Büyük kalabalıklar Niko’yu Grup Gündoğarken’le yaptığı çalışmalarla tanıdı: “Mest of”la başlayan güçbirliği, “İstanbul - Atina - İstanbul”la sürdü

Niko’nun ardından…

Niko öldü. Perşembe gece geldi haber. Bekliyorduk, yine de sarsıldık. Tanıdığım en güzel insanlardan biriydi. Yıllar yılı hayranı olduğum, son deminde elini sıkıp masasına oturduğum bir güzel insan. Mayıs 2014’te Heybeli’de birlikte geçirdiğimiz günü unutmam mümkün değil: Nedim Hazar Bora aracılık etmişti, Taner Öngür’le birlikte gitmiş, Vassiliki ve Niko’yu ziyaret etmiştik. Bizi, adadaki Tarihi Rum İlkokulu’nda karşılamıştı. Orada uluslararası bir müzik akademisi kurmak istiyordu. Heyecanla anlatmıştı bize. Yazık ki dertleri vardı, önüne engeller çıkıyordu. Aşmak için ne yapabileceğimizi konuştuk. Umutluydu. “Yapacağız” diyordu. Yetişemedi.

Nikiforos Metaxas, Bosphorus’un kurucularından. İhsan Özgen’li şahane bir güçbirliği Bosphorus: Mutlu Torun, Erol Deran, Necip Gülses gibi ustalarla desteklenmiş, Kani Karaca gibi isimlere eşlik etmiş… Aynı zamanda bir okul: Art arda yaptıkları albümlerle iki yakanın müziğini bize en temiz ve saf haliyle öğrettiler. Niko, akademiyi kuramadı belki ama çok zamandır bize bildiklerini öğreten şahane bir öğretmendi.

Büyük kalabalıklar Niko’yu Grup Gündoğarken’le yaptığı çalışmalarla tanıdı: “Mest of”la başlayan güçbirliği, “İstanbul - Atina - İstanbul”la sürdü. Albümün yayınlanmasını müteakip Mart 2001’de Roll’da yayımlanan söyleşisinde İstanbul’u ve gelişini anlatmıştı Niko. Ney üstadı Niyazi Sayın’ın bir taksimine takılmış ve kendini bu şehirde bulmuş: “Selanik’te geleneksel müzikler üzerine çalışıyordum, Bizans müziği, Yunan halk müziği… Bir gün birisi bir kaset getirdi, bir Bayatî Mevlevi ayini… Orada öyle bir ney taksimi vardı ki, kulaklarıma inanamamıştım. İstanbul’a onunla tanışmak için geldim ve kapısını çaldım.” Beylerbeyi’nde oturan Sayın’a yakın olmak için Çengelköy’e yerleşen Niko, İstanbul’u şöyle tarif ediyor: “Herkes ağlıyor burada, ezan bile ağlıyor. Gurbetin ve hasretin şehri İstanbul.”

Kendine dair şu bilgileri veriyor Niko, bu söyleşide: “Ben Afrikalıyım, Zimbabweliyim. Annem, babam İkinci Dünya Savaşı’nda Yunanistan’dan oraya göç etmişler. Zimbabwe’nin Rodezya olduğu zamanda doğdum, 20’li yaşlarıma kadar orada yaşadım.” Sonrası, İstanbul. Buraya yerleşmiş ama Atina ile olan bağını kopartmamış. İki şehir arasında bir köprü vazifesi görmüş. Yaptığı albümler de buna hizmet ediyor.

