Yazarları arasında olduğum Heberler isimli hiciv programında (2010-2013), Muhalefet Bakanlığı kurulsun diye bir öneri getirmiştik. O zamanlar Başbakan olan Erdoğan, “her sorunu çözdük, muhalefet sorununu çözemedik” gibi şeyler söylemişti. Biz de durumdan vazife çıkarıp eğer bir Muhalefet Bakanlığı kurulur, başına da Bülent Arınç getirilirse bu sorun çözülür diye düşünmüştük. Bize göre, Bülent Arınç kimi zaman ağlamak, kimi zaman da -iki gün sonra çark etmek üzere- tersten çakan açıklamalar yapmak suretiyle, muhalefetin gazını alacaktı. O zamanlar hâlâ üzerine mizah yapılacak kadar gerçeklikten kopulmamıştı. Daha da ilginci, şifreli kanal da olsa televizyonda siyasi hiciv programı yapılabiliyordu.

Bir süredir okuduğum bazı köşe yazıları var ki, söz konusu Muhalefet Bakanlığı bugün kurulsa, onun çalışma programını oluşturacak kadar kıvrak görünüyor gözüme. Muhalefet iktidardaymış gibi davranan bu köşe yazılarında muhalefete verilen akılların bini bir para. Hepsini merceğe alsam yazı dizisi olur, ama iki örnek yazar üzerinden, bu Muhalefet Bakanlığı işini ele almak istiyorum bu hafta Köşe Vuruşu’nda.

ETHEN MAHÇUPYAN İLE MAHÇUP MUHALEFET

Başbakan Başdanışmanı ve Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, bir süredir yolsuzluklar konusunda kıvranıp duruyor. Ara ara “4 Bakan” ile ilgili yolsuzluk meselelerine giren Mahçupyan birkaç hafta önce, 4 Bakan’ı Yüce Divan’a göndermeyen komisyonun  anlam dünyasına girmişti. Toplumun %70’inin yolsuzluk olduğuna inandığını söyleyen Mahçupyan, aynı toplumun yine %70’inin darbeye  de inandığını belirtiyordu. Komisyon “darbeci” olmamak için bir tercih yapmış ve Bakanları Yüce Divan’a göndermemişti. Doğrusu bir taşla iki kuş vurmuştu. Hem yolsuzluk var diyor, hem de yolsuzlukla mücadeleyi “darbecilikle” kodluyordu.

Mahçupyan bu konudaki algı şandellemelerine doyamadığı için dün bir yazı daha yazdı. Bu kez “sistemik yolsuzluk” diye bir kavram ortaya attı ve 2002’de iktidara gelen AKP’nin yolsuzluklarla mücadele etmek suretiyle bu “sistemik yolsuzluk” düzenini bitirdiğini muştuluyordu. Bunun teorisini de kendine göre oluşturmuştu elbette. Mahçupyan’a göre AKP dönemindeki yolsuzluk ise kişiseldi ve dünyanın her yerinde vardı. Mahçupyan’ın muhalefetçilik oyunu tam da bu noktada başladı. “Muhalefetin en azından ‘biz de olsak AKP gibi davranırdık” diyebilecek cesarete ve samimiyete ihtiyacı var’  diyordu Mahçupyan. Üzerine söylenecek fazla şey yok. İşte “muhalefet sorununu” çözmek için harika bir fikir.

MEHMET BARLAS İLE MUHALEFET ÖĞRENİYORUM

Mehmet Barlas, “abi” olmaktan gelen kişisel özgüvenle zaman zaman muhalefete akıl veren yazılar yazıyor. Bunların sonuncusunu dün yazdı ve muhalefeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her söylediğine atlayıp onun yazdığı senaryoyla sınırlı kalmakla eleştirdi. Bu konuda haklı da sayılabilir. Ancak Barlas yazısının sonlarında muhalefete verdiği öğütle, ağzındaki baklayı çıkardı: “Oysa CHP ve MHP bu ikilemin farkında ve bilincinde olsalar... Hem yeni bir anayasa için hem de ‘Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşması için, iktidarla ak ve kara kavgası yapmak yerine dayanışma içine girip kayıt ve meşruiyet dışı muhalefetin karşısında yer alsalar...” Yani aslında demek istiyor ki, AKP’nin hızlı adımlarla diktatörlüğe yüreyen totaliter rejiminin anayasal altyapısına katkıda bulunsanız ne iyi olur. Doğrusu çok yapıcı bir temenni, “muhalefet sorununu çözmek içinse” bire bir.

MUHALEFET BAKANI ÖNERİLERİ

İşte bu yazıları okuduktan sonra dedim ki, bizim Heberler’in yıllar önceki fantezisi Muhalefet Bakanlığı kurulup başına Mahçupyan ya da Barlas geçse ne iyi olur? Zaten hayal ettikleri düzende muhalefet partisi tam olarak böyle bir şey. Fikri altyapısı da “havuz medyasında” böylece oluşuyor işte. Türkiye’de özellikle parlamentoda yer alan muhalefet için “başarılı” demek zor, ama bu yazarların hayalindeki muhalefeti görünce bayağı yunmuş yıkanmış kalıyorlar. Aslında hayallerdeki muhalefet saraydaki kostümlü baloya katılacak muhalefet, orası çok belli.