Neyse grubu: “İnsanları en çok  heyecanlandıran şey müziğin öngörülemezliği”

BURAK ABATAY @abatayburak

Neyse grubu yayımladıkları son albümleri Haykırmadan Anlatamam ile son zamanlarda bize en çok ihtiyacımız olan nefesi aldırmayı başardı. Babylon’da birçok sürprizle yaptıkları albüm lansman konserinde olmak orada olanlar için büyük birer şanstı. Bu şansa sahip olduğumdan dolayı ben de çok mutluyum. Albüm lansman konserinden kısa bir süre sonra grupla bir araya geldik ve şiirden yön aldıkları albümlerini ve dünden bugüne müziği konuştuk.

» Yaklaşık 5 yıllık bir aradan sonra yeni bir albüm geldi. Nedendi bu bekleyiş?
Deniz:
Bekleme değildi aslında. Albümün oluşum süreci öyle işledi. İlk albümün de oluşum süreci bu civar bir sürede oluşmuştu. Bu sürenin ilk 1-1,5 senesi konserleriyle geçmişti. Kalan 3 yılda da yapabildiğimiz işlerin en iyisini yapmaya çalıştık. Zaman çabuk geçiyor. Arada yeni albüm, yeni beste çıkmadı belki ama cover şarkılar, akustik düzenlemeler yaptık. Yine de yeni şeyler üretmeye dair uğraşlarımız da oldu. Gezi sonrası yayımladığımız ‘Durduramayacaklar’ videosu da epey zamanımızı almıştı mesela.

Selim: Ülke gündemiyle beraber konserler de etkileniyor. Ama albüm hazırlama konusunda hızlandık bile. İlk bestemiz 2005’teydi. Ve albümü de 2011’de yayımlamıştık. 6 sene sürmüştü toplamda. Bunda ise 3,5 sene gibi bir toplam sürede albümü tamamlamış olduk.

» İlk albümden bu albüme kadar 5 yıl geçti. Bu geçen zamanı müziğiniz anlamında kendinizce nasıl değerlendiriyorsunuz?
Deniz:
Bu albümde, daha çok sesli şeyler yapmaya çalıştık. Gerek gitar kullanımı olsun, gerek başka enstrümanlar olsun. İlk albümümde birebir sahnede seyirciye aktarabileceklerimizi kaydetmiştik. Bu albümde ise daha başka bir şey yapalım istedik. Müziğimizi sahneye sadece gitarla aktarabiliyoruz diye kısıtlamayalım istedik. Albümde sahip olduğumuz ve yapabildiğimiz en iyi fikri uygulamaya çalışalım, sahnede de benzer ve farklı hissettirmenin yolunu bulalım istedik. Bu hep aklımızda olan, ancak bu albümde yapabildiğimiz birşeydi.

» Müzik yazarı Barış Akpolat’ın albüme dair bir eleştirisi vardı. Şöyle demişti, “Vokal, müziğin hacminde biraz yok olmuş gibi.” Bu eleştiriye ne diyorsunuz?
Deniz:
Her şarkıda öyle değil. İlk giriş şarkısına dair bir genel eleştiri var. Çoğu sert Batı müziği örneğinde bu durum böyle. Müzikle birlikte kafanızda bir sahne hayal edin. Normalde Türkiye’de alışılmış olan vokalistin grubun önünde olmasıdır. Daha doğrusu enstrümanların geri planda kalmasıdır. Yapmaya çalıştığımız şey vokali orkestranın içinde hissettirmekti. Dolayısıyla müziği de eşit güçte yansıtmaktı. Bana zevk meselesi gibi geliyor biraz. Beklentiler belki vokalin ön planda olması yönündeydi belki ama biz farklı dengeler denemiş olduk.

» Enstrümantal anlamda güçlü bir albüm olsa da, bu soruyu sorma sebebim şarkı sözlerinizle de var olan bir grupsunuz. Sözlerin yabana atılmayacak bir önemi var sizin şarkılarınızda. Sözlerin anlaşılmaması durumu kaygı yarattı mı?
Selim:
Vokal daha açık olsaydı bile sözler ilk seferde anlaşılabilecek, tek katmanlı sözler değil çoğunlukla. Ne dediğinin anlaşılması için albüme bakılması gereken sözler var şarkılarda. Ezberlenemesinin zor olduğunu söyleyenler de var ama ben herkes için geçerli olduğu kanaatinde değilim. İnsanlar konserlerde pekala eşlik ediyor şarkılara. Komplike sözler de ezberlenebiliyor hepimizin İstiklal Marşı’nı dahi ezberleyebildiği düşünülürse...

Deniz: Sessiz harfler duyulmadı, anlaşılmadı deyip ben bu müziği daha az dinlerim diye yaklaşmıyor herkes. Sözleri açıp, bulup okumaya açık insanlarla müziğimizde daha geniş bir paydada buluşabiliyoruz.

