21 yıllık iktidar tüm doğal yaşam alanlarını belli çevrelere peşkeş çekti. Ormanlar, kıyılar, dereler, meralar maden ve enerji şirketlerinin sınırsız kullanımına açıldı. Ekolojik yıkıma karşı çıkanlar ise yargılandı.

Nefes alacak yer bırakmadılar

HABER MERKEZİ

21 yıllık iktidar uyguladığı politikalarla ormanları, kıyıları, denizleri, dereleri, doğal ve kültürel miras alanlarını sermayenin sınırsız kullanımına açtı. Bu geçen süre zarfından yeşil alanlar talana kurban edildi. Yaşam alanlarının yağmalanmasına karşı çıkanlar ise yargılandı.

İktidarın ilk hamlesi yıkım projelerinin önündeki yasal engelleri kaldırmak oldu. İlk kez 1993’te yayımlanan çevresel etki değerlendirme (ÇED) yönetmeliği, tarihten günümüze kadar 16 kez kısmi, 7 kez tamamen değiştirildi. Son olarak 29 Temmuz 2022 tarihinde yayımlanan Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile ÇED Yönetmeliği’nin bazı maddeleri değiştirildi. Son değişiklikle ÇED yönetmeliği bir kez daha tırpalandı, yurttaşlar sürecin dışına itildi. ÇED kapsamında her yıl binlerce projeye onay verilirken, çevreye vereceği zararları nedeniyle iptal edilen proje sayısı bir elin parmağını geçmedi.

ORMANLAR YOK OLUYOR

Dünya’da iklim krizinin derinleşmesiyle ormanların önemi artarken Türkiye’de sermayeye peşkeş çekildi. Binlerce hektar ormanlık alan da kül oldu. 2004’ten bu yana 600 bin hektardan büyük bir ormanlık alan ormancılık dışı faaliyete açıldı. Böylece Edirne’nin yüz ölçümünden daha büyük bir alan adeta çölleştirildi. Maden ve enerji şirketlerine teslim edilmeyen binlerce hektarlık ormanlık alan da yangınlarda kül oldu. Sadece 2021 yılında 139 bin 503 hektar büyüklüğünde ormanlık alan yangınlarda kaybedildi.
İktidarın her yerde seçim malzemesi haline getirdiği mega projeler de doğada büyük bir yıkıma neden oldu. Kuzey Ormanları Savunması’na göre sadece 3. Havalimanı projesi için 13 milyon ağaç kesilirken Kanal İstanbul projesi için 200 bin ağacın söküleceği ya da kesileceği ifade ediliyor.  Öte yandan Kuzey Marmara Otoyolu için 3,7 milyon ağaç kesildi.

HES’LER DERELERİ KURUTTU

Yenilenebilir enerji adı altında masum gösterilen hidroelektrik santrallar (HES) bugün başta Doğu Karadeniz olmak üzere dere akan her yeri kuşatmış durumda. Bölge halkının itirazlarına rağmen kurulan HES’ler bölgedeki yaşam kaynağı olan suyu kurutmuş durumda.
Ege Bölgesi’ndeki en büyük sorun ise jeotermal santrallar. JES temiz bir enerji kaynağı olarak görülse de yer seçimindeki hatalar tarım arazilerini yok ediyor. Gıda krizi Dünya’da ve ülkede derinleşirken bölge halkı, tarım arazilerinin elinden alınarak enerji şirketlerine verilmesine tepkili.

Doğa düşmanı projelerin başında madenler geliyor. Neredeyse tüm projelerin onaylanması, denetleme mekanizmasının ortadan kaldırılması yerli ve yabancı sermaye için önemli bir fırsata dönüştü. Başta Kanadalı altın şirketleri olmak üzere ülkenin dört bir tarafında cehennem çukurları açılmaya başlandı. Atık depolarında yaşanan çökme ve sızmalar ise yaşam alanlarının siyanürle zehirlenmesine neden oldu. İktidardan kültürel ve doğal miraslar da payını düşeni aldı. Son dönemlerde gündeme gelen Kapadokya ve Phaselis Antik Kenti’ndeki projeler yıkımın son örnekleri oldu. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Kapadokya’daki yol çalışması doğal yapılara zarar verdi. Yol çalışmasının doğalgaz şirketi için yapıldığı iddia edildi.

İktidarın yarattığı en büyük tehlikelerden biri de Akkuyu Nükleer Güç Santralı. Uzmanların uyarılarına rağmen dışa bağımlılığı artıracak, pahalı ve büyük riskler barındıran santralı inşası Mersin’de sürüyor.