası”nı çok bekledik, bir türlü gelmedi

Ne yaptın ne ettin sevdirdin…

1996 yılında yayımlanan Moğollar albümü “Dört Renk”, topluluk tarihinin en bilinen şarkılarından biriyle başlar: “Bişey Yapmalı”. Hepimizin ezbere bildiği şarkı bu: “Derin uykudaydım / Sesine uyandım / Ter içinde kaldım / Uyku tutmadı // Yolun ortasında / Henüz on altısında / Vuruyorlar oysa / Bişey yapmadı // Sanki onlar hancı / Halkına yabancı / Biz ise kiracıyız da / Evden atmalı // Birisi oy peşinde / Öteki rant işinde / Kıyamet değilse bile / Bişey kopmalı…” Bir dönem eylemlerin vazgeçilmeziydi, hâlâ büyük topluluklarca hep bir ağızdan söyleniyor. Ayrıca bütün Moğollar konserlerinin son şarkısı. Bir de ritüeli var: Önce Taner Öngür [“günün köşe yazısı” dedikleri] gündeme dair küçük konuşmasını yapıyor, sonrasında şarkı hep birlikte söyleniyor: “Faili meçhuller / Çöple beslenenler / Çalıp duran ziller / Uyandırmalı…”

“Bişey Yapmalı” şanslı şarkılardan zira o dönem memleketteki kıpırdanmanın tam da ortasına düştü. Cahit Berkay’ın coşkulu müziğine diyecek yok ama kerameti biraz da sözlerinde: Hepimizi can evinden vuran sözleri var. Gündeme dair küçük tespitlerde bulunuyor, her dem memlekette olanı önümüze koyuyor (“Konuşanı / Asi deyip içeri tıkmalı”) ve doğrudan kalbimize dokunuyor: “İnsan insanım diyorsa / Bişey yapmalı…”

Aynı albümde yer alan, “Bişey Yapmalı”nın kardeşi sayabileceğimiz bir başka Cahit Berkay bestesi “Keyfim Yerinde”. Sözler sanki bugünü anlatıyor: “Her şey karıştı cebimiz virane / Paramız pul oldu her şey bahane / Toptan batmışız ama bundan bana ne / O oh keyfim yerinde!” Geri dönüşün hemen ardından yayımlanan “Moğollar 94” albümünü açan (sözleri ve müziği Cahit Berkay’a ait) “Dinleyiverin Gari”nin izini süren şarkılar bunlar. Halk ozanlarının vazgeçilmez “silahı” olan taşlama geleneğini sürdürüyorlar ve günümüzde yaşananları geçmişin mirasını kullanarak geleceğe aktarıyorlar.

“Bişey Yapmalı” ve “Keyfim Yerinde”nin sözlerini yazan, o güne dek duymadığım bir isim: Turgut Berkes. Tam da albümün yayımlandığı günlerde bir kitapçıda kibrit çöplü kapağıyla ve simsiyah tasarımıyla dikkatimi çeken Camille Paglia kitabı “Cinsellik ve Şiddet, ya da Doğa ve Sanat”ın kapağında da (bu kez çevirmen olarak) aynı isim var…
Turgut Berkes’le böyle tanıştım. Sonrasında peşini bırakmadım, yaptığı “iş”leri takip ettim ve kaynaştım. Tanıştığım günlerde, meşhur stüdyo FT’nin T’si olduğunu henüz bilmiyordum. Stüdyoyu Fuat Güner’le birlikte kuran insandı ve isimlerinin baş harflerini stüdyonun ismi yapmışlardı. Bunu duydum, daha da sevdim. Her şey bir yana, asıl sevgim “Dört Renk”teki üçüncü Turgut Berkes şarkısı sayesinde ama ona yazının sonunda geleceğim…

“Keyfim Yerinde”de bırakmıştım, oradan devam edeyim. Sözler, sanki Turgut Berkes’i tarif ediyor: “İyilik istemem kötülük yapmadım / Bebeklerin elinden lokmayı kapmadım / Bana yön gerekmez / Ben hiç sapmadım ki”. Nakaratta karşımıza çıkan “Neydim ne oldum boştum doldum” dizesi de öyle… Gençliğini “okuyarak” geçiren bir insandan söz ediyoruz: Ankara’dan İngiltere’ye uzanan, Bodrum üzerinden İstanbul’a gelen bir hayat… Yapmadığı iş neredeyse yok. Sanatla alakalı, sessiz ve sakin bir hayatın hayalini kuruyor. Aklındaki şey net: Müzikle uğraşmak. Fuat’la kurduğu stüdyo, hayatındaki en önemli kırılma noktalarından biri. “Bundan sonra müzik yapacağım” demiş, yola düşmüş. Sonrasında (yaptığı çevirileri saymazsak) başka bir “iş” yapmamış zaten…

