“Gelmişiz cânânın asitanına

Sıtkıyla sarıldık dost dağmanına

Canla baş koymuşuz aşk meydanına

Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez”

Aşık İbreti

Bu yıl bayramda canına kıyılan hayvan sayısı, 2017 yılından az değil. Geçen yıl 950 bini büyükbaş, 3 milyonu ise küçükbaş olmak üzere toplam 3 milyon 950 bin baş hayvan kesildi. Bu sayı, dünyadaki 102 ülkenin her birindeki hayvan varlığından daha fazla… 10 milyar TL’lik bir pazar oluşmuş. Dini bir zorunluluk olmasa da, dinsel baskı ve fetvalarla canlıya kıymak, yani kanlı kurban “ibadet” haline getirilmiş. Öğretilmiş bu algının aksine, kurban kesmek ne bir ibadet, ne de farzdır! Akrabalara, komşulara, yoksullara et dağıtmanın ibadeti olmaz. İhtiyacı olana, ihtiyacı olanı vermek daha üstün bir dayanışma ve paylaşımdır! Kurban Bayramı gerçek muhtevasından saptırılmış… Kan akıtan zahiri kısmına önem verilmiş, kansız “kurban” fikri itibarsızlaştırılmış. Kurban meselesi bir sorundur. Sadece kan deryasına dönüşmüş sokaklarda, çocukların gözleri önünde bir cana kıymak ile sınırlı kalmıyor. Her bayram tatili, yüzlerce insanı, trafik kazalarına kurban alıyor. 2005 - 2017 yılları arasında toplam 2 bin 416 insan hayatını kaybetmiş... Son 7 günde ise 103 insanımız trafik kurbanı!

Cansız olanı kurban etmeli

Başka kurban kültürü mümkündür ve insanidir. Milyonlarca hayvanı “ibadet” adına kesenlerin, bugün Afrika’da açlıktan, susuzluktan, hastalıktan, savaşlardan ölen milyonlarca çocuğa ve kadına yardım elini uzatılabilir. Hayvan kesmek yerine, kişinin kendisine ait bencilliğini, hırsını, kibrini, fesatlığını, insanlara hükmetme duygusunu, rant hırsını, iktidar hırsını, içindeki şiddet eğilimi ve tüm canlılara karşı merhametsizliğini kurban etmesi, daha da insani bir kurban sayılabilir. Bayramlar insanların yakınlaşması, dayanışma ve paylaşım kültürünün yaygınlaşmasıdır. Sevginin ve saygının toplumsallaşmasıdır. Bayram şiddetten arındırılmış insani bir eğitimdir. Yaşamı kutsamak, insan ve doğa ilişkilerindeki barışın sağlanmasıdır. Fakat bugünkü bayramlar, yakınlaşma yerine herkesin tatil beldelerine kaçışı, insanların birbirinden uzaklaşmasıdır. Dayanışma ve paylaşım yerine, bencilliğe, menfaatçilerin istismar alanına dönüşüyor. Haberler kurban ekonomisini, bilenmiş bıçaklardan kaçan hayvanların nasıl bir işkenceye maruz kaldıklarını, yaralanmış insanların görüntülerini paparazzi haberleri gibi aktarıyorlar. Uzmanlar canına kıyılmış hayvanların etlerinin nasıl saklanacağını, korunacağına, mangallık, kıymalık ve kavurmalık et yapımına ilişkin bilimsel vaazlar veriyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığı, “Yurt içi kurban bedeli 850 TL, yurtdışı kurban bedeli ise 625 TL” belirleyip, bunun Türk Diyanet Vakfı (TDV) hesaplarına yatırmasını istiyor. Bu sayede 1993 yılından itibaren TDV’na vekâleten 1 milyon 500 bin üzerinde kurban parası verilmiş. Birçok dini cemaat, vakıf ve dernek kurbanı bir menfaat ve istismar çarkına dönüştürdüğü sır değil. Denetimleri olmayan ve kurban derisi toplamalarındaki acımasız yarışlardaki rant kavgaları ayyuka çıkmış durumda.

Bu iş o kadar yaygınlaşmış durumdaki DİB ve TDV, din istismarı yoluyla “kurban ibadetini nasıl bir menfaat çarkına dönüştürdüğünü” itiraf etmek zorunda kalıyor. Her yıl “kanlı kurban” için harcanan 10 milyar TL’lik bütçe, yoksul çocukların eğitimi için kullanılsa, kıraç bölgelere ağaçlar dikilse, Yemen’de, Sudan’da açlıktan ölümü bekleyen milyonlarca çocuğa can olmak suretiyle “kansız kurban” niyetlere dönüşse, daha hayırlı ve insani bir amaca ulaşmaz mı?

Kurban ibadet değil, israftır

Kurban tek tanrılı dinlerden öncesine dayanan bir gelenektir. Ama kanlı ve kansız kurbanları vardı. Yardımlaşma ve paylaşmak amacı dışında kullanılmazdı. Fakat bugün israf ve gösteriş dünyasında yaşıyoruz. Her yıl dünyada üretilen 4,5 milyar ton gıdanın 1,3 milyar tonu tüketilmeden çöpe atılıyor. Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyada 805 milyon insan açlık çekiyor. Her 9 insandan biri aç ve her 4 saniyede bir kişi açlıktan ölüyor. Bu tablo karşısında hayvanların canına kıymak yerine, israflarımızı, bencilliklerimizi kurban ederek, gıdaları çöpe değil, açlıktan ölen çocukların midelerine ulaşmasını, kanlı yerine kansız kurbanların gelenekleşmesine önem vermeliyiz. Hem kurban seçilen hayvanları, hem de tatile dönüşen bayramı kurtarmak lazım. Önce hayvanlara yönelik zulmün ve eziyetlerin önüne geçilmesi, “kurban bayramı” altında mangal keyfi, kavurma pişirme anlamına gelen “Et partilerine” son verilmeli.

Bayramı turizm tatiline dönüştürmek yerine, insanlar arası yakınlaşmaya, dayanışmaya, sevginin, saygının ve muhabbetlerin paylaşıldığı bir kültürün inşasına ihtiyaç vardır. Etnik, dinsel ve siyasal kutuplaşmanın toplumsallaştığı, barışı inşa edecek toplumsal bayramlaşmalara ihtiyacamız vardır.

En güzel kurban kötü nefsi kesmektir

Nefsini öldürmekten kaçanlar, milyonlarca hayvana kıyınca, günahlarından ve kendi zaaflarında arınmış mı olacak? Her daim içimizde iyiliğe olduğu gibi, kötülüğe de meyilli olan nefsimizi kurban ederek, onun kötülüklerine engel olacakları kurban etsek? Özetle en güzel “kurban” insanın kendine ait kötü huylarını, zaaflarını, bencilliğini, kibrini, kinini, fırsatçılığını, kıskançlığını ve hırsını kurban etmesidir. açlıktan ölmek üzere olana, evsiz, yurtsuz kalana, yoksul olana el uzatmasıdır, yoksul bir öğrenciye burs vermesidir. Canlı varlıkların canına kıyarak ibadet edilmesi bu çağın ihtiyacı değildir.