Anadolu Feneri, Niko’nun bir başka projesi; “iki Yunan gemisinin Anadolu Feneri’nde çarpıştıkları gün” doğmuş. Çarpışmadan sonra deniz bir hafta boyunca yanmış. Niko, bunu bir işaret olarak kabul etmiş ve adımını atmış: “Anadolu Feneri, coğrafi olarak boğazın Karadeniz’e kavuştuğu noktada bulunmaktadır; burası aynı zamanda Mavi Kayalar’ın bulunduğu yerdir. Kitaların ve denizlerin birleştikleri bu yer, göç eden kuşlar ve balıklar açısından da hayati bir öneme sahiptir. Sözünü ettiğimiz çarpışmayı yeryüzünün zenginliklerini acımasız ve gözü doymaz bir biçimde sömürmeye girişmiş yeni bir dönemin habercisi, işareti ve özel bir öneme sahip bu bölgede yüzyıllardır boy gösteren kanlı çekişmelerin yeniden canlanması olarak gördük.” Anadolu Feneri’nde iki solist var: Niko’nun sevdiceği Vassiliki Papageorgiou ve Melda Duygulu. Hasan Esen, İrfan Kurt, Uğur Işık, Kim Sanders gibi müzisyenlerle güçlendirilmiş topluluk, Türkçe ve Yunanca aşk şarkıları söylemek üzere yola çıkmış: “Bu grubu kurarken, insanlığın ilk dönemleri kadar eski bir temayı, aşk temasını kullanarak, iki kültür, iki halk, iki din ve iki dil arasında bir köprü oluşturmayı istedik.” Repertuvar, “Tis Thalassas Vasto Kakia”dan “Tutam Yar Elinden”e uzanıyor ve Kul Hüseyin’in, Âşık Veysel’in, Karacaoğlan’ın sözü, asırlar öncesinden gelen Yunan şairlerine bağlanıyor. Albüm, Âşık Nesimi Çimen anısına yapılmış. Şunları söylemiş Niko, o dönemde: “Sağlığında Yunanistan’a çok gitmek isterdi. Fakat bir türlü fırsat olmadı. Sivas olayını öğrendikten sonra hiç olmazsa onun ruhunu Yunanistan’a götürmek istedim. Bu albümü yaptık. Aşıklama denilen, deyiş ağırlıklı bir albüm oldu. Nesimi Çimen bir barış adamıydı. Onun ruhu şimdi iki dil arasında bir köprü oluyor.”

Anadolu Feneri’ni takiben yaptıkları “Balkan Düşleri / Balkan Dreams” adlı albümün repertuvarı, Midilli’den Erzincan’a uzanan hatta söylenmiş aşk şarkılarından müteşekkil. Vokaller yine Melda Duygulu ve Vassiliki’ye emanet. Geçtiğimiz aylarda “Ellinotourkika” adlı albümünü çıkartan Vassiliki, yaptığımız bir söyleşide Niko’yla tanışmasını şöyle anlatmıştı: “İstanbul’a gelip kemençe öğrenmek istiyordum ama olmadı, şarkıcı olarak geldim. Kompania Rembetiko ile yaptığımız bir program çok beğenildi, uzun süre kaldık. Gördüm ki burada da geleneksel müzik güçlü. O sırada Niko’yla (Nikiforos Metaxas) tanıştım ve dönmedim. Niko’yu takip ediyordum zaten, Bosphorus grubunda çalıyordu; İhsan Özgen, Erol Deran, Mutlu Torun gibi efsane müzisyenler vardı o grupta… Geleneksel şarkılar çalıyorlardı. Niko’yla tanışınca, kökleri geleneksel müziğe dayanan çağdaş şarkılar üretebileceğimiz yeni bir grup kurduk: Anadolu Feneri. Ben de söz yazmaya başladım o grupta. Yunanistan’da Mode Plagal adlı bir grup vardı, ‘Ellinotourkika’yı birlikte yaptığımız müzisyenlerin kurduğu bir grup, onlarla bir Avrupa turnesine çıktık, çok güzel oldu ve birlikte çalışmaya başladık.”

Niko namıyla maruf Nikiforos Metaxas üzerine çok şey söylenebilir lakin acımız taze. Dinmesini beklemek mânâsız zira hiç dinmeyecek. Hatırası, yüreğimizi inceden sızlatacak. Şimdi İstanbul sahiden ağlıyor. Niko’ya sorsanız, ağlamamızı değil, kadeh kaldırmamızı isterdi aslında… Rakıyı severdi. Şöyle tarif etmişti, Roll’da: “İskoçların Johnnie Walker’ı var, rakı da bizim Johnnie’miz… Rakı tasavvuftur, tasavvuf içeceğidir. Mevleviler, Bektaşiler rakıyı öyle langır lungur içmiyorlar. İçmeden önce dua ediyorlar, hu çekiyorlar… Rakının unutturma gücü var. Rakı, beyazın duygusudur. Bütün günahlarınızı unutup yeniden başlayabilirsiniz. Beyaz, başlangıçtır.”

Niko’nun ölümü yeni bir başlangıç. Akademi için gereken adımları atmak, boynumuzun borcu.O zamana kadar, kadehimizi Niko’nun şerefine kaldırıyoruz. Unutmak için değil, unutturmamak için. Anısına, saygıyla.