Müzik mesaisi sırasında yaptığı çok şey var. Sertab Erener’den Tarkan’a, Kreş’ten Pentagram’a “farklı” isimlerle çalıştı ve onların albümlerinde küçük izler bıraktı. “Küçük” dediğime bakmayın hepsi şahane dokunuşlar… 1996 tarihli Sertab Erener albümü “Sertab Gibi”de yer alan “Dağ Gibiyim” ve “Yağmur Gülleri”nde onun imzası var. Erener’le tek mesaisi bu değil: 2003 tarihli İngilizce albüm “No Boundaries”de karşımıza çıkan “Love Bites”ın sözleri (Tina Harris ile birlikte) ve müziği (Demir Demirkan ile birlikte) Berkes’e ait. İngilizce faslına girmişken Kenan Doğulu’nun “ara” albümlerinden 2004 tarihli “6.5”ta yer alan “Close to Your Heart”ta da üstadın imzasına rastladığımızı söyleyeyim. Şarkı, “Tanımamışsın” adlı şarkının İngilizcesi ve adaptasyon Turgut Berkes’e ait.

ne-yaptin-ne-ettin-sevdirdin-502798-1.

1998 tarihli Sibel Tüzün albümü “Hayat Buysa Ben Yokum Bu Yolda” –ki memlekette yıllar sonra basılan ilk plaklardan biridir– iki Turgut Berkes şarkısı içeriyor. Tüzün’ün Yavuz Çetin’in gitarı eşliğinde seslendirdiği “Tut Beni”, sözleri ve müziğiyle Berkes imzasını taşıyor. O dönem gazete kupürlerinde karşımıza çıkan “İçimdeki Şeytan”ın sözlerinde de onun imzası var. Gazete kupürleri meselesine açıklık getireyim: Tüzün, albümün çıktığı günlerde yapılmış kimi söyleşilerinde şu ifadeyi kullanmıştı: “İçimdeki şeytan açığa çıktı!” Şarkının özünde Tüzün’ün isyanı var. Albümdeki diğer şarkı sözleri bizzat Sibel Tüzün elinden çıkmış ama “isyan”ı anlatan, yeni yolunun “manifesto”su olarak nitelendirebileceğimiz şarkı bu: “Anne karşıma çıkma baba hiç karışma / Bunlar benim hissettiklerim / İster al ister alma / Dedin ki aşk yolu çukur diken dolu / Bunu o aklına sok işte engel çok / Beni yola koşan içimdeki şeytan / Adını siz koyun bu ne tuhaf oyun / İçimdeki şeytan beni yola koşan / Başka yol yok özgür olmaktan…”

Turgut Berkes’in tek albümü var: “Kara Kutu”. Tıpkı Paglia kitabı gibi kapağıyla vuran albümlerden. Yayımlanmasını dört gözle bekliyordum, çıkacağından haberdardım, çıktığında kapağını ayrı bir sevdim. Şanslıydım, “bizim muhit” te yapılıyordu albüm; tuhaf ama “Ankara işi”ydi. Öncesindeki adımlardan haberdar oluşum bundan. Bir dönemimi güzelleştiren, CD-çalarımdan bir an bile çıkmayan albümlerden. “Miranda”dan “Mindos”a, “Benimsin”den “Sensiz Şarkı”ya bütün şarkılarını ezbere bilirim. En sevdiğimi soracak olursanız, “Kış Neden Var?”: “Sonbahar, gel biraz / Bir sıcak çay ver bana / İşte yine bitti yaz…” Sözler öyle başlıyor ama Gündoğarken şarkısı “Bir Yaz Daha Bitiyor”dakine benzer bir romantizm yok bu şarkıda, bizzat gerçekçilik var: “Ey zaman, yağmur, dolu, fırtına / Soğuktan sakın canım / Ceket al sırtına…” Nakaratı muazzam: “Kış neden var, neden sonsuz olmuyor bahar? / Kış neden var, neden yağmalı bu kalpsiz kar?”

Turgut Berkes şarkılarının güzelliği gerçekliğinde. Gördüğünü anlatıyor. Yan yollara sapmıyor ve söyleyeceğini doğrudan söylüyor. Albümün bilinen şarkılarından “Mindos”, Gümüşlük için yazdığı şarkı: “Koca Mindos sular altında / Asıl öykünü bilen kim? / Ne işin var Mindos yolunda?” Şarkının başında sorunun cevabını veriyor aslında: “Kanadı kırık kuşum, boşuna yorulmuşum / Misafir olmaya geldim sana / Sonra, ay büyürken yetiştim / Bir kenara iliştim…”

Mindos ya da Gümüşlük, Berkes için bir mucize. Şarkının bir yerinde geçen “Beklenmedik şeyler olur bazen burada” dizesi, yine yaşadıklarından: “Valla, masalsı bir tarafı var oranın. (…) Geçen yaz gittiğimde bir sabaha karşı, kaldığım yere dönüyordum, öyle dalgın dalgın yürüyerek... Dev bir çiçek çıktı karşıma, bir kaktüsün üstünde, kocaman açmış, kafam kadar bir çiçek... Rüya mı gördüm acaba diye düşündüm, dönüşte bizim Haşmet’e (Seymen) anlattım. ‘Sahi onu mu gördün?’ dedi. ‘O çiçek senede bir kere açar ve sadece on dakika açar. Biraz daha bekleseydin kapanışını da görürdün’.“

