İktidar yetkilisine bir gazeteci soruyor; “Türkiye’de bir tane Kürt Kökenli, Alevi, ya da AKP dışı düşünen vali, il emniyet müdürü, bakan var mı?”

Cevap; “bu soruyu ancak faşist bir kafa sorar!”

Güzel de;

“Dışlayıcı, inkâr edici böyle bir icraatı ülkede hangi kafa yapar!”

Durum şunu gösteriyor.

Bu ülkede aykırı soru sormak yasak, cevap vermemek ve de aşağılamak serbest!

Niye? “Majestelerini zora sokmayacaksın!” Diye…

İstenilmeyen sözü etmeyeceksin!!

Önceden bilineni söyleyeceksin!

Ezberleri bozmayacaksın!!

Denilebilir ki; “Böyle soru sorma kardeşim. Uslu uslu dur!"

O da olmuyor!

Bazı gazeteciler her ne kadar aynı yolda birlikte yürüyorlarsa da, meslek etikleri gereği bazı şeyleri sorgulamak zorunda bırakıyor…

İktidarında en zorlandığı yer de işte burası!

Yani hala insanların vicdanları var!

Ve yapılanları, kandırmacaları, yalanları, aldatmaları görüyor!

Yapanları da biliyorlar…

İç işleri Bakanlığı HDP’li Van, Mardin ve Diyarbakır Belediye Başkanlarını görevden aldı. Yerlerine o illerin valilerini atadı.

Bu eylem tam hukuksuzluk içeriyor.

Neden;

1- Önce sabıka kaydını veren adli makamlar, sonra YSK, bu kişilerin seçilme hakkının olduğunu ve suçla ilişkilerinin bulunmadıklarını belgeledi. Adaylıklarını kesinleştirdi.

2- Bu kişiler, illerinde AKP tarafından daha önce BBB’lıklarına kayyum olarak atanan ve 31 Mart seçimlerinde aday yapılan aynı kişilere karşı seçime girdi.

3- Devletin gücünü arkalarına aldığını düşünenler, demokrasi mücadelesi verenlere açık farkla yenildiler!

4- Bu illerde yerel talep AKP iktidarını yıktı.

5- Daha önce bu illere atanan AKP’li kayyumların halkın indinde başarılı olmadığı açığa çıktı.

6- Yasalara göre görevden alınanların yerine Belediye Meclisi içlerinden birini başkan seçer.

7- Oysa Yasaya uyulmadı. AKP genel başbakanı seçilenleri görevden aldı, yerine valileri atadı…

8- Böylece bir kez daha HDP seçmenlerinin oyları yok sayıldı.

AKP Cumhuriyet tarihinde görülmemiş garip bir anlayış sergiliyor.

Ülkemizde bulunan farklı kimlikler ayrıştırılıyor.

Birbirlerine ve devlete yabancılaştırıyor.

Seçimlere bile bu gözle bakıyor!

TV’lerde, havuz medyasında yeni seçilenler için yargısız infazlar yapılırken, atanan kayyumların görülmeyen başarıları üzerine methiyeler düzülüyor…

Kimlik siyaseti yapan AKP’nin bu davranışı, milliliği güçlendirmiyor, milleti yok etmeye doğru götürüyor…

Demokratik gelenekleri talep etmeyi Türk Kürt çatışması gibi göstererek, çok tehlikeli bir davranış sergiliyor…

“Milliyetçiliği ayaklar altına aldım” diyenler şimdi, sinsice ırkçılık yapıyor!”

Bunu da yerli ve milli diyen bir jargonun arkasına saklanarak sürdürüyor!”

Doğu ve Güneydoğu bölgesinde oynanan oyunlar ve uygulanan politikalara bakılırsa AKP’nin önceliği ülke bütünlüğü değil! Öyle olsaydı Alevileri, Kürtleri dışlamazdı.

AKP iktidarda kalmanın yolu olarak, özellikle kontrol edemeyeceği grup ve katmanları çatıştırmak istiyor.

Bunda başarılı da oluyor!

Çünkü korkutma ve yıldırma politikasına ekonomik çökertme yöntemi de eklenirse, o toplumun gevşemesi ve birlik anlayışında uzaklaşması hızlanacaktır!…

HDP’li başkanlar sadece yargı kararına göre görevden alınmadılar!

Masumiyet karinesine göre başkanlar, şimdi tam bir hukuksuzlukla karşı karşıyalar.

Gazeteci dostum Barış Yarkadaş hatırlattı.

Karşı çıktığımızı, kabul etmediğimiz Tayyip Erdoğan’ın İBB Başkanlığından alınmasında bile o günün hukuk anlayışı, bu günden daha ileriydi.

Hakkında 1997 de açılan dava yaklaşık bir buçuk yıl sürmüştü.

Tüm yargı aşamalarından geçtikten ve de Yargıtay onayı verildikten sonra Erdoğan Eylül 1998’de görevden alınmıştı.

“Damdan düşen damdan düşenin halinden anlar!”

Gördüğümüz o ki; bu özdeyiş artık geçerli değil!

Damdan düşen, herkesin damdan düşmesini istiyor.

Hatta arkalarından itekliyor!