Çağımızın sermaye sisteminin bu krize nasıl baktığını görmek istiyorsanız Trump’ın bütçesine bakın. Salgının ilerlediği ve daha da kötüye gittiği 10 Şubat günü Trump bütçe teklifini açıkladı. İlki, devletin sağlık hizmetlerindeki kaynak kesintisini sürdürmesi. İktidarı boyunca özel sektöre ve sermayeye kârı olmayan her şeye kesinti yaptı.

Noam Chomsky korona ile mücadeleye ilişkin konuştu: Bir şeyler yapabiliriz

Chris Brooks

Noam Chomsky, on yıllardır akademinin en önemli baş belalarından. Kitapları ve konuşmalarıyla, şirketler ve milyarderler tarafından yönetilen bir dünyanın nasıl bitmeyen savaşlara ve bir ekolojik felakete sebep olduğunun anlaşılmasına ciddi bir katkısı oldu. Bu şirketlerin ve milyarderlerin bu kez de korona salgınını da acımasız politikalar ve kendi yararlarını diğerlerinin önüne koyan pratikleriyle nasıl daha kötü hale getirdiklerini anlatıyor.
Chris Brooks, Profesör Chomsky ile 10 Nisan’da bu duruma nasıl geldiğimizi ve nasıl çıkabileceğimizi konuştu.

► C.B.: Şu an kesin olarak bir küresel salgın ve ekonomik durgunluk içerisindeyiz. Milyonlarca insan ABD’de bir anda hem işsiz hem de sigortasız kaldı ve sağlık sistemimiz de ne yatak sayısı ne tıbbi ekipman bakımından ihtiyaç duyulan sayıya yaklaşmıyor bile. Sadece bu soruyla bile muhtemelen yarım saat uğraşabiliriz fakat özetleyecek olursak, içinde bulunduğumuz duruma nasıl geldiğimizi ve hangi siyasi seçimlerin bunda katkısı olduğunu bize açıklayabilir misiniz?
N.C.:
İlk olarak, eğer bu salgının kesin olarak çözümünü bulamazsak ileride tekrardan ortaya çıkacağını ve bu sefer durumun daha kötü olacağını bilmemiz gerekir çünkü kapitalist sistem kendi kârı için şartları daha da kötü hale getirecek şekilde sistemi manipüle ediyor. Teşvik yasası bunun birçok örneğinden biri.

İkinci olarak, sürmekte olan ve tüm bunları gölgede bırakacak kadar kötü durumda olan iklim değişikliğinden çok daha ağır bedeller ödeyerek çıkacağız. Kutuplardaki buzulların erimesini atlatamayacağız. Ve eğer çağımızın sermaye sisteminin bu krize nasıl baktığını görmek istiyorsanız Trump’ın bütçesine bakın. Doğrudur, bu kapitalizmin normali için bile belki patolojik bir aşırılık ve örnek olarak kullanmak adil değil, fakat yaşadığımız gerçeklik bu.
Salgının ilerlediği ve daha da kötüye gittiği 10 Şubat günü Trump bütçe teklifini açıkladı. Nelerdi bunlar? İlki, devletin sağlık hizmetlerindeki kaynak kesintisini sürdürmesi. İktidarı boyunca özel sektöre ve sermayeye karı olmayan herşeye kesinti yaptı. Dolayısıyla sağlıkla ilgili bütün kamu harcamaları da kesildi.

Bu da tabii Hastalık Kontrol Merkezleri'ne (CDC) ve diğer sağlıkla ilgili devlet kuruluşlarına kesinti olarak yansıdı. Fakat bütçede başka alanlar için artış da vardı, örneğin fosil yakıt endüstrisi. Yani sadece şu an öldürebileceğimizi öldürmekle kalmayalım, bütün toplumu yok edelim dedi. Tabii ki ordu ve o ünlü duvarı için de bütçe artışı yaptı.

