AKP’nin gözde müteahhitlerinden Nihat Özdemir, TFF’deki görevinden istifa etti. Özerk olması gereken, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direktifleriyle yönetilen TFF’deki kavga AKP içindeki kaynamanın da bir yansıması sayılıyor. Spor gazetecisi Kenan Başaran ve CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, Özdemir'in istifasını BirGün'e değerlendirdi.

Nihat Özdemir'in istifası: AKP'deki kavga TFF'ye yansıdı

Sercan MERİÇ

Her geçen gün oylarında büyük bir erime yaşayan AKP’nin içi kaynamaya devam ediyor. Eski AKP MKYK Üyesi Ethem Sancak, “Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik” açıklamasının ardından kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilmişti. “Erdoğan’ı gördükçe aşık oldum” sözleriyle akıllarda yer eden ve iktidara yakınlığı nedeniyle sayısız ihale alan Sancak, disiplin kurulunun kararını beklemeden partisinden istifa etti. Yakın zaman önce de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile gerilim yaşadığı iddia edilen Abdülhamit Gül, Adalet Bakanlığı görevinden “affını istemişti.”

İktidar içindeki gerilim bu sefer yeşil sahalara yansıdı. 5’li çete olarak anılan grubun içinde yer alan Limak Holding’in sahibi Nihat Özdemir, 3 yıldır sürdürdüğü Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) başkanlığından istifa etti. Erdoğan ile çok yakın bir ilişkisi bulunan Özdemir’in istifası, “Yeni dönem için pozisyon mu alıyor?” sorularını akıllara getirdi. Federasyonda AKP’ye yakın birçok hizip arasında dengeleyici bir görevi olduğu iddia edilen Özdemir’in istifa mektubundaki mürekkep kurumadan 3 ay sonra yapılması planlanan başkanlık koltuğu için yarış çoktan başladı. Anayasa’ya göre özerk olan, ancak senelerdir Erdoğan’ın atadığı isimlerle yönetilen TFF’deki kavganın AKP’deki çekişmenin bir yansıması olduğu öğrenildi.


Spor gazetecisi Kenan Başaran, Özdemir’in 3 yıllık görevi boyunca Türk futbolunda birçok fiyaskonun yaşandığını ifade ederek, “Yönetim kurulunu kendisinin belirlediğini söylemek mümkün değil. Birçok benzemezle yola çıktı. Aktif siyasetçilere yer vermek zorunda kaldı. Kendi içindeki kavgalar medyaya manşet oldu. Pandemi sürecinde yine çok kötü bir yönetim sergiledi. Limitler konusunda Fenerbahçe'yle çok ciddi tartışmalar yaşadı ve Fenerbahçe üyeliğinden ayrılmak zorunda kaldı. Normalde bu kulübün müstakbel başkan adaylarından biriydi. Limitlere zaman geçtikçe ilk sezondaki kadar uyulup uyulmadığı konusu da yine bir tartışma konusu ve şüphe konusu” dedi.

Pandemide küme düşmeyi kaldıran Özdemir’in ligin dengesini altüst ettiğini ifade eden Başaran, “Siyasete açık bir müdahale yapmış oldu. Kulüpler şehrin kalelerine siyasetçilere teşekkür pankartları astı. Yayıncı kuruluş sözleşmesinin son iki sezonunda Türkiye’ye adeta bir müstemleke muamelesi uyguladı. Ne istediyse aldı Yayın ihalesiyle ilgili süreç yeni sezonun başlamasından 6 ay önce bitmesi gerekiyordu statü gereği. Bitmedi” diye konuştu.

'BÜYÜK KAVGA VAR'