» Sözler ne kadar önemli sizin için?
Selim:
En yoğun emek isteyen kalem sözler belki de. Söylemeye değer bulduğunuz şeyleri söylemek istiyorsunuz. Onu belli bir estetik formda yapmak istiyorsunuz. Kör göze parmak bir ifadeyle manifesto, bildiri ya da makale yazılması daha mümkün. Şiirle ilişkideki şarkı sözlerini kişisel olarak daha çok seviyorum. O yüzden şarkı sözleriyle epey uğraşıyoruz. Ama az evvel Deniz’in verdiği cevap sadece şarkı sözünü değil; aynı zamanda ‘sound’u da önemseyen bir grup olduğumuzu içeriyordu. Şarkıların içerdiği metni güçlü bir sound ile verdiğimiz zaman duygunun daha uygun bir biçimde geçebildiğine inanıyoruz. O yüzden sadece söz değil, ikisi birden önemli.

» Albüm de adını Turgut Uyar’ın dizelerinden alıyor.
Selim:
Şarkı yazarına en çok etki edebilecek, ilham verebilecek kaynaklardan birisi şiir. En önemlisi belki de. Bu albümdeki şarkıların yazıldığı zaman aralığında en çok yardımı olan, eşlik eden şair Turgut Uyar oldu. Ondan bir alıntıyı albümün adı yapmak bu anlamda da isabetli oldu. Şükranla anıyoruz.

» Var mı sizin şarkı sözlerinizi etkileyen başka şairler?
Selim:
İlk albümde bu soru sorulduğunda Nâzım Hikmet, Orhan Veli, Can Yücel gibi toplumsal gerçekçi veya külhani isimleri örnek veriyorduk. Bu albüm ise biraz daha İkinci Yeni’ye göz kırpan, daha imgesel bir dünyaya konuşan, belki yer yer daha çocuksu bir albüm oldu. Belki Gezi’nin de etkisiyle olabildi bu. Gezi herşeye rağmen bu çocuksu, nahif alanı genişletti. Turgut Uyar da tüm bunlarla örtüşen bir şair. Albüm özelinde Şükrü Erbaş ve Halil Cibran'dan bahsedebiliriz. Hatta kendilerinden alıntılar da mevcut kartonette.

» ‘Kahreddin’ şarkısında bir karakter var ve bir devirden bahsediyor. İçimizde olduğumuz devir midir bu?
Selim:
Şarkı sözlerinde insanların hayal güçlerini kullanabileceğini bir dil kurmayı önemsiyoruz. Makaleden ve bildiriden farklı olarak onların hayal kurmalarına, kendi dünyalarını kurmalarına olanak sağlasın istiyoruz. Müziğin zaten mevcut realiteden bizi kurtarma kudreti ve gizemi biraz da burada. Kulaklığı kulağınıza taktığınızda aynı şeyleri farklı görürsünüz. Şarkı sözlerinin de hedeflediği şey, doğrudan hikaye anlatmaktan çok, dinleyiciyi bir evrene taşımak, gündeliğin kelimelerinin, kavramlarının biraz daha dışına çıkartmak. Düşünmenin gündeliğin içinde çok da mümkün olmadığı şeyleri düşünmelerine olanak tanımak. Röportajlarda da şarkı sözlerin anlattığı şeyleri anlatmak, hem gösterilen bu çabayı silmek, hem de dinleyenin hayal gücüne haksızlık etmek gibi geliyor.

» “Hiçbir şey değil, küçük bir serzeniş” diyorsunuz. Sizin serzenişiniz ne peki?
Selim: Hep beraber serzenmemiz gereken şeylere serzendiğimizi düşünüyoruz. Şiddetin çok yaygın olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Her yıl çoluk çocuk binlerce insanın kör kurşunlara hedef olduğu bir topluma dönüştük. Gözümüzü, kulağımızı kapatmaktansa bu yolla belki yaşadığımız, hissettiğimiz şeyleri şarkılara yönlendirerek ruhumuzu koruyoruz. Sanatın da en önemli işlevlerinden birisi buna olanak tanımak. Dert ettiğimiz şeyler genellikle hepimizi kapsayan şeyler. Çünkü bir bomba fiziksel etkisiyle sınırlı kalmıyor. Şiddet katlanarak yayılıyor. Öyle olmadığı zamanları da hatırlıyoruz. Ona olan umudumuzu da kaybetmiyoruz. Geçici olduğunu düşündüğümüz bu zaman için, hüzün, yas, isyan ve öfke duygularımızı ifade ettiğimiz şarkıları söylüyoruz.

