Nestora Salgado: Yapılması gereken bir fedakârlıktı

JO TUCKMAN
Nestora Salgado kolayca yıkabileceğiniz kadınlardan değildir. Çocuk yaşta evlendirilen, üç çocuğunu tek başına yetiştiren, genç yaşta Meksika’daki evini bırakıp tek başına ABD’ye göçen bir insandan bahsediyoruz.
Salgado, ABD’de geçirdiği 20 yılın ardından ülkesine geri dönerek uyuşturucu kartellerine ve rüşvetçi siyasetçilere karşı silahlı bir isyan başlattı. Ordunun operasyonuyla gözaltına alınan Salgado, 22 aydır tutuklu yargılanıyor. Uyuşturucu tüccarlarının en fazla 30-40 yıl ceza aldığı ülkede kendisi bin yılla yargılanıyor. Yargılama sürecinin 5 yıldan fazla sürebileceği söyleniyor.
Salgado, uluslararası basına verdiği ilk söyleşi olan görüşmemizde, halkı uyuşturucu kartellerine karşı örgütlemekten başka bir suç işlemediğini söylüyor ve Meksika hükümetinin kendini bir an önce serbest bırakmasını istiyor: “Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim ve olmayacağım. Yetkililere karşı koymayı seven bir insan değilim ama diyaloğun mümkün olmadığı bir yerde başka ne yapılabilir ki?”
HALKIN YASALARI
Salgado’nun sıradışı hikayesi, halkın öz örgütlenmesiyle uyuşturucu kartellerine karşı savaşmasının hükümet tarafından “yasadışı” ilan edilerek kriminalleştirilmesi meselesini tartışmaya açıyor.
Meksikalı yetkililer “Devletin yasaları dururken kimse kendi yasalarını uygulayamaz” derken Salgado’nun yoldaşları ise Meksika devletinin yasaları uygulayamaması nedeniyle başka bir çareleri kalmadığını, önderlerinin de devletin beceriksizliğini ifşa ettiği için hapse atıldığını söylüyor.
“Ayağa kalkmanın getirdiği risklerin farkındaydım. Ancak hükümetin halkı koruyamadığı bir noktada halkın kendini örgütlemesi suç olamaz” diyen Salgado, ailesinin bu süreçte çok yıprandığını bildiğini, fakat bunun “yapılması gereken bir fedakarlık” olduğunu söylüyor.
Salgado’nun boyun eğmeyen kişiliği Meksika’nın tarihi isyanlarla dolu eyaleti Guerrero’nun Olinala dağlarında oluştu. 14 yaşında evlendirilen Salgado’nun kocası 5 yıl sonra ABD’ye göç etti, ailesine bakması için göndereceğine söz verdiği parayı ise hiç göndermedi. Ay sonunu getirememeye başlayınca çocuklarını teyzelerine bırakan Salgado da sınırın kuzeyine doğru yola çıktı. 1992’de eşinin yanına vardı, çocuklarını da yanına aldı. Bu sefer de alkolik eşinden şiddet görmeye başladı ve sonunda ayrıldı. 2000 yılında ABD yurttaşlığı alana kadar ülkesini hiç göremedi. Sonrasında yaptığı ziyaretler içinse “Meksika’daki yoksulluğun ne kadar vahim olduğunu yoksulluğun içinde yaşarken değil, ABD’de yaşayıp döndükten sonra fark ettim” diyor.
Salgado çocuklarıyla birlikte tekrar memleketine yerleşmeye karar verdiğinde, Olinala’nın Los Rojos kartelinin eline düştüğünü anladı. İnsan kaçırma, gasp ve cinayet Olinala’da normal karşılanırken kartel üyeleri cezalandırılmadan sokaklarda geziniyordu. “Önce kendinizi korkuya kaptırmamak istiyorsunuz ama bir süre sonra kalbinize yerleşiyor. Yetkililerin hiçbir şey yapmaması ise öfkemizi büyütüyordu” diyor.
