Referanduma iki gün kaldı; sonucun ne olacağını bugünden bilmek mümkün değil. Ancak açıkça görülen bir şey var ki, 16 Nisan yaklaştıkça AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anayasa değişikliklerine ‘Evet’ isteyen kampanyaları artmış ve hız kazanmış durumda.

Yalnız şu veya bu nedenle yapılan konuşmalar değil, ilginç reklamlar da devrede. Örneğin, “Hayat Bir Film Değil Geleceğe Cüret Edin” başlığıyla yayınlanan bir video var. Selçuklu’dan başlayıp Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, 2.Abdülhamid gibi hükümdarların sözleriyle devam eden videoda, Atatürk ve Milli Mücadele döneminden sonra Recep Tayyip Erdoğan’a ve 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne kadar uzanan bir video!...
Yani, anlı şanlı tarihimizi bugün devam ettirenler belli; bunu sağlama almak için yapılacak şey de ortada!

Bilesiniz!...

Bir de Erdoğan’ın şiir okuduğu bir videonun sosyal medyayı kırıp geçirdiğinden söz edilmekte ki, ilginç olmalı!
Bu atılımların nedeni, ‘Evet’ yönündeki oylara ilişkin kuşkuları mıdır; bilemiyorum! Ancak, getirilmek istenilen değişikliklere ‘Hayır’ demek için o kadar çok neden var ki; kuşkulansalar yeridir diyebilirim!

Getirilmek istenen rejimin ne anlama geldiği uzun uzun anlatıldı. Tekrar etmek ayıp olur. Yalnızca, ‘Evet’ diyecek olanlara bir şey diyemesem de, getirilmek istenen rejimi kabaca tarif edersem, “başkanın memleketi, başkanın milleti, başkanın meclisi, başkanın hukuku” gibi şey olacağını bilsinler isterim.

Zaten, söz konusu değişiklikler konusunda olumlu anlamda söyleyecek fazla bir şey bulamadıkları ortada değil mi? Bu nedenle, anayasa değişikliklerinin ne anlama geleceğini anlatmak yerine, FETÖ darbe girişimini köpürtmek, millete sevda şiirleri yazmakla uğraşmıyorlar mı?

Tabii, ‘Hayır’ diyenleri çeşitli biçimlerde suçlama, kampanyaları yasaklama, kampanyada yer alanları gözaltına alma gibi olaylar da fazlasıyla var. CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Akatlı, ‘Hayır’ kampanyası yürütenlere ilişkin saldırılar, tehditler, ve hedef göstermeleri konu alan bir rapor hazırlamış, raporda, 7 Nisan tarihine kadar ‘Hayır’ diyenlere ilişkin en az 231 tehdit, baskı, hakaret, hedef gösterme ve saldırı gerçekleştiği, ‘Hayır’ diyen 330 kişinin gözaltına alındığı, 3’ünün de tutuklandığına yer verilmekte.

Bunlar, nasıl bir ülkedeyiz ve nereye doğru gidiyoruz sorularını sormak için yeterli olmalı, değil mi!

AKP’nin ‘Evet’ kampanyasında göze çarpan iki şey daha var. Birincisi, yürüttükleri kampanyada, CHP’den gelen eleştirileri sulandırma ve dikkatleri başka yöne çevirme gayretleri fazlasıyla ortaya çıkmakta; ikinci olarak da, istenilen değişikliklerle ilgili kuşku ve kaygıları inkâr etmeye yönelirken itiraf niteliğinde laflar söylemekten kendilerini alamamaktalar!

Örneğin Cumhurbaşkanı konuşuyor: “Buna kimler hayır diyor, kimler evet diyor, vatandaşımız bilmeli. Nitekim ben vatandaşımıza, ‘Böyle bir yanlışa düşmeyin’ diyorum. Ben hayır dersem, oyumun gideceği yer Kandil’dir. Hayır dersem bu ülkede gideceğimiz yer istikrarsızlıktır. Hayır dersem, benim oyumun gideceği yer, güven ortamının ortadan kaybolmasıdır.”

Ya ben, ya tufan! Demokrasi anlayışı bu!...

Cumhurbaşkanı konuşuyor: “Biz Yavuz Sultan Köprüsü’nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Biz Çanakkale Köprüsü’nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Bizde tarafsızlığın daniskası var be! Hayırcıların zihniyeti bu işte.”

Bu sözlere, tek kelimeyle, ‘skandal’ denir ama nerelere doğru gideceğimizin göstergesi olarak ‘vahim’ de diyebiliriz.

Cumhurbaşkanı konuşuyor: “Parlamenter demokrasi diyorlar ya, parlamenter demokrasi aslında bir vesayet sistemidir. Şimdi bu sistemin beli kırıldığı için rahatsız oluyorlar.”

Yürütme ve yargıyı eline almak, kararname çıkarmak, meclisi fesih yetkisine sahip olmak vesayet olmuyor da!... Ama doğru, başkancı sistemde zaten ‘demokrasiye’ gerek yok; sağdan soldan, yukarıdan aşağıdan var olan tek şey; başkan!...

Bu başkan yalnız milletin değil, Allah’ın da seçtiği!... Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz gecesi darbe girişiminde bulunanların kendisini uçakta bulamadığını anlatırken ne diyor: “Bizden önce meğerse Dalaman’a gelmişler, bizim uçağı incelemişler. Fakat çok ilginç şeyler oluyor ve uçağa girmişler, bakmışlar çıkmışlar. Bizim bunlardan haberimiz yok. Biz indik, hemen uçağa geçtik daha sonra öğreniyoruz ki bunların gelip gitmesi hani Nur Mağarası’ndaydı değil mi? Hani geliyorlar sevgili peygamberimiz Ebubekir Sıddık ile orada ama mağaranın kapısını örümcek örüyor ve gelip bakıyorlar ki örümcek ağ örmüş, ‘Burada örümcek ağ ördüğüne göre herhalde buraya kimse girip çıkmış değildir’ diyorlar ve kapıdan müşrikler dönüp gidiyor. Şimdi bunlar da gelip bakıyorlar filan kimseyi görmeyince uçağın içinde dönüp gidiyorlar onların arkasından biz biniyoruz ve...”
Bundan sonrasında ne var; artık bilemiyorum!