ÖNDER KULAK Ücretli Emek ve Sermaye’de, Marx’ın ilgi çekici bir metaforuyla karşılaşılır. Marx söz konusu metaforda irili ufaklı, birbirine denk evler karşısında bulunan bir sarayın mevcudiyetini sorgular. Bir diğerinden epeyce farklı sınırlara ve imkânlara sahip olan böylesi iki konut biçiminden bahsedilebilmesi, kuşkusuz belirli bir toplumsal eşitsizlik zeminiyle mümkündür. Bu zemine bağlı olarak, aralarındaki mesafenin değil […]

Nispi refah yanılsaması

ÖNDER KULAK

Ücretli Emek ve Sermaye’de, Marx’ın ilgi çekici bir metaforuyla karşılaşılır. Marx söz konusu metaforda irili ufaklı, birbirine denk evler karşısında bulunan bir sarayın mevcudiyetini sorgular. Bir diğerinden epeyce farklı sınırlara ve imkânlara sahip olan böylesi iki konut biçiminden bahsedilebilmesi, kuşkusuz belirli bir toplumsal eşitsizlik zeminiyle mümkündür. Bu zemine bağlı olarak, aralarındaki mesafenin değil azalmak, sürekli açılma eğiliminde olduğu, Marx tarafından bilhassa vurgulanır.

Kulübe misali evler de, zaman içinde toplumun mümkün kıldığı birtakım yeni imkânlardan az da olsa yararlanırlar elbette. Ne var ki saray, verili toplumsal ilişkiler dolayısıyla, nicelik ve nitelik bakımdan yeni imkânlardan daha fazla yararlandığından, evlere nazaran kendisini hep daha kapsamlı ölçüde yeniler ve böylece aradaki mesafenin de günbegün açılmasını sağlar. Marx’ın işaret ettiği bu karşıtlık, nispi refah yanılsamasını ele almada, yerinde bir başlangıç olarak değerlendirilebilir.

Marx, kapitalist üretim ilişkilerinin örneğin tüketim metaları gibi çeşitli alanlarda sergilediği ilerleme halinin nispiliğine dikkatleri çekmek ister. Bu göreli ilerleme koşulu, işçinin el koyulan emek zamanı marifetiyle mümkün kılınırken, emek sahibinin yaratılan ve yenilenen imkânlardan oransal bağlamda hep daha az yararlandığını anlatır. Ancak pek çok düzen sözcüsünden sıklıkla, Marx’ın anlatımlarına aksi şekilde, yeni imkânların eşit biçimde dağıtıldığına ilişkin ifadeler duyulabilir. Bu gibi söylemlerin en çiğ örneklerine, belki de bu ülkede rastlanmaktadır.

Birkaç belirleme

Nispi refah kendini en sık, yaratılan ve yenilenen tüketim metalarında, ayrıca hâlihazırda mevcut imkânların yaygınlaşmasında hissettirir. Birincisi, kâr itkisiyle ortaya çıkan teknik değişim sayesinde, örneğin yeni elektronik cihazların eskilerinin yerini alması şeklinde düşünülebilir. Sözgelimi eskiden iki birim işlem yapan bir cihazın yerini, yirmi birim işlem yapan bir cihazın almasından burada söz etmek mümkün. Bu yenilenme, toplumun biriktirdiği imkânlardan biri olarak değerlendirilebilir pekâlâ. Fakat toplumun farklı insani oluş biçimleriyle bölünmüş olması, eş deyişle sınıflardan oluşması, imkânlardan yararlanmayı daima koşullu kılar. Başka bir deyişle, imkânların yaratılması, yenilenmesi, bireylere ulaşması ve dağılımı, üretimden mülkiyet ilişkilerine kadar koşullanır. Bu durum mevcut imkânların yaygınlaşmasında da elbette farklı değildir.

