Irak bir zamanlar, Ortadoğu’da solun oldukça güçlü olduğu ülkelerin başında yer alıyordu. Babillerin tarihsel mirası üzerinde yükselen ülkenin, susuz çöllerinde yeşeren ilerici akımlar, sadece ülke değil, bölge siyasetinde de etkindiler.

Nereye gitti bu Irak solu?

Bugünlerde bir kez daha çatışmanın eşiğine gelen, bir yıla yakın bir süredir hükümetin kurulmadığı, herkesin herkesle kavgalı olduğu Irak’ta, etnik, dinsel, mezhepsel kapışma sürerken sol nerede? Yakın siyasi tarihin en çatışmalı iklimine sahne olmuş, kimlik siyaseti üzerinden şekillendirilmiş bu mazlum ülkede solun, ilerici güçlerin esamesi neden okunmuyor?


Oysaki Irak bir zamanlar, Ortadoğu’da solun oldukça güçlü olduğu ülkelerin başında yer alıyordu. Babillerin tarihsel mirası üzerinde yükselen ülkenin, susuz çöllerinde yeşeren ilerici akımlar, sadece ülke değil, bölge siyasetinde de etkindiler.

Ortadoğu hep böyle dinci gericiliğin, Selefi köktendinciliğin esiri değildi. Dinci gericiliğin dört bir tarafı sardığı, siyasal İslamcılığın hiç olmadığı kadar çoraklaştırdığı Ortadoğu’nun tamamında çok güçlü bir sol gelenek vardı. Yemen’den Mısır’a, Lübnan’dan Filistin’e, Afganistan’dan İran’a, Suriye’den Irak’a uzanan geniş coğrafyada sol parti ve akımların rüzgârı esiyordu.

Bir zamanlar sol rüzgârlar esiyordu

Filistin’den Lübnan’a Mısır’dan Suriye’ye Ortadoğu solu uluslararası Marksist aktörler, devrimciler, teorisyenler çıkarmış verimli topraklardı. Dünyanın dört bir tarafından solcular Filistin’e, Lübnan’a, Yemen’e akın ediyordu. Kamplarda eğitim alıyor, mazlum halkların yanında savaşıyor, dünyanın kurtuluşu için bedel ödüyorlardı.

Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, İran’da güçlü sol, komünist partiler vardı. Bu yapıların gücü sadece Sovyetler’den kaynaklanmıyordu. Afganistan Komünist Partisi Güney Asya’nın, Irak Komünist Partisi Batı Asya’nın en büyük komünist hareketlerindendi. O görkemli İran solundan bahsetmeye dahi gerek yok.

Bölgenin en seküler siyasi geleneklerine sahip ülkelerinin Mısır’ın, Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın, Afganistan’ın solunun öncülük yaptığı sınıf mücadeleleri iktidarları sarsıyordu.

Gel zaman, git zaman bu dalga tıpkı İran’da, Suriye’de, Yemen’de, Mısır’da olduğu üzere Irak’ta da kırıldı. Amerikan emperyalizminin “yeşil kuşak” projesi kapsamında beslenen İslamcılar, sadece Irak’ı değil diğer ülkeleri de çöle çevirdiler.

Neden sol damar güçlüydü

İlerici hareketlerin, solun güçlü olmasının birkaç nedeni vardı.

1- Sovyet etkisi: Tüm Ortadoğu genelinde olduğu üzere Irak’ta da solun güçlü olmasının temel faktörlerinden birisi Sovyetler Birliği’nin etkisiydi. Irak, Suriye, Mısır gibi pek çok ülkenin İngiliz-Fransız emperyalizmine, kolonyal yönetimlerine karşı bağımsızlıklarına kavuşmalarının etkisiyle güçlü bir yurtsever, anti kolonyal duygular vardı. SSCB’nin bu ülkelerin kendi kaderlerini ellerine almalarına sunduğu destek de azımsanmayacak boyuttaydı. Tıpkı Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında olduğu gibi Ortadoğu’nun bağımsızlıklarını kazanmış ülkelerine de Sovyetler önemli destekler sundu.

2- Kozmopolit yapı: İlerici toplumsal hareketlerin, solun güçlü olmasının bir diğer nedeni de Irak’ın kozmopolit yapısıydı. Sanılanın aksine otuz milyonluk Irak sadece İslamcılardan, Arap Şii ve Sünnilerden oluşmuyor. Irak oldukça renkli bir ülkeydi, hâlâ da öyle. Çeşitli etnik, dinsel, etno-kültürel toplulukların yaşadığı ülkede, tıpkı Suriye’de olduğu gibi güçlü bir sol damarın yeşermesi kaçınılmazdı. Çeşitli Hıristiyan topluluklar, Ezidiler, Keldaniler, Süryaniler, Nesturiler, Asuriler, Şebekler, Sabia Mendailer, Yahudiler, Kürtler, Türkmenler, Araplar hepsi Babil ülkesinin müdavimleriydi.

