Dünyanın her yerinde film eleştirmenleri özellikle yıl sonlarında listeler yapmayı sever. Belki de tüm sanat dalları arasında en çok liste yapılan alandır sinema. Peki, nedir derdimiz? Neden durduramıyoruz kendimizi filmleri sıralamaktan? İyi sanattan anladığımızın ego merkezci göstergeleri mi listelerimiz, yoksa hayatı organize etme ve hatırlamanın bir yolu mu?

Neden liste yaparız?

Murat Tırpan

Bu yılın en iyi filmi neydi sizce? Parasite’ı başa mı koymalı, yoksa ilk sıraya The Irıshman mi gelmeli? Marriage Story ne olacak? Ken Loach’ın filmi var sonra, Alev Almış Genç Kızın Portresi ve muhteşem And Then We Danced’ı listemizde hangi sıraya koyacağız? Tarantino’nun son filmi bunların üstüne mi çıkmalı yoksa? En iyisi puan vermek, festivallerde jüriler tartışıp karar veremeyince bu yöntemi kullanırlar, çok ideal değildir belki ama işe yarar. Ama o zaman da başka sorunlar ortaya çıkar, on üzerinden Parasite’a mesela 7.5 versek o buçuk da ne diye sorarlar adama, sekiz ile sekiz buçuk arasındaki nitelik farkı nereden kaynaklanır? Bir de eninde sonunda aynı puanı verdiğiniz filmleri de sıralamanız gerekecektir ki bu işi iyice zorlaştırır.

Bütün bu telaşlar iyi bir liste yapmaya çalışan eleştirmenin yıl sonu haline aittir. Bizde ve dünyada film eleştirmenleri özellikle yıl sonunda listeler yapmayı severler. Belki de tüm sanat dalları arasında en çok liste yapılan alandır sinema. Yılın en iyi filmleri listesi, yılın vizyona girmemiş en iyi filmleri listesi, en underrated filmler listesi, en abartılmış filmler listesi, gizli hazineler listesi, yılın enleri… Böyle uzar gider. Listeler çarpışır, kılıçlar çekilir, puanlar yerden yere vurulur. Bu tür listelerin varlık nedeni Batılıların ‘to do list’ dedikleri şeyden farklıdır. Yapmamız gerekenleri de listeleriz hayatta, ama burada sözünü ettiğimiz hiyerarşik bir sıralamadır, ‘hangisi daha iyi’ sıralamasıdır. Alışveriş listeleri, envanterler, ‘to do list’ler gibi pratik listeler estetik olanlardan ayrılır, ama unutmayalım ki özünde amaçları aynıdır tüm listelerin: Bir şeyleri organize etmek ve hatırlamak.

Birileri benden en iyiler listesi istediğinde korkarım, en iyiyi belirleyecek olmanın ağırlığından çekinirim. Filmler arasında hiyerarşik bir sıralama yapmanın yanlışlığından, filmlerle ilişkimizin başka şekillerde kurulması gerektiğinden dem vurarak kaçmaya çalışırım. Ama bu söylediklerimde haklılık payı olmakla birlikte yanıldığımı da itiraf edeyim. Listeler iyidir. Liste yapmak Umberto Eco’nun Der Spiegel dergisine verdiği röportajında söylediği gibi “kültürün başlangıç noktasıdır.” Listeler olmazsa unuturuz; listeler olmazsa kıyaslamak zorlaşır.

Aristo’nun Organon’undan itibaren listelemek, kategorilere ayırmak anlamanın en büyük aracı olmuştur. Organon’un Kategoriler bölümü ve mantıktaki tüm kategoriler teorisinin altında hayatı anlayabilme çabası yatar. Bölmek, ayırmak ve sıralamak evrenin sonsuzluğunu bir şekle sokma çabasındandır.

Bu sonsuzluğu sınırlandırabilmek için sonsuz sayıda listeler üretilmiştir. Zamanında Louvre Müzesi’nde listelerle ilgili bir serginin de küratörü olan Eco şöyle yazar: “Son derece üzücü, alçaltıcı bir kısıtlamaya tabiyiz biz: ölüme. Bu yüzden sınırsız olan, dolayısıyla sonu bulunmayan şeylere düşkünüz. Ölümü düşünmekten kaçmanın bir yolu bu. Listeleri seviyoruz, çünkü ölmek istemiyoruz.” Öte yandan okur için de bu sınırlama son derece işlevseldir.

