Bir düşünün, hapistesiniz. Beyaz veya “devlet dairesi tonundaki” çirkin pembe duvarlarından gökyüzünün birkaç metre göründüğü havalandırmayı saymazsak yıllardır dört duvarın içindesiniz

Bir düşünün, hapistesiniz. Beyaz veya “devlet dairesi tonundaki” çirkin pembe duvarlarından gökyüzünün birkaç metre göründüğü havalandırmayı saymazsak yıllardır dört duvarın içindesiniz. Ne ağaca ne toprağa dokundunuz yıllardır. Sevdiklerinizi sadece plastik masaların karşısında gördünüz ya da ses geçirmeyen bir camın ardından telefonla konuştunuz haftada bir. Ama neyse ki bitiyor. Çıkacağınız tarih belli. Örneğin 26 Aralık 2013’te tahliye olacaksınız, diyelim. O gün geldiğinde öğreniyorsunuz: Hapisten daha yıllarca çıkamayacaksınız, çünkü sizin bile unuttuğunuz, cezaevi idaresinin keyfine göre verilmiş bir “disiplin cezası” yüzünden şartlı tahliye hükümleri ihlal olmuş sayıldı. Üç yıl daha dört duvarın içindesiniz. Gerilim filmi gibi değil mi?

Nihat Konak bir siyasi hükümlü, TKP/ML TİKKO yöneticiliğinden ceza almış. 1998’den beri Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde. Tam da yukarıda söylediğim tarihte, 26 Aralık 2013’te tahliye olacak, 15 yıldır bulunduğu dört duvar arasından çıkacaktı. Çıkamadı.

Çünkü bundan altı yıl önce “İran devletinin Kürt yurtsever ve devrimcilerine karşı uyguladığı idam cezalarını protesto etmek amacıyla” iki gün açlık grevi yaptı. Hapishane idaresi bu sebeple kendisine “iki ay bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma” cezası verdi. Ama infazının yanmasına neden olan ceza bu değil, bu olaydan sonra işler daha da absürtleşti:

Konak bu disiplin kurulu kararına, 22 Ekim 2008’de İnfaz Hakimliği’ne verdiği dilekçeyle itiraz etti. Dilekçesindeki cümleler, “kurum görevlilerine hakaret veya tehdit” olarak değerlendirildi. Kim tarafından? İçlerinde hiçbir hukukçunun olmadığı, yargısal yetkisi de bulunmayan cezaevi idaresi disiplin kurulu tarafından. (İdarenin avukata ve resmi bir kuruma verilen dilekçenin içeriği ile ilgili işlem yapma yetkisi yokken ve dilekçenin sunulduğu İnfaz Hakimliği de dilekçede bir hakaret unsuru görmemişken üstelik!)

Savunma hakkının kutsallığına dayanarak, kendisini savunmak için yazdığı dilekçe nedeniyle 10 günlük hücre hapsi cezası aldı.

Saçmalıklar burada da bitmedi. Konak kendisine verilen ikinci cezaya da itiraz etti. İtirazını içeren dilekçe, hapishane idaresince “kaybedildi.” Aynı gün Konak’la birlikte dilekçe veren iki kişinin daha dilekçesi “kayıp.”

İdare o dönem imzalı dilekçenin bir örneğini mahpuslara vermediğinden, Konak dilekçe verdiğini kanıtlayamadı. (Hapishanede idarenin itiraz dilekçelerini “kaybettiğine” dair 2008’de Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmış onlarca itiraz ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararları var.)

Ve cezaevi idaresi, 10 günlük hücre cezasını, “süresi içinde itiraz edilmediği” gerekçesiyle kesinleşmiş saydı. Kesinleşen bu ceza nedeniyle de şartlı tahliyenin şartları ihlal edildiğinden, Konak’ın tahliyesi Şubat 2017’ye ertelendi.

2014 başında özgür olacağını düşünen Konak, üç yıl daha hapiste kalacak.

Nihat Konak’ın avukatı, müvekkili bürokrasinin koridorlarında kaybolmasın diye uğraşıyor. Sonucu takip edeceğiz…