» Toplumda politik olmak gibi bir korku var. Bu otosansürle veya sansürle sonuçlanabiliyor. Oysa müzik politik de bir yapı. Müziğin politik olduğu durumlar nasıl anlatılabilir?
Deniz:
Söylediğin ve söylemediğin her şeyin bir politik tarafı var. Müziğinde aşktan bahsettiğin zaman da neyi nasıl söylediğin önemli. Kendinin ya da başkalarının yaralarından bahsettiğin zaman da bu senin toplumsal olarak nerede durduğuna dair bir hissiyat verecektir. Kimse bağır çağır politik damgalamalar yapmayacaktır belki ama dinleyen insan da seninle benzer hissiyatlarda buluşabilektir. Her söylediğin sözle veya müzikal seçimlerinle bir duruş, bir enerji yayıyor oluyorsun.
Selim: Politikayı insanın başka bir insanlarla olan ilişkisinden, etikten bağımsız ele alamak mümkün değil. “Öteki insanlarla ilgili neyi ne kadar umursuyoruz ya da onlar için ne kadar bir sorumluluğumuz var” sorusuna uzanan bir tanım içeriyor. Aşktan bahsederken de bu soruya verdiğiniz cevapla, söylediğiniz hitap ettiğiniz üslupla kendini açık eden bir şey. Söz gelimi biten bir ilişkinin ardından beddua okumak da mümkün, anılarınıza vefa göstermek de. –meli, -malı kipleriyle konuşmanın bir karşılığı yok. Bir şekilde öyle hissedersiniz ve öyle yaparsınız. Her insan özel ve farklı şeyler hissediyor. Hepimizi müzikle ilgili en çok heyecanlandıran şey belki de müziğin öngörülemezliği. Sınırlara kalıplara hapsetmek de anlamlı değil bu bakımdan.

» Rock müziğin politika ile olan ilişkisi nasıl?
Selim: Öğrencisi olduğum Ali Akay’ın İstanbul’da rock hayatı üzerine bir çalışması var. O kitabın sorusu, Batı’dan 60’lı yıllarda Erkin Koray, Cem Karaca, Selda Bağcan, Barış Manço gibi isimler üzerinden Türkiye’ye taşınan rock müziğin Türkiye'ki söylemsel içeriğinin Batı'daki örnekleri ile arasındaki farklar. Rock müziğin yükselişe geçtiği 60'lı 70'li yıllarda Batı’da politikaya sağır olmayan, savaş karşıtı bir kültür çıkış noktası alınırken, Akay 90’larda yaptığı mülakatlarda Türkiye’de rock müzik dinleyenlerin şoven, milliyetçi söylemleri konuşagelmesini dert ediniyor. Bugün de durum çok farklı değil. Biz de bunun olağan karşılanmaması gerektiğine inananlardanız. Rock müzik de, müzik de çıkış noktası itibariyle olumlu mesajlar barındırmaya çok açık. Gündelik kelime ve hesaplarla ifadesi mümkün olmayanlara bir alternatif sunduğu ölçüde kıymetli.

» Müzikten bahsedeceğimiz zaman Türkiye’de 90’lı yılları pop müzikle nasıl anıyorsak, sanıyorum ki yıllar sonra 2010’lu yılları da alternatif ve bağımsız müzikle anacağız diye düşünüyorum. Siz buna ne diyorsunuz?
Deniz: 90’lar Türkiye popunda çok güzel işler vardı. Gerçekten güzel mesajlar da veren, kaygısı olan örnekler barındırıyordu. İlla “eğlencelik” müzik anlamına gelmek zorunda da değil pop. Orada da bir alternatif duruş vardı.

Selim: Hâlâ dinliyorum o yıllarda yayınlanan kimi yerli pop albümleri. Sadece söz içeriği olarak değil, müzikalite olarak da, düzenleme, aranjman gibi açılardan da bugün muadillerini bulmakta zorlandığımız çok kaliteli albümler yayınlandı Lâl gibi, Med Cezir gibi. Ben bugünü ve 90’ları toplumsala duyarlılık kriterince değil ama emek kriterince kıyaslamak isterdim. 2000'lerde o kadar emek yoğun işler pop müziğe kıyasla rock müzikten taraf ağırlık kazanmış olabilir dediğiniz gibi belki.
Deniz: Gevende’nin son çıkarttığı albüm çok sevindirdi mesela bizleri.

Selim: Pop müziği çok iyi takip etmediğimiz için şu zamanlarda az evvel saydıklarımıza yakın emek yoğun işler çıkıyor mu bilmiyoruz. O yüzden bu mukayeseyi bizim yapmamız çokda doğru değilaslında.

Deniz: Daha sezonluk amaçlar taşıyan pop şarkıları duyuyoruz. Derinine inemiyorsun. Birkaç tane duydun mu ortamdan kaçasın geliyor.