Neyin iyi ve hatta doğru olduğunu listelere bakarak kolayca anlayabilir, bu sonsuzluk içinde boğulmaktan kurtulabilirler. Nihayetinde kadim metinlerden ‘10 Emir’ de bir liste değil midir, ne yapmamız gerektiğini vazeden bir liste. Alışverişe gönderilip ne alması gerektiği eline tutuşturulan biri gibi okur/izleyicinin de eline tüketmesi gerekenler tutuşturulur. Elbette bu yüzden “Ölmeden Önce İzlemeniz Gereken 1001 Film” gibi kitaplar sinema tarihi kitaplarından her zaman daha fazla satarlar.

Sinemadan örneklersek, Sight and Sound, Chaiers du Cinema gibi önemli yayınlardan az takipçili herhangi bir memleket bloggerınınkine kadar yapılan tüm bu listeler birleşerek büyük bir birikimi oluştururlar. Bu anlamda listeler neyi sevip sevmediğimizin göstergesi, neyin geleceğe kalacağının kaydı olurlar. Sanat felsefesinde Platon’un ideal güzel kavramına karşılık olarak Aristo güzel olanın büyük bir birikim içerisinde sınanarak geriye kalanlar üzerinden belirlenebileceğini söylerken bu tür bir şeyden bahsetmektedir. İyi olanları unutmamak gerekir ki yenileri eskilerle kıyaslayabilelim. Listeler hatırlamanın aracıdır, çünkü nihayetinde hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.

Bu liste yapma merakı öyle bir hale gelmiştir ki elbette korkuları da listeleyen insanoğlu liste yapma saplantısına özel bir ad vermiştir: Glazomani. Muhtemeldir ki bu hastalık kendini güvensiz hisseden insanların hayata katlanmalarını sağlayan tuhaf bir obsesyondur. Tıpkı biriktiricilik saplantısı gibi, liste yaparak güvenli hissederiz kendimizi, listeleri eksik bırakmamaya çalışırız. Birçok film eleştirmeni ve sinefil de bundan mustariptir elbette; her izlediklerinin kaydını tutar, her yıl listelerini muntazaman yaparlar. Hiçbir filmi kaçırmamak, hiçbir kaydı eksik bırakmamak isterler. Ne yaptıklarının aynası, ne yapacaklarının yol haritasıdır listeleri.

Liste yapmanın biraz baş döndürücü, biraz mistik bir yanının bulunduğunu da ekleyelim. Dışarıdan farklı görünse de bir film eleştirmeninin sevdiği filmleri listelemesi pek de kolay değildir. Tutkularımız ve duygularımızla nesnelliğimiz savaşır liste yaparken, bu yüzden ortaya çıkan şeyin verdiği tuhaf bir haz vardır. Bu yüzden Eco’nun bu konudaki kitabının orijinal adı “The Vertigo of Lists”dir. Glazomanik eleştirmenler listelerini yapar büyük bir haz alarak kamuoyuyla paylaşır ve onları amansızca savunur. Hiçbir şeyi kaçırmadıklarını düşünüp, sanatın sonsuz karmaşıklığına bir düzen getirdiklerine inanarak tatmin olurlar.

Liste yapanları küçümsemeyin. Okunacak kitaplar, görülecek filmler, gerçekleşmeyecek seyahatler, en beğendiğim filmler, en sevmediklerim… Alışveriş listesi bile olur. Listeler hayat yolunda ilerleyebilmenin kullanışlı haritalarıdır çünkü. Nihayetinde yolun sonuna geldiğimizde bile umudumuzu kaybetmeyip liste yapmayı bırakmayız, Rob Riener’ın meşhur filmine adını veren Bucket List’te olduğu gibi.*

*Bucket List İngilizce dilinde
“ölmeden önce yapılması
gerekenler listesi” anlamına gelir.

cukurda-defineci-avi-540867-1.