TFF içinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan, damadı Berat Albayrak’a yakın hizipler arasında çekişme olup olmadığı konusunda da soruları yanıtlayan Başaran, “Türkiye Futbol Federasyonu'nun en büyük problemi muhalefetsizlik. Yani hakiki anlamda muhalefet yok. Dolayısıyla muhalefeti kendi içinde yaratıyor. Tırnak içinde bir kardeş kavgası yaşanıyor. Genel siyasetten bağımsız değil. Şu dönemde muhalefetin en azından aday adayı çıkartması lazım. Yani bu yapıyı böyle eleştiriyoruz ama neden farklı bir anlayışa sahip insanlar aday olmuyor? Bu federasyon yapısında aynı siyasetin içinde olan insanlar büyük bir kavga içerisinde. Bir yanda Servet Yardımcı ekibi var. Bir yanda Göksel Gümüşdağ ekibi var. Bir yanda kulüplerin zaman zaman isim değişse de istedikleri isimler oluyor. Gümüşdağ’ın istediği şey Süper Lig A.Ş.'nin kurulması. Kendi ürettikleri rantı kendileri kullanmak istiyorlar. Kulüpler Birliği başkanıyken de Göksel Gümüşdağ hep bunun için çalıştı” dedi.

Özdemir’in Erdoğan’ın direktifiyle TFF başkanlığına getirildiğini belirten Başaran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir kurula ve birime nüfuz edemedi. Yani Ali Koç ‘Bu federasyonun içerisinden bir komisyoncu çıkarsa şaşırmam’ diyor. Kimse bu konuyla ilgilenmiyor. Federasyondan bu konuda cevap gelmiyor. Nihat Özdemir bu koltuğu ne kadar önemsedi, ne kadar umursadı? Belki de bizim ilgilendiğimiz kadar o hiç ilgilenmedi. Kerhen orada bulunması gerekiyordu, bulundu. Aynı siyasetin içerisindeki hizipler savaşına sahne oluyor Türkiye futbolu. Kulislerde Özdemir’in ‘Bu iş benim esas uğraşlarımın yüzde 5’ini bile oluşturmuyor’ dediği konuşuluyordu.. O yüzden orada hep ikinci başkanların çekişmesi söz konusuydu.”

Büyük kulüplerin TFF’nin özerklik statüsüne dönme çağrısı yapması gerektiğini vurgulayan Başaran, “TFF, FIFA ve UEFA'nın koruması altındadır. Bugün bir başkan siyasetin bütün dayatmalarına rağmen orayı yönetebilir. Türkiye’de kulüpler gönüllü olarak futbolu siyasetin ihlal alanına açıyorlar. Federasyon yönetiminde bir partide aktif ilçe başkanlığı yapan siyasetçi yer alıyor. Mümkün mü böyle bir şey? Artık bu yapıyı eleştirenlerin en azından yani gereken imzaya ulaşamasa bile aday olarak ortaya çıkıp bu yanlış gidişatı ifşa etmesi lazım” açıklamasını yaptı.

SARAY'LA GELDİ, KUMPASLA GİTTİ

CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak ise Nihat Özdemir’in TFF’nin başına getirilmesinin yanlış olduğunu kaydederek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Federasyonun özerklik yapısını yok ettiler. Atamalı federasyon sistemine döndüler. Eskiden seçimler yapılırdı, sandık kurulurdu, delegeler iradeleriyle yönetici seçerdi. Artık başkan Saray koridorlarında belirleniyor. En son spor yasasında bu daha da kötü hale getiriliyor. Nihat Özdemir de Saray koridorlarında seçilmiş bir başkandır. Saray koridoruyla geldi, koridorların kumpasıyla gitmek zorunda kaldı. Saray hata yapmaya devam ediyor. Bu da Türk sporunu mahvediyor. Türk gençlerinin geleceğini yok ediyorlar. Yine oraya bir kayyum atayacaklar. Kendi aralarında bile mikro bölünmeye gittiler. Saray’ın içinde bir grup diğer grubu, diğer grup da ötekisini çekemiyor. Babalarının malı gibi her şeyi paylaşmışlar. Güç gösterisi öyle bir noktaya gelmiş ki, devletin kurumları işlemez hâle geldi. Türk sporu yerlerde sürünüyor. Ülkede sporcu çıkmıyor. Biz yurtdışında yetişmiş sporcularla sahaya çıkıyoruz. Bunu bu hale getirenler ülkeyi yönetenlerdir. Yayın ihalesi 4’te 1’e düşmüşse bu spor camiasının gelir kaynaklarına da yansıyor. Türk sporu uluslararası alanda marka değerini kaybetti. Spor politika üstü olmalı. Ekonomide, dış politikada, güvenlikte, özgürlük alanındaki gerilimden spor da nasibini aldı.”