Fakat bu iki şey, her ne kadar sisteme endemik de olsa ne kadar önemsendiği düşünülürse, Beyaz Saray’daki sosyopatlığın radikalliğini de göstermesi açısından önemli. Fakat tabii ki Trump tüm bunlarla suçlanamaz. Kökeni daha da geriye dayanıyor ve bu kısmını iyi düşünmemiz gerekiyor.
Yine bir korona virüs olan 2003’teki SARS salgınını bilim adamları ileride gelecek çok daha tehlikeli virüslerin habercisi olarak anlamışlardı. Eh, anlamak tek başına bir şey ifade etmiyor. Birinin bu görevi üstlenmesi gerekiyordu zamanında. Şimdi, elde iki ihtimal vardı. Birincisi ilaç şirketleri fakat onlar normal kapitalist mantıkla hareket ediyor. Yarın ne kâr getirecekse bugün ona çalışıyorlar. Önümüzdeki birkaç sene içerisinde her şeyin çökecek olması onlar için önemli değil. Bu onların sorunu değil. Dolayısıyla ilaç şirketleri temel olarak hiçbir şey yapmadı. Yapılabilecek şeyler vardı oysa. Ciddi bir bilgi akışı vardı. Bilim adamları ne yapılabileceğini biliyordu. Hazırlık yapılabilirdi. Birileri bu görevi sırtlanabilirdi. İlaç şirketleri unu yapmazdı. Rasyonel bir dünyada, hatta Reagan öncesi kapitalist dünyada bile hükümet bir adım atıp engel olabilirdi. Çocuk felci aşağı yukarı bu şekilde çözüldü, hükümetin inisiyatifi ve bütçesiyle. Jonas Salk aşıyı bulduğunda, patentinin alınmaması için ısrar etti. “Bu aşıya herkes ulaşabilmeli, aynı güneş gibi” dedi. Hâlâ kapitalist sistemde idik fakat kontrollü bir kapitalizmde. O sistem Ronald Reagan’ın tek bir darbesiyle yıkıldı. Hükümet çözüm değil, sorundur, haydi vergi cennetlerini yasalaştıralım, haydi kamuya onlarca trilyon dolara mal olan stokların geri satın alınabilmesini tam bir soygun haline getirelim.

Obama, Ebola krizi sonrası bir sorun olduğunun farkına vardı. Bir şeyler yapılması gerekiyordu.

Obama birkaç şey yaptı. Bunlardan biri solunum cihazlarını kontratlandırmaya çalışmaktı. Bu cihazlar şu anda sistemin dar boğazı. Hemşireleri yarın kimin öleceğine karar vermeye zorlayan faktör de bu. Yeterince cihaz yoktu ve Obama yönetimi yüksek kaliteli, düşük maliyetli cihazların geliştirilmesi için sözleşme yaptı. Sözleşme yapılan şirket çabucak daha pahalı cihazlar üreterek rekabet eden büyük bir şirket tarafından satın alındı. Şirket çabucak hükümete sözleşmeyi feshetmek istediklerini bildirdi, eldeki durumu yeterince kârlı bulmamışlardı.

Vahşi kapitalizm budur. Standart kapitalist sistem değil, neoliberal kapitalizm. Daha da kötüye gidiyor. Bu yıl ocak veya şubat ayında olması gerek, Amerikan istihbarat servisleri Beyaz Saray'ın kapısını aşındırıp “Büyük bir kriz geliyor, bir şeyler yapın” diyordu. Yapamazlardı. Fakat Trump yönetimi çok daha büyük bir işin peşindeydi cihazları Çin ve ihtiyaç duyan diğer ülkelere ihraç ederek ticaret dengesini güçlendirmek. Bu da mart ayında oldu.
Dolayısıyla geriye yaslanıp bütüne baktığınızda, temelde göreceğiniz şey pazarın çöküşü olacaktır. Pazar artık çalışmıyor. Bu üretilmiş bir felakettir. Buna ilişkin çok fazla örneğimiz var, tekrardan değerlendirmeme gerek yok.

ABD’deki hastaneler işletme mantığı ile yürüyor. Dolayısıyla ek kapasite yok hiçbirinde. Normal zamanlarda bile düzgün çalışmıyor. Ve birçok kişi, ben de dahil, en iyi hastanelerde bile durumun böyle olduğuna tanıklık edebiliriz. Ama çalışır gözüküyor. Fakat herhangi bir şey kötüye giderse, batarsın. Şansına küs. Belki bu otomobil üretimi için mantıklı olabilir. Fakat sağlık sistemi için değil. Bizim sağlık sistemimiz tam bir uluslararası skandal. Fakat işletme modeli bunu bir üretilmiş felakete çeviriyor.

Ve olan bitenlerin bazılarını tartışmak bile son derece gerçek üstü geliyor. USAID’in hayvan nüfusunda ve yaşam alanları iklim değişikliği yüzünden yok edilmiş vahşi hayvanlar içerisinde AIDS virüsünün bulunma ihtimalini başarılı şekilde tespit edebilmişti. Tabii Çin ile de birlikte çalışarak, binlerce potansiyel virüsü tespit etmişlerdi. Trump burayı da dağıttı. Zaten kesinti yapıyordu fakat çok hassas bir zamanda, ekim ayında tamamen kapattı.
Örnekler saydıkça artar. Fakat genel tabloyu anlamışsınızdır. Beyaz Saray'daki bir grup sadist sosyopat, pazardaki sebebi çok daha geriye giden derin başarısızlığı çok daha kötü bir hale getirmeye çalışıyor. Şu anda da daha da tehlikeli bir hale getirdiler. Zenginlerin yeni dünyanın nasıl inşa edileceğine ilişkin beklemek gibi bir niyeti yok. Şu anda üzerine çalışıyorlar zaten ki istedikleri gibi olsun. Fosil yakıtta sübvansiyonların artışı, insanları şu anda kurtarabilecek fakat ileride kârı düşürecek çevre koruma düzenlemelerinin kaldırılması, bütün bunlar şu anda gözümüzün önünde oluyor zaten. Dolayısıyla asıl soru buna karşı çıkacak bir güç olacak mı?