Turgut Berkes, bir dönem topluluğu Kara Kutu’yla çok konser verdi. Jazz Cafe’den Saklıkent’e peşinden koştuğumuz günlerdi. Bir yandan yeni şarkılarını dinlerken diğer yandan “Kara Kutu”daki şahanelere avazımız çıktığı kadar eşlik ederdik. “Sonrası”nı çok bekledik, bir türlü gelmedi. Bir dönem yeni şarkılarını sitesi üzerinden dağıtıma soktu ama onlar da ağza çalınmış bir tutam bal gibiydi: Tadı damağımızda kaldı. Bunun içindir ki Turgut Berkes şarkılarını başka seslerden de severek dinledik. 1997 tarihli Tarkan albümü “Ölürüm Sana”da yer alan ayrıksı şarkı “Gecemin Ürkek Kanatları” onun imzasını taşıyor: “Ve beni karanlıklar sarar / Kendimi ararken çıkmazında bilmecemin / Ay bile bulutlardan düşer / Bağrımı deşerken melekleri her gecemin…” Berkes ismiyle karşılaştığımız bir başka albüm, Çanakkaleli topluluk Kreş’in “Zaman Yok!” başlıklı 2007 albümü. İmzasını attığı şarkılar, listenin içinde “benim” diye bağırıyor: “Takım Elbise Suratlı Adamlar” ve “9 Canlı”.

Moğollar bahsine dönmeden Pentagram’dan da söz etmekte fayda var zira onlarla mesaisi çok. 2001 tarihli “Unspoken”da yer alan “Lions in a Cage” içinde karşımıza çıkan “Lore Master” onun sözlerinden müteşekkil. 2014 tarihli “MMXII” ise üç Berkes sözü barındırıyor: “Now and Nevermore”, “It’s Dawn Again” ve “Apokalips”. Üstelik “Apokalips”in klibinde bir bilge gibi belirir, klibi güzelleştirir. Belirdiği bir başka yer, Ketche’nin yönettiği “Bu İşte Bir Yalnızlık Var”. Müzisyenlerin “abi”si Nihat Tarhan’ı canlandırır ve filmin bir sahnesinde esas çocuğa içinde Müslüm Gürses olan şahane bir ders verir!

Başta söyledim: Turgut Berkes’i Moğollar şarkılarıyla tanıdım. “Dört Renk” sonrasında yayımlanan “30. Yıl”da iki şarkısı var: “Kanıtlar Kanatlı” ve “Bir İleri Bir Geri”. Albüm kapağında bu iki şarkı için “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemine katılan ve destekleyen insanlar sayesinde yapıldı” yazar. Bir anlamda bu eylemlerin simgesi olan “Bişey Yapmalı”nın devamı bu şarkılar. Sonraki albüm “Yürüdük Durmadan”a adını veren şarkı da onun. Dahası da var: “Daha Neler” ve “Süreyya”da da Berkes imzasına rastlıyoruz.

Moğollar mesaisi ayrı bir yazıyı ve değerlendirmeyi hak ediyor. Günü anlatan, yaşadığı dönemin fotoğrafını en net hâliyle çeken şarkılar bunlar. Ben, bambaşka bir yerden yazıyı bitireyim… “Dört Renk” başta kaset olarak arşivime giren albümlerden. İtiraf edeyim, aldığım ilk gün dikkatimi çeken, dinlediğimde vurulduğum şarkı “Bişey Yapmalı” değil. İlk yüzün sonuna doğru karşımıza çıkan “Ekimin Sonu Yok”, farklı yapısıyla ve muazzam sözleriyle beni vurdu. Bende yeri ayrıdır. Onun için bütün şarkılarını bir yana koyayım ve Berkes’i, yakın dönemde Ezgi Aktan tarafından yeniden yorumlanan bu şarkıyla uğurlayayım: “Birden mi eridi onlarca yıl / Tonlarca gün böyle mi geçti / Bilmem ki yerimi hiç bilmedim / Hiç gülmedim o günkü gibi // Aylardan Haziran, yetmiş yedi / Bitmiş gibi geldi gençliğim / Bilmem ki nerede buldum seni / Yudum yudum içtiğim // Temmuz ayı geldi uzandın yanıma / Girdin yerleştin kanıma / Sen mi bana çattın ben mi seni kaptım? / Ne yaptın ne ettin sevdirdin // Bir yaz aşkı yaşadık unutulur sandık / Hiç doymadık birbirimize / Yaz mevsimi çok kısa dönsem gençliğime / Yeniden yaşansa o sevda // Ağustos’ta el ele Bodrum’da bir gece / Bilmeceler
Bitez Yalısı’nda / Gördük ki yolları ayıran şu dağlar / Bağlar ipince aslında // Gün batımı Eylül’de ilk sözü verdik / Öyle çözüverdik ve geçtik / Sanki hiç sonu yok hepsi bir rüya / Aynı görüşte bile değildik // Ekim’in günahı yok ya adresin neydi? / Senin için değdi mi bilmem? / Belki bana gelirsin İstanbul kışına / Biliyorum üzülmem boşuna…”