Öyle derken, böyle derken bir şekilde ölmeden kalmadan 43 yaşına kadar geldim çok şükür. Benim yaşıma kadar yaşayamayan çok arkadaşım, eşim, dostum, hayvanım, sevdiğim müzisyen, sanatçı, o ve bu oldu. Ben ballı çıktım, bir hastalığım olmadı, tek zararım kendimeydi o seneler boyunca. Peki, bunca zaman neler öğrenmedim? Bence öğrendiklerimden daha önemli bu, çünkü neyi bilmediğini […]

Öyle derken, böyle derken bir şekilde ölmeden kalmadan 43 yaşına kadar geldim çok şükür. Benim yaşıma kadar yaşayamayan çok arkadaşım, eşim, dostum, hayvanım, sevdiğim müzisyen, sanatçı, o ve bu oldu. Ben ballı çıktım, bir hastalığım olmadı, tek zararım kendimeydi o seneler boyunca.

Peki, bunca zaman neler öğrenmedim? Bence öğrendiklerimden daha önemli bu, çünkü neyi bilmediğini bilmek de bir şekilde kendini daha iyiye doğru götürmenin bir yolu gibi bir şekilde.

Sabırlı olmayı öğrenemedi bir türlü. Nasıl sabredilir, nasıl insan gibi sakin durulur bir türlü bilemedim. Bazen kendi kendimi dizginledim gibi olduysa da bunların çoğu ‘Evladım, çıldırma, insan gibi otur oturduğun yerde, yat zıbar’ tarzında davranışlar oldu. İşin güzeli yatıp zıbarmak çoğu zaman işe de yarıyor. Gece 2’den sonra gerçekten de pek güzel şeyler de olabiliyor ama olmayabiliyor da. Bunun tam bir oranı yok. Sabretmek, acele etmemek önemli. Bundan sonraki ömrümde, eğer kendimi dizginleyebilirsem daha sabırlı olacağım.

Hırslı olmayı beceremedim. Her yöne gittim sürekli. Çevremdeki çoğu insan, çevremde olmayan çoğu vasat gördüğüm insanlar bile benim gibi her şeye saldırmayıp tek bir yolda kendilerini odakladılar. Haliyle ilerleyip, yükseldiler. Şimdi cebimdeki paraya bakıp ‘Onca yıl koskoca bir hiçlik içinde geçmiş’ bile diyebiliyorum. Para tabii ki iyi bir hayatın ya da bir sürü şeyin göstergesi değil ama beş kuruşsuz bohem yaşam nereye kadar? Dümdüz insanlar olarak gördüğüm kişilerin benden kat be kat üstün olduklarını gördüm. Odaklanmamak, çevremdeki şeyleri önemsememek, beni hiçbir yere getirmedi. Sersem gibi sokaklarda dolaşıyorum hala…

Büyüyüp, olgunlaşamadım. Bir türlü büyümeyi öğrenemedim… Çocuk bakmak mı? Amannnn. Çocuk sahibi olmak mı? Oy oy oy… Birlikte yaşadığım insanlara karşı sorumlu ve insan gibi davranmak mı? Benden uzak oldu hep. Eee sonra ne oldu, çok güzel bir şekilde şişmiş bir egoyla elimde öyle Moda Parkı’nda bomboş bir şekilde gibi oturur buldum kendimi. Yaşıtlarım büyüdü, ben hala bisiklete biniyorum, ben hala denizde yunus var mı diye bakıyorum. Yaşıtlarım sorumluluk sahibi oldu, ben ise hepsinden koşarak kaçtım. Tabii çok da faydalı olmadı tahmin edersiniz ki. Şımarık büyümemiş bir çocuk gibiyim hala. Tamam, ilgi alanlarım genişledi, başka şeylere ayıracağım zamanı kendime ayırdım ama ne oldu sonunda. Elimde kendi elimden başka hiçbir şey kalmadı. Kendimi bu konuda kendim olarak tebrik ediyorum ve mallık madalyamı kendime takdim ediyorum.

Empatiyi öğrenemedim bir türlü. Aynı bir sosyopat gibi kendimden başka kimse ne düşünüyor, ne istiyor, nasıl yaşamayı hak ediyor diye düşünmediğim için, empatisiz, soğuk, robot gibi bir şeye dönüştüm. İnsanları özlemeyi bile doğru dürüst başaramadım. Şimdi yiğidi öldürelim ama hakkını yemeyelim. Çok hoş sohbet bir insanım, ama kendimden başka kimseyi dinlemediğimi çok geç fark ettim. Durum böyle olunca bir noktada kendi kendime aynı şeyleri anlatırken buldum kendimi. Eğer kendi başıma kalmadıysam da başkalarıyla sürekli aynı şeyleri tekrar etmeye, bir türlü istediğim kadar ilerleyememeye başlar gibi hissettim kendimi. Tam öyle de değil ama yaşadığım hiç bu. Haliyle robotlar ne düşünecek, ne hissedecek?

Hem kendime hem yakın çevreme sürekli hayal kırıklığı, tedirginlik, kuşku, dert, tasa yaşattım. İşin tuhafı onlar da bunca yıl bana yüzlerini dönme, hep beni destekledi. Ben ise şımardım da şımardım.

Önümüzdeki yıllarda umarım öğrenemediklerimi biraz daha çalışır, daha az öğrenmez hale gelirim. Siz de aynı tekniği kendinizde deneyebilirsiniz.