Google Play Store
App Store

Şakir Gökçebağ’ın ‘Göründüğü Gibi’ adlı sergisindeki eserlerinde sıradan nesneler, orijinal yapıtlar olarak karşımıza çıkıyor. Yalınlığı savunan sanatçı “Sanat her zaman zor ve karmaşık olmak zorunda değil” diyor.

Nesneler tanıdık, amaç yalınlık
Fotoğraf: BirGün

Deniz Burak BAYRAK

Sanat, Şakir Gökçebağ’ın sıradanlığı yücelttiği bir oyun alanı gibi. Bu sıradanlığı yaşamda önemsiz gördüğümüz, basit, ulaşılabilir nesnelerle ürettiği yapıtlara bakınca kolaylıkla anlamak mümkün. Arter’in 2’nci katında açılan solo sergisi 'Göründüğü Gibi' tanıdık nesneleri özellikle büyük boyutlu yerleştirmelere dönüştürdüğü bir bütünden oluşuyor. Bunlar sanat izleyicilerini gülümseten, merak uyandıran işler.

Şakir Gökçebağ, çok sayıda ve çeşitli malzemeyi alışılmışın dışında kompozisyonlarla bir araya getirmiş. Bu malzemeler hepimizin evinde olan, sıklıkla temas ettiğimiz, günlük yaşamda ihtiyaçlarımızı gideren ama önem atfetmediğimiz, farklı kalemlerde 18 nesne. Peki bunlar neler? Un eleği, mandal, şemsiye, kırmızı mercimek, bant, oluklu çatı levhası, tuvalet kâğıdı, ayakkabı fırçası, testere, askı... Böyle art arda sayınca sanatçının her birinden birer nesne kullandığını düşünmeyin. Gökçebağ bu malzemelerin bazılarından onlarca bazılarındansa yüzlerce kullanmış. Hatta 4300 mandal kullanmış ki yoğun ve zorlu bir çalışma olduğu belli.

İZLEYİCİYLE TEMAS

Hiç umulmadık müdahalelere tanık olduğumuz yapıtlar herhangi bir açıklama gerektirmiyor. Zaten sanatçı da “Benim eserlerime bakınca açıklamaya gerek yoktur. Önemli olan izleyicinin onunla doğrudan kurduğu temastır. Malzemeyi seçerken kriterim sıradanlığın yanında evrenselliktir. Ürettiklerime bakanlar malzemeyi tanır. Lokal bir nesne başka bir ülkede yaşayan sanatsever için anlaşılmaz olabilir. Evrensellik ise sanatçıyı anlaşılır kılar” diyor. Sanatçı bu malzemeleri ararken büyük bir çaba harcamadığını ifade ediyor. Bit pazarı, Mahmutpaşa ya da bu tür malzemeler satan büyük mağazalar onun için birer kaynak. Bunları birer enstalasyona dönüştürürken nesnelerin zihinde yarattığı çağrışımlar ya da uyandırdığı izlenimlerden yola çıkıyor. Yapıtların dikkat çeken bir yanı var; sanatçı üretim pratiğinde bu işleri dönüştürebiliyor. Özellikle mekânı düşünüp onunla uyum yakalayabilecek kompozisyonlar kurgulayan Gökçebağ yapıbozumcu bir tavırla malzemeyi yenileyip çoğaltıyor.

Yalınlık Gökçebağ’ın sanat anlayışında çok önemli bir nirengi noktası. Bu yalınlıkla mekâna yerleştirilen yapıtlar dünyayı algılayışımızı da dönüştürüyor. “Sanat her zaman zor ve karmaşık olmak zorunda değil. Basit şeylerle felsefe yapılabilir” derken sözünü ettiğimiz yalınlığa dem vuruyor. Sanatçıyı dinlerken onun için yapıtla izleyen arasındaki ilişkinin önemli olduğunu anlıyoruz ki Gökçebağ izleyenlerin vereceği reaksiyonu önemsiyor, buna dikkat ediyor. Çünkü mekâna pasif bir izleyici olarak gelenleri dâhil etmeyi, içine çekmeyi seviyor. Arter’de yukarıda örneklediğimiz malzemelerle oluşturulan yerleştirmelerin yanında Gökçebağ’ın çeşitli zamanlarda çektiği fotoğraflar da var. Bunların çoğu 90’lı yıllardan.

Fotoğraflardan oluşturduğu yerleştirmeler de var ki Gökçebağ üretim pratiğinin vazgeçilmezi olarak bu fotoğrafları da yeniden ve yeniden yorumlamış, farklı biçimlere sokmuş, geometrik formlara dönüştürmüş. Eksiltme-çoğaltma, boşaltma-doldurma, kesme-birleştirme gibi zıt eylemleri birleştiren bir yaklaşımla beklenmedik eserler toplamı olan sergi 10 Kasım’a kadar açık.

Pazartesi hariç her gün açık olan Arter, Salı-Pazar günleri 11.00-19.00, Perşembe günleri ise 11.00-20.00 saatleri arasında açık. Tüm sergilere giriş 24 yaş altı izleyiciler için her gün, perşembe günleri ise her yaştan izleyici için ücretsiz.