Biriken bu öfke 2012’de kartel tarafından kaçırılıp öldürülen bir taksi şoförünün cenazesinde patladı. Bir başka şoförün de kaçırıldığı söylentisi üzerine Salgado harekete geçme zamanı olduğuna karar verdi.
BİRKAÇ SAATTE KURTULDULAR
Öfkeli kitleyi örgütleyerek polis karakolunu bastı, polislerin bütün silahlarına el koydu, bir polis arabasına binerek megafonundan halkı isyana katılmaya çağıran duyurular yaparak kentte dolaştı. Halkın örgütlenmesiyle yalnızca birkaç saat içinde kartelin tüm üyeleri kenti terk etmek zorunda kaldı. Kentin giriş ve çıkışlarına kurulan barikatlarda halk Kalaşnikoflar ve av tüfekleriyle nöbete başladı. Bu örgütlenme, Guerrero’nun yerli halklarının kendi güvenliklerini kendileri sağlama geleneğinin bir devamı olarak görüldüğü için halkın büyük desteğini kazandı.
Halk polisleri “Comandanta Nestora”nın liderliğinde suça karışmış olanları gözaltına alarak “yeniden eğitim”leri tamamlanana kadar serbest bırakmadı. Bu sırada, uzun zamandır bir aktivitede bulunmayan, bölgedeki eski gerilla örgütleriyle de bağlantılar kuruldu.
Ancak Salgado’nun liderliği bir yandan tepki de çekiyordu. Özellikle ünlü bir yerel yöneticiyi, kartellere hamilik ettiği için tutuklamaları siyasetçilerin tepkisini çekti. O noktada, yoldaşlarının bir kısmı da Salgado’nun yerel siyasetçiler ve kartellerden oluşan ağı temizleme çabasında siyasi açıdan naif davrandığını düşünmeye başladı. “Yerel yönetimi ve siyasetçileri ifşa etmeye başladığımda tutuklanabileceğimi veya öldürülebileceğimi biliyordum” diyor Salgado, “Ama umrumda değildi, çünkü bu yaptıklarım gerekliydi.”
21 Ağustos 2013’te Olinala’ya giren ordu, Nestora Salgado’yu “insan kaçırma” suçlamasıyla gözaltına aldı. Evinden bin kilometereden daha uzakta bulunan bir yüksek güvenlikli hapishaneye gönderildi. “Nestora’nın tutuklanıp hapse atılması kesinlikle siyasi bir hamleydi. Diğer halk örgütlenmelerinin liderlerine yaptıkları gibi Nestora’nın hukuki süreci de ihlallerle dolu” diyor avukatı Leonel River.
HAPİSHANEDE PES ETMEDİ
Nestora kötü muamele gördüğü, sağlık hakkından yararlanamadığı ve diğer mahkumlarla görüştürülmediği hapishanede de pes etmedi. İnsan Hakları üzerine Amerikalararası Komisyon’un Ocak 2015’te yaptığı çağrı da bir işe yaramayınca Salgado 5 Mayıs’ta açlık grevine başladı. “Ölmeye hazırdım” diyor, açlık grevinde kaldığı 31 günü hatırlarken.
Grevin sonucunda Salgado daha iyi koşulları olan bir hapishaneye nakledildi.
Salgado’nun serbest bırakılması için kampanya yürüten eşi Jose Louis Villa “Meksika’da bir canavarla karşı karşıyayız ve siyasetin ne kadar pis olduğunu biliyoruz” diyor, “Hükümet aktivistlere üç imkân sunuyor: Ya seni satın alırız, ya öldürürüz ya da hapse atarız”.
Comandanta Nestora hâlâ asi. 30 dakikalık söyleşimizde gardının düştüğü tek, kısa bir an oldu: Geçen ay, 21 ayın ardından ilk defa aynada kendini gördüğü anı anlatırken.
“Burada insanları yok etmeye çalışırlar” dedi söyleşimiz biterken, oturduğu yerde doğruldu ve devam etti: “Ama ben güçlüyüm”.
Çeviri: Onur Erem
Kaynak