“Nefes alamıyoruz.
Boynumuzun üzerine çökmüş olan o “diz” nefes almamızı engelliyor.
Nefes almak istiyoruz!”

Son yıllarda bu çığlığın yarattığı duyguyu o kadar çok yaşadık ki…Demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin nefes almak kadar değerli olduğunu iliklerimize kadar yaşadık.

Biz öğretmenler, eğitim ve bilim emekçileri mücadele tarihimizden çok iyi biliyoruz ki; ülkede demokrasi, eşitlik olmadan biz emekçiler için adalet, iş, iş güvencesi de olmayacak. Öğrencilerimiz için asla ve asla eşit, kamusal eğitim hakkı da olmayacak. Tam da bu yüzden bizim mücadelemiz aydınlık bir gelecek mücadelesi olmuştur her daim…

Öğretmenler ‘halkından öğrenen devrimcilerdir.’ Ezilenlerden, demokrasiden, özgürlüklerden, toplumsal dönüşümden yana tavır alanlardır. Eğitim, öğretmenlik mesleği insan ilişkilerinde yaşar, insanların yaşamlarına, gerçekliğine dokunur, yaslanır. Demokratik süreçleri çoğaltır. Yalnızca eğitim ile demokrasiyi inşa edemeyiz ancak eğitim demokratik olmadan bir ülke de demokratik olamaz.

Althusser; İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları kitabında; eğitim ve okulu devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak açıklar.

Eğitim ve okul bir yandan kapitalizm için gerekli emek gücünü bir yandan da kapitalist toplumsal ilişkilerin sürdürülmesini sağlayacak olan “değerleri” öğretir. Bu yüzden egemenler için eğitim; din, aile, medya, partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri vb. devletin diğer ideolojik aygıtları gibi “egemen sınıfın ideolojisinin zihinlere yerleştirilmesi ve yanı sıra birkaç teknik becerinin öğretilmesi ile meşguldür”. Müfredatın omurgasını oluşturan “değerler eğitimi” kavramlarının itaat, şükür, ibadet gibi kavramları esas alması da; öğretim programlarının piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılması da bilinçli, ideolojik bir tercihtir.

Salgın döneminde de demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri yok sayan devletin tüm ideolojik aygıtları devrede... Çarklar dönsün diye emekçiler artan vakalara rağmen çalıştırılıyor, izole işçi kampları kuruluyor. Yıllardır emek, demokrasi mücadelesi yürüten meslek odaları, barolar, sendikalar hedef alınıyor. Diyanet durmaksızın fetvalarını sürdürüyor. Meclis açılır açılmaz bekçilik yasası, milletvekilliklerinin düşürülmesi, vekillerin tutuklanması kararları art arda geçiriliyor. Gazeteciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Kaz Dağları’ndan Kirazlıyayla’ya, Hasankeyf’ten, Nurhak’a, Kamilet Vadisi’ne derelerimiz, taşımız, toprağımız; memleketimiz yağmalanıyor.

Demokrasi mücadelesi ile eğitim mücadelesinin birbirinden ayrılamaz olduğu haklılığını bize yaşatılan her karanlık gün bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Kamuda, özelde güvencesiz çalıştırılan eğitim emekçilerinin pandemi döneminde esnek çalışmaya, ücretsiz izne, borçlandırmaya, kısa çalışma ödeneğine mahkum edildiği, toplu sözleşme ile edinilmiş hakların elimizden alındığı, eğitim yöneticilerinin uyguladığı mobbing, baskıyla mesleğimizin, mesleki onurumuzun hedef alındığı günleri yaşadık, yaşıyoruz. Öğrencilerimiz açısından eğitimdeki eşitsizlik ise uzaktan eğitimde yoksulluğun nesilden nesle aktarımını hızlandırdı.

BirGün gazetesinde Burcu Cansu’nun mevsimlik tarım işçileri ile ilgili hazırladığı haberde; 11 yaşındaki Asiye’nin tarlada çalıştığı için ders çalışamadığını; Berivan’ın ikiz kız kardeşiyle hem tarlada hem de çadırda çalışarak üniversite sınavına hazırlandığını söylemesi uzaktan eğitim üzerinden yaratılmaya çalışılan “başarı hikâyesinin” çöküşüdür.

Demokrasi, demokratik eğitim mücadelesi bugünümüz ve geleceğimiz için yaşamsaldır.

Demokratik eğitim mücadelesi; Asiye’nin, Berivan’ın kamusal eğitim hakkına, insanca yaşam hakkına sahip çıkmaktır. Emeği, bilimi, sanatı, felsefeyi savunmaktır. Kazanılacak bir laiklik mücadelesini yükseltmektir. Ensarlara karşı çocuklarımızın hayallerine, umutlarına sahip çıkmaktır. Fakir Baykurt’lardan bize miras kalan “Öğretmen yalvarmaz, el açmaz, boyun eğmez, ders verir” çığlığını, emeğin hakkını, eşitliği, özgürlüğü, barışı örgütlemektir. ABD’de George Floyd’un katledilmesiyle başlayan ve dalga dalga dünyanın her yerine yayılan faşizme, neoliberal politikalara karşı “ Nefes Almak İstiyoruz” haykırışını örmektir.

O “diz” memleketin her yerinde emekçilerin, yoksulların, dışlanmışların,gençlerin, kadınların, karanlığa teslim olmayanların yıllardır boynunda... Eşit, özgür, laik, demokratik, barış içerisinde bir ülkeyi birlikte kurmak için ses yükseltmenin tam zamanıdır.

Nefes Almak İstiyoruz!!!