Dîyarbekir Newroz’unda gözüm NTV’den Mete Çubukçu’ya ilişti. Sordu Mete; “Sence alanda kaç kişi var?” ‘Valla biliyorsun Mete

Dîyarbekir Newroz’unda gözüm NTV’den Mete Çubukçu’ya ilişti. Sordu Mete; “Sence alanda kaç kişi var?” ‘Valla biliyorsun Mete tahmin pek kolay değil, ama sürekli hareketli bir kitle var. Piknik yapanlar da var. Ama önceki yıllardaki kalabalıkla kıyaslar ve alandaki kitleyi ölçüp biçersek sayı 700 binden az olmamalı” dedim. Mete cevaben “Gel , beş yüz binde anlaşalım” dedi. ‘Seni mi kıracağım, dediğin gibi olsun” dedim ve bastık kahkahayı. Akşam NTV’de haberlere bakınca 300 bin olarak sayıyı vermişlerdi. ‘Ona da eyvallah’ dedim kendime, çünkü aynı akşam atv “Diyarbakır Nevruz’unu onbinlerce kişi kutladı” deyince basmıştım kalayı…
Meğerse ‘on binler’ lafzının evveliyatı varmış! Bütün yerel basın biliyormuş da bir benim haberim yokmuş!
Önceki yıllardan biliyor(d)um ki, ‘emniyet’ Newroz sonrası basına servis yapıyordu, işi olmadığı halde. Fotoğraflarla destekleyerek sayıyı epeyce düşük göstererek! Bu yıl ne hikmetse ne fotoğraf ne de sayı vermişti, medyaya düştüğü kadarıyla. Ama bir farkla “on binlerce kişi derseniz uygundur” demişler. Eh işte atv ve kimileri de onu beceriyorlardı zahir…
Newroz’un tarihini, geçmişini, mitolojisini bilmesem ve de Newrozu da ilk kez katıldığım bir açık alan gösterisi olarak algılasam; “Ne bayramı kardeşim devasa bir siyasal miting” deyip kanaati pekiştiren bir yorum yapıp geçeceğim. Hoş zaten epeyce bir süredir sadece Kürtler değil, egemen siyasal iktidarlar da iktidarda her boydan her soydan hangi parti olursa olsun çok geç de olsa ve tabii ki Kürtler sayesinde farkına vardıkları ve “aman Kürtlere kaptırmayalım” dedikleri Nevruz’larını siyasal olarak demir dövüp Ergenekon’vari bir üslupla kutluyorlar ya!
Oysa biliyorum ki Newroz aslında binlerce yıldır kutlanan bir bayram…
Bu seneki Newroz başka bir şeydi doğrusu. Sanki önceden yollanmış bir ‘resmi’ davetiyeye büyük ve kitlesel siyasi dozu hayli yüksek bir yanıt gibiydi Dîyarbekirin 2010 Newroz’u.
1990’lı yıllardan bir yıl, Newroz günü sokakta vurulmanın vakayî adiyeden sayıldığı bir Newroz gününü anımsadım. Çıkmıştım evden kepenkler kapalı, polis her bir yanda, ellerinde balyozlar esnafa ‘kepenkleri açın, yoksa kırarız’ talimatlarını veriyorlar. Esnaf açmıyor. O hengâmede rahmetli dostum, ağabeyim Felat Cemiloğlu’nun Dîyarbekir’in Ofis semtindeki yazıhanesine gidiyorum. Kapıdan girince salonun orta yerinde betonun üzerinde yanar durumda bir mum dikkatimi çekti ve tanıdığım birkaç dost daha orada. Felat Ağabey her zamanki beyefendi üslubuyla “Hadi bakalım, mumun üzerinden atla” diyor. Ve ekliyor “Mademki Newrozumuzu özgürce kutlamamıza fırsat ve izin vermiyorlar. O halde bizde mumun üzerinden atlayıp bildiğimiz gibi Newroz’u kutlarız.” 
Doğrusu Newroz alanında milyona yaklaşan yüz binleri coşkuyla görünce bir apartman katında birkaç kişiyle mumun üzerinden atlayarak Newroz’u kutladığımız günü düşünmeden edemedim. Ben bunları düşünürken Newroz alanındaki devasa sahnede Qandil’den gelen Barış elçilerinin temsilcisi konuşuyordu. Diyordu ki; “Kim tahmin edebilirdi ki; biz birgün Amed’e gelip Amed halkıyla birlikte bir Newroz kutlaması yapacağız. Bu durum biz dağdakilerin barış isterken büyük ve gerçekleşmesi çok zor hayaliydi. İşte şimdi biz burada o hayali gerçekleştiriyoruz. Ne mutlu ki Newroz ve Barış talebi Amed’de buluşuyor.”
Doğrusu ruh halim bayramların naif ve mutlu bayram havasında kutlanmasının doğru olduğuna inanmak felsefesi üzerine bina edilmiştir. Ama ortada devasa bir sorununun henüz çözüm sath-ı mailine girmediği olanca gerçeği orta yerde duruyorken bayram kutlaması beklemek ve de talep etmek elbette en basitinden safdillik oluyor. O halde bayramların da siyasallaşmasını yadırgamıyor artık Kürt halkı. Hatta o niyetle bayram, pardon siyasal miting gibi bayram kutlamasına gidiyor ve kutluyor.
İyi bayramlar efendim, gecikmiş de olsa iyi Newrozlar efendim, ‘hayırlara’ vesile olsun bir kez daha ve de barışa çağrı kabilinden!