Pandemi sebebiyle alınan önlemler ilk haftalarda ‘’hayat ne zaman normale döner?’’ sorusu ile “normal krizdir’’ itirazlarını doğurmuştu. Bu sırada haftalar ilerledikçe, öteden beri içinde olduğumuz krizin yarattığı sorunlar derinleşmeye devam etti. Yaşamakta olduğumuz krizler bir bir ifşa oldu, olmaya devam ediyor. Sağlıkta, istihdamda, gıda üretiminde ve tedariğinde, barınmada, emeğin örgütlenmesinde, ekolojide… Tüm dünyada piyasa yanlısı anlayışla yaratılan kriz pandemi ile daha da derinleşiyor.

Krizin bizdeki karşılığı bazı alanlarda bir şekilde -dünyanın başka yerlerinde de böyle aslında- yurttaş dayanışmasıyla çözülmeye çalışıldı. Mesela sağlık çalışanlarının kendilerini korumak için yeterli ekipmana sahip olmamaları maske dikim atölyelerini ortaya çıkardı. Öte yandan vatandaşın büyük kısmının hala maskesi yok, kod bekleniyor. Eşarptan maske yapımı videoları dolaşıma girdi. Kodun geleceğinden ümidi kesen insanlar evlerinde maske üretimi yöntemleri geliştirmeye başladılar. Dayanışma amaçlı maske dağıtımları yapılıyor. Yerel yönetimler de sürece dahil oldu. Halbuki ilk günden beri vatandaşın kendini koruması için, alması gerektiği tavsiye edilen en önemli önlemlerden biri maske takmak olarak ifade ediliyor.

Başkaca dayanışma biçimleri de geliştirildi tabii. Aslında değinmek istediğim şey krizden çıkış sürecinde bu pratiklerin yerinin ne olacağı... Sonuçta başlangıçta normale yapılan itirazlar, herkesin kendi kendine sorduğu “bizi ne bekliyor?’’ endişeli sorusu “nereye varmak istiyoruz?’’ sorusuna ve arayışına dönüşmeye başladı. David Harvey’nin, geçen haftalarda çıkan ve bu sorunun yanıtını aradığı yazıları, podcast veya webinar formatlarındaki paylaşımları da bu açıdan besleyici.

Harvey krizden çıkış için kolektif eylem biçimleri geliştirmek gerektiğini söylüyor. Bu kolektif eylemin odaklanabileceği, bazılarını yukarıda da saydığım alanların sinyalini kriz içindeyken aldığımıza dikkat çekiyor: Sağlık, beslenme/gıda tedariği, barınma, temel mal ve hizmetlerin üretimi, borçlanma, emeğin örgütlenmesi, erişim/iletişim. Dahası, alternatif bir toplum yaratmayı amaçlayan kolektif eylemlerin var olduğu bir anda olduğumuzu belirterek, şimdi yapılması gerekenin bunları anlık tepkiler olmaktan çıkarmak olduğunu vurguluyor.

Görüşlerine ve önerilerine katılmamak mümkün değil tabi. Bugün artık katılmaktan daha da önemli olan, bir adım öteye geçip kendi yerelimizin ihtiyaç ve kolektif eylem biçimlerine bakmayı ve desteklemeyi de aksatmamak.

Öte yandan pandeminin derinleştirdiği bilinen ama belki diğerleri kadar görünür olmayan ya da daha az konuşulan krizler de var. Örneğin göçmenlerin durumu, kadına yönelik şiddetteki artış, hayvanlara karşı yapılan propaganda ile artan türcülük gibi… Sonuçta Harvey’nin tartıştığı gibi, nereye varmak istiyoruz sorusu tüm bu krizlere verilecek yanıtları kapsayacak biçimde her türlü emeğin dayanışmacı örgütlenişini hedefleyen kolektif eylem biçimlerine işaret ediyor.