Tarık Akan hayattaydı, o gece neşemiz yerindeydi, bakıyorum fotoğrafımıza… “Nesin Vakfı” gecesinden bir anı… Etrafımızda çocuklar, gençler, neşemizin sebebi onlar; kimse memnun değil memleketin halinden… Duvara Aziz Nesin’i ve vakfı anlatan bir görüntü yansıyor… İzliyoruz sevinçle… Hepimiz Aziz Dede’nin dostu değil miyiz? O gece sahnede ben de vardım, karınca kararınca katkı yaptık… Kısacık bir konuşma yapmıştım ve Ali Nesin de ardından yanıt vermişti. O gün ne dediysem aynı yerdeyim ben… Bu yazı bir borçtur…

Büyük adamların/kadınların çocuğu olmak zordur. Kimi babasının, anasının mirasına konarak büyüyor, kimi bir yük, bir kambur olarak sırtında taşıyor bir ömür o adı! Güç, bilemeyiz nasıl bir dert, sorumluluk bu. Ne bekler insan peki bu kimselerden? Hiç değilse büyük hata yapmasın isteriz… Kolay değil herkese babalık, analık, önderlik etmiş insanların soyundan gelmek…

Anne babaların faturasını evlatlara çıkarmak aptalca kuşkusuz! Lâkin elde olmadan; “Yahu bir anana/babana bak, bir de şu haline!” dendiği oluyor… Oysa yaşam biricik ve herkes kendi öyküsünden sorumlu… Konu Ali Nesin… Neye tekabül ediyor bu adam? Bize borcu nedir? Bunu düşündüm uzunca. İlkin öfkeyle verdiğim tepkiye, bir de serinkanlı bakayım, dedim. Aziz Nesin’in akıllı bulduğu için ayrı tuttuğu çocuğu Ali. Büyük adam olmasını bekliyor ondan. Kaldı ki oluyor da: Matematik Profesörü Ali Nesin oluyor! Bize borcu nedir peki?

Aziz Nesin gibi bir adam, yazdıklarını kenara koyun, salt yaşamıyla bile ilgi çekici. Kaldı ki Aziz Nesin eylemci biri, gözünü budaktan sakınmadan gericilikle vuruşmaya girişmiş, bedel ödemiş bir aydın. Çocukları onun gibi olmak zorunda mı? Değil. Peki, çocuklarının yükümlülüğü nerde başlar, nereye dek uzanır? İşte bu iyi ve değerli bir soru…

Aziz Nesin ödünsüz, kavgacı, sözünü esirgemeyen zor bir adamdı. Örnek bir aydınlanmacı ve sosyalistti. Kimsenin cesaret edemeyeceği konularda yazan, yeri geldiğinde şeytanın avukatlığını yapan, bedel ödemekten kaçınmayan bir aydın. Toplumcu bir yazar olmanın sorumluluğu neyse yerine getirdi. Siyasal yanılgıya düştüğüne ben rastlamadım. Keskin biçimde gericilerle, yobazlarla yollarını ayırmış bir yazardı Nesin. Ateist olduğunu gizlemedi. Üç cilt yaşamöyküsünü okuyanlar tanık olacaktır tüm bunlara…

Oğul Nesin’e sesleniyorum: Orası babanın malı değil hepimizin!

Aziz Nesin yokluktan ama her tür yoksullukla birlikte sürülen bir yaşamdan geçerek kendini inşa etmiş biri. Bu ülkenin çocuklarına duyduğu sevgi ve sorumlulukla “Nesin Vakfı”nı kurdu. Çocukları ona: “Aziz Dede” dediler. O bahçeye gömülmek istedi ve yaşamının en büyük armağanının çıplak çocuk ayakları altında huzurla uyumak olduğunu söyledi. Gerici bir çevreden güçlükle çıkıp, askeri okula girdikten sonra; oradan da kovulup, devrimci olan bu adam, tüm memleketin yazgısını önümüze serdi. Ya çocuklar kurtulacaktı ya hepimiz bu felaket uçurumuna yuvarlanacaktık…

Oğul Ali Nesin kendi payına liberal ya da sol-liberal olma hakkına sahip. Öngörüsüz davranıp, örneğin Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi kumpas davalarının vesayetin ortadan kalkması için açıldığı yanılgısına düşebilir. RTE gibi Cemaat’in samimi bir eğitim seferberliğine giriştiğini, demokrat olduğunu sanıp “kandırıldım” da diyebilir. 2010’da yapılan halkoylamasının nasıl büyük bir üçkâğıt olduğunu görmeyip, onca matematik birikimine karşın “yetmez ama evet” demek ahmaklığını da kendine layık görüp, bunda hâlâ ısrar da edebilir. Belki arkadaş çevresi bozuktur, o yüzden Mustafa Kemal’i yanlış tanımış da olabilir. Mustafa Kemal ortadan kalkınca boşluğu siyasal İslamcıların doldurduğunu göremiyor da olabilir (Başta Tarık abiden bilerek söz açtım, Mustafa Kemal sevdalısıdır). Ya da tercihen kördür belki… Peki, ne olmaz biliyor musunuz?..

Oğul Ali, babasından aldığı gücü kötüye kullanamaz. Kendi edinmediği bir şöhreti, siyasi etkiyi çarpıtamaz. O halde gayet basittir mesele. “Nesin Vakfı” cemaatlerin panzehridir, Ensar’lara karşı direniştir. “Kindar Nesil” isteyenlere karşı, aydınlanmacı, devrimci çocuklar yetiştirmenin yoludur. Oğul Nesin basında konu olan her sözüyle bu vakfa zarar veriyor. Aziz Nesin dostları, hayranları üzülüyor, düş kırıklığı yaşıyor. Belki farkında olmadan soğuyor vakıftan. Oğul Ali bu vakıfla bağı olmadığını açıklamalı, varsa kesmelidir. Aziz Nesin’le aynı yolda yürüyen insanlara emanet etmelidir. Hem böylece liberal safsatalarını daha rahat dile getirir hem de hakkı olmayan bir iktidarı kullanmaz!

Oğul Nesin’e sesleniyorum: Orası babanın malı değil hepimizin!