3- İşçi sınıfı: Ortadoğu’nun zengin petrol rezervleri üzerine kurulu bulunan Irak’ta, büyük petrol sanayisinin varlığı beraberinde güçlü bir işçi sınıfını da yarattı. Basra Körfezi Havzası’nda yer alan sanayi tesislerinde on binlerce kişi çalışmaya başladı. Ezilen, sömürülen işçilerin sınıf bilinci solun kuluçkası oldu. Aynı zamanda ülke dışından gelen mühendislerin, beyaz yakalıların, kalifiyeli çalışanların etkisi Iraklı işçilerin sola yönelmesinde etkili oldu. Batılı ülkelerden gelen beyaz yakalılar, 60’lı-70’li yıllarda Avrupa’da esen Marksist rüzgârın da etkisiyle belli bir bilinç düzeyiyle bu ülkeye gelerek derin izler bıraktılar.

4- Sekülerlik: Seküler, laik devlet örgütlenmesi solun yeşermesinde önemli bir etkendi. Arap milliyetçiliği, Arap sosyalizmi ve sosyal ilerleme ilkelerine dayanan Baas ideolojisi seküler yaşamı temel almıştı. Modern zamanların en büyük diktatörlerinden Saddam Hüseyin, otoriter bir devlet ideolojisine dönüştürse de, Baas ideolojisi bir zamanlar milliyetçi seküler özelliğiyle Arapların aydınlanmasını ve kültürlerinin, değerlerinin ve toplumlarının rönesansını savunur.

Komünist Parti'nin özgül ağırlığı

Esasında bir yere gittiği yok. Hâlâ varlar ve oradalar. Ancak güçsüzler, dağınıklar ve ABD emperyalizmi ve dincilerin el ele vermesi nedeniyle üzerlerinden bir dozer gibi geçildi. Irak bugün dahi çok parçalı yapısına rağmen çok sayıda sol, sosyalist partiye sahip. Her renkten sol, sosyalist partiye rastlamak mümkün. Irak Komünist Partisi, Sosyalist Parti, Emek Partisi, Irak İşçi-Komünist Partisi, Kürdistan Komünist Partisi, Yeşil Parti, sosyal demokrat Ulusal Demokrat Parti vs. listeyi uzatmak mümkün.

ABD ve dinciler tarafından iğdiş edilmiş, etnik, dinsel, mezhepsel bin bir parçaya bölünmüş Irak’ta 2018’deki seçimde Irak Komünist Partisi’nin ve çok sayıda laik/seküler grubun ittifaka gittiği Sairun İttifakı (Yürüyüş) seçimlerde sandıktan birinci çıktı. İttifakın ana bileşeni ABD’ye karşı verdiği direnişle ön plana çıkan Mukteda El Sadr’ın partisi İstikama olsa da sol, laik seküler güçler özgül bir ağırlık taşıyorlardı. Komünistler 54 sandalye kazandı bu seçimde.

Irak'ın kuruluşu ve 1970'ler arasındaki siyasi tarihinin şekillenmesinde önemli bir rol oynayan Komünist Parti, Saddam rejimi tarafından ezilse de varlığını sürdürdü. Saddam’a karşı ABD işgalindeki tutumuyla eleştirilse de Irak Komünist Partisi Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Salam Ali Eylül 2021’de BirGün’e yaptığı açıklamada kendilerini şöyle savunacaktı: “ABD işgalinin, Irak Komünist Parti tarafından desteklendiği yönündeki iddialar gerçekdışı Saddam'ın faşist diktatörlüğüne karşı mücadelede önemli bir güç olan Irak Komünist Partisi, ABD savaşını kesin olarak reddetmiştir ve bunun yalnızca işgal ve askeri yönetimle sonuçlanacağına demokrasi getirmeyeceğine işaret etmiştir.”

Irak Komünist Partisi’nin başında günümüzde Raid Fehmi var. Fehmi, bugünlerde yaşanan krizde de aktif rol üstlenmeye çalışıyor. Kürt liderlerden Araplara her kesimle diyalog zemini oluşturmak için çabalıyor. Parti geçen yılki seçimleri boykot kararı almıştı.

Dönecekler bir gün!

Daha önce BirGün’de birkaç kez değinmiştim. İtalyan yazar İlario Salucci’nin yıllarca Irak’ta kalarak hazırladığı ‘Irak’ta Solun Tarihi’ adlı kitabında bir zamanlar Ortadoğu’nun en devrimci gücü olan Irak Komünist Partisi’nin tarihini, solun seküler, laik, güçlü damarını muazzam şekilde aktarır.

Arap dünyasını, modern sınıf mücadelelerinin ve seküler siyasi hareketlerin uğramadığı bir ‘Ortaçağ coğrafyası’ olarak kodlayan okumaları yıkan Salucci, tam da yukarıda sıraladığımız noktalara parmak basıyor, Türkiye gibi bu coğrafyaya komşu ve ortak bir geçmişe sahip bir ülkenin insanlarının bile veri kabul ettiği önyargıları paramparça ediyor.

Kuşkusuz ki günün birinde, siyasal İslamcı zifiri karanlığa, çoraklaştırılan siyasal iklime inat o Irak solu, Ortadoğu solu geri dönecek. Tıpkı Ahmet Kaya’nın o şarkısında seslendirdiği gibi; “Dönecekler bir gün, Alkırlara bozkırlara güneşi sunacaklar, Yanacaklar, yanacaklar ama, Bir daha yalnız kalmayacaklar...”