“Ne olacak bu memleketin hali?” sorusuna, sol cenahta “Ne olacak bu solun hali?” sorusu ekleneli epey oldu. Soruya herkes kendince bir yanıt veriyor.

Bu soruya yanıt arayanlar arasında SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da var. Sn. Karayalçın her dönem somut projelere önem vermiş, arayışlarını ve çözüm önerilerini somut projelere dayandırmış bir politikacıdır. Bu kez de öyle yapıyor. İki soruyu birleştirip, “Sol Düşünce Platformu” olarak adlandırdıkları bir “okuma-inceleme-tartışma” sürecinde yanıt arıyorlar.

Tartışmaları 10-30 kişilik gruplarla, 16 ilde başlayarak bütün yurtta sürdürecekler. Toplantılar yalnızca SHP’lilere değil, söylenecek sözü olan herkese açık. Önceden hazırlanan ve Hüseyin Ergün’ün toparlayıp “Bilişim Çağında Sol” ismiyle kitaplaştırdığı metin “tartışmayı kışkırtıcı” bir zemin olur düşüncesindeler. Eylül-Ekim aylarında başlayacak sürecin meyvelerini de 2005 ilkbaharında Ankara’da toplanacak bir konferansta almayı hedefliyorlar.

SHP’nin projeyi tanıtıcı broşüründe “Sol insanların eşit, özgür bireyler olarak; dayanışma içinde, refah içinde yaşamaları ülküsünün adıdır... Ben solcuyum demek sömürüsüz, eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı, kimsenin kimseyi horlamadığı bir dünya düzeni istiyorum anlamına gelmektedir” deniyor. Katılmamak ne mümkün!

Lakin, benim gözlemim sol anlayışın özünde var olan “dayanışma” damarının, başkaları için bir şeyler yapma hasletinin, bugün son derce zayıf kaldığı şeklinde. Farklı sol anlayışlar ve gruplar, her nedense, ortak bir hedef için, birbirlerine destek olarak, ama köstek olmadan, yürümeyi beceremiyorlar. Dünyada ve Türkiye’de, karşı karşıya olunan sorunların aşılmasının solda birbirinin kimliğine saygılı ve samimi bir birliktelikten geçtiğine inanıyorum. Türkiye’deki birlik girişimlerinin “samimiyetinden” vatandaşların pek emin olabildiğini sanmıyorum. Birliğin birleşenlerinin dışarıya yansıttıkları, bir yandan birlikte dururken öte yandan da birbirlerini “ütmeye” çalışma görüntüsü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Böyle birliklerden de istenen sonuç alınamıyor.

Sn. Karayalçın, Sol Düşünce Platformu çalışmalarının, hiçbir şeye hizmet etmese bile, sol birey, parti ve liderler arasında düşünsel, eylemsel, hatta beşeri düzeyde bir ilişkinin, diyaloğun kurulmasına yararı olacağı umudunu taşıyor. Umarım bu gerçekleşir. Solcularının birbirlerini desteklemek yerine çekiştirmelerinin zararı, yalnızca kendilerine değil ülkeye de oluyor.

Benim bir umudum da, özellikle taşrada bu tür tartışma ve fikir üretme süreçlerine susamış insanların, büyük kentlerde toplanmış sol birikime ciddi katkılar sunabilmeleri. Endişem ise, örgütlü ve kolektif etkinliklere en fazla vurgu yapan solcuların, bu tür süreçlerde çok fazla kaytarıp, bütün işi yük taşıyan birkaç kişiye yıkmaları ve sonuçta kolektif akıl görüntüsü altında hep aynı bir iki kişinin aklının öne çıkması.

Solun kendi kendini bile daha fazla ciddiye alabilmesi için, mutlaka ortak aklın ve kolektif etkinliğin ürünü somut başarılara imza atması gerektiğine inanıyorum. Birgün’ü böyle bir proje olarak önemsiyorum. Tek tek solcuların bir dolu holdingin içinde, başında başarıdan başarıya koştuğunu görüyor, ortak başarısızlıkları bir türlü anlayamıyorum. Tek tek başarılı olanların birlikte başarılı olmayı becerememesi neden? Yanıt olarak aklıma bir tek Temel fıkrası geliyor: Hani, “Grup seks mi seversin, klasik bire bir ilişki mi” diye sormuşlar, Temel de grup seks demiş ya. Temel’in, “Neden grup seks?” sorusuna “Kaytarması kolay oluyor da ondan” yanıtı, size de bir şeyler söylemiyor mu?

Somut bir işin etrafında, kaytarmadan ve birbirimizi kandırmadan toplanabilsek, sanki bir şeyler olacakmış gibi geliyor bana...