Örneğin yoksul mahallelere sağlanan su, elektrik, doğalgaz, yol, toplu taşıma ve nice imkânı düşünelim. Belki mahallelerin gelişimiyle kıyaslandığında, yarım yüzyıl önce “saray” için sağlanan imkânlardır bunlar – aradaki zaman farkı büyürken, saray pek çok başka imkânı da kendisine katarak, zenginleşmesini sürdürmüştür bu sırada. Ancak ki üretim metalarının yetkinleşmesi ve söz konusu imkânları sağlamanın iyi birer sektör kılınmasıyla, “karşı komşu” da böylesi imkânlara kavuşmuştur. Burada lakin ne burjuva sınıfına, ne de temsilcilerine minnet duyulacak herhangi bir neden bulunmaz – işçi tıpkı öteki metalar gibi, kendisinden ayrıştırılanı ve akabinde dışsallaştırılanı, elindeki sınırlı meblağı kullanarak satın almaktadır, hepsi bu.

İçi boş refah söylemleri

On yılların eksilmeyen siyasi söylemlerinden biridir, birtakım imkânların ancak mevcut iktidar sayesinde halka sağlandığı. Bugün ise bahsedilen içeriğin en çiğ örnekleri söz konusu. Bunlar arasında fırın, buzdolabı ve envaı çeşit eşyanın birkaç yıl önceye kadar ülkede namevcut olduğu, hatta ülkede yol ve kavşak gibi ulaşım araçlarının bile yeni yeni inşa edildiği gibi ifadeler bulunduğuna rastlanabilir. Her ne kadar birçok kimse nezdinde “saçma” kabul edilseler de, böylesi ifadelerin toplumda belirli bir etkisi olduğu da aşikâr. Bu etkinin nedeni sadece sarf edilen birkaç içi boş refah söylemiyle açıklanamaz kuşkusuz.

Birçok imkândan mahrum insanların deneyimledikleri yaşama koşullarındaki değişim ve öncekine nazaran imkânlar bakımından iyileşme, burada önemli bir basamak teşkil eder. Her ne kadar yeni imkânlar işçinin emeğiyle mümkün kılınmış ve kendisi için imkânların ancak küçük bir kısmı kullanılabilir olmasına rağmen, aradaki fark, sınıfsal farkındalığın yoksunluğunda, söylemin bilinçte tutunması için maddi bir zemin oluşturur. Böylece kişi söyleme kapılarak, belirli bir değişim aracı karşılığında satın aldığı fırını ve buzdolabını yahut sokağının yenilenen yolunu ve kavşağını, sömürü ilişkilerine bağlı değil de, iktidarın bahşettiği bir imkân olarak değerlendirilebilir. Ki yenilikleri kendine mâl eden iktidar, karşı bir düşünce toplamı üretilemediği ya da edinilemediği koşulda, önemli bir kesimi ikna etme olanağına sahip olur.

Oysaki iktidarın tüm o içi boş refah söylemlerine karşın, işçiler yaşama koşullarına dâhil olan her yeni imkânın bedelini kendileri öderler. Örneğin bir yandan geçim sıkıntısı çekerken, ellerine geçen sınırlı meblağın bir kısmını da, mümkün mertebe, yeni imkânlara ayırırlar. Bu sırada işçinin eline geçen ücretin de, alım gücü bakımından sürekli düşme eğilimi altında olduğu belirtilebilir. Belki evine eskisine göre daha iyi bir beyaz eşya alabilmektedir, ancak bunun karşılığında, daha fazla harcama yaparak, yaşama koşullarında da öncekine kıyasla belirli kısıtlamalara gitmektedir. Bu durumda, yaşama koşullarında görece de olsa bir iyileşmeden ne kadar bahsedilebileceği dahi tartışmalı bir mahiyet kazanır.

Aslında, iktidarın söylemleriyle sürekli beslenmesine rağmen, nispi refah yanılsaması oldukça kırılgandır. Öyle ki, işsizlik ve açlık sınırının altındaki ücretler, içi boş refah söylemlerinin kolaylıkla teşhirine olanak verirler, yeter ki etkili ve sabırlı bir çaba, ısrarlı bir mücadelenin parçası olmayı daima sürdürüyor olsun.