noam-chomsky-korona-ile-mucadeleye-iliskin-konustu-bir-seyler-yapabiliriz-719103-1.
ABD’deki hastaneler işletme mantığı ile yürüyor. Dolayısıyla ek kapasite yok hiçbirinde. Normal zamanlarda bile düzgün çalışmıyor. Ve birçok kişi, ben de dahil, en iyi hastanelerde bile durumun böyle olduğuna tanıklık edebiliriz. Ama çalışır gözüküyor. Fakat herhangi bir şey kötüye giderse, batarsın.

C.B.: Daha önce de finans dergilerine dikkatli bakmak gerektiğini, çünkü dünya hakkında ne düşündüklerini ve ne yaptıklarını ve yapmak istediklerini ifade etmek konusunda çok açık olduklarını söylemiştiniz. Bizim görüş açımızdan da bugünlerde çok fazla işçi eylemi, hareketliliği görüyoruz. birçok yerde grevler başladı. İşçiler korona virüse karşı örgütlü şekilde pozisyon alıyor ve bir yandan da güvenli olmayan şartlarda çalıştırılmaya zorlanıyorlar.

Patronlar bu konuda konuşuyor mu bir endişeleri var mı?

N.C.:
Olmaz olur mu! Hatta bildiğiniz gibi her yılın Ocak ayında, kendilerinden tevazu gereği ‘evrenin efendileri’ olarak bahsedenler İsviçre’nin Davos şehrinde buluşuyor, kayağa gidiyor, ne kadar harika olduklarını filan anlatıyorlar birbirlerine. Bu ocak ayındaki toplanma ise ilginçti. Ellerinde dirgenlerle gelmekte olan köylüleri gördüler ve endişelendiler. Yani bir değişim oldu. Toplantının temasına bakıyorsunuz şöyle bir şey aşağı yukarı; “Tamam, geçmişte kötü şeyler yaptık. Şimdi anlıyoruz hatamızı. Bugünse kapitalizmin yeni bir çağını açıyoruz fakat artık önceliğimiz sadece hisse sahipleri değil aynı zamanda işçilerle ve nüfusun geri kalanıyla da ve biz çok iyi çocuklarız o yüzden bize güvenebilirsiniz. Her şeyi yoluna koyacağız.”
Ve toplantıda olanları görmek de ilginçti. İki tane ana konuşmacı vardı. Bu konuşmalar tüm ülkelerin tüm okullarında izletilmeli. Trump, tabii ki esas konuşmayı yaptı. Greta Thunberg de diğer konuşmayı yaptı. Aradaki fark fantastikti. İlk konuşma bu kudurmuş soytarının ne kadar aç gözlü olduğu hakkındaki bağırış çağırışıydı ve konuşma boyunca söylediği yalanları sayamıyorum bile. İkinci konuşma 17 yaşında bir kızın sakince, dünyada ne olup bittiğini bilgiyle temellendirilmiş, tutarlı anlatımıydı ve toplantıdakilerin yüzüne bakarak “Hayatımızı siz mahvediyorsunuz” dedi. Ve tabii ki herkes kibarca alkışladı. Aferin küçük kız. Haydi şimdi okuluna dön.

Trump’a gelen reaksiyon ise ilginçti. Ondan hoşlanmıyorlar. Kabalığı ve yavanlığı göstermeye çalıştıkları adanmış hümanistler pozlarını bozuyor. Ama ona aşıklar da. Ayakta alkışladılar. Çünkü bir şeyi anlıyorlar: ''Bu adam, ne kadar kaba olursa olsun kimlerin ceplerini nasıl dolduracağını biliyor. Dolayısıyla istediği kadar şaklaban olabilir. Bu politikaları sürdürdüğü sürece tolere etmeye devam edeceğiz.'' İşte Davos’takiler böyle insanlar.
Bizim bu türküyü daha önce de dinlemiş olmamızı bile önemsemiyorlar. 1950’lerde bunun adı hisli şirketti. Şirketlerin hisleri olmuştu. Şimdi sadece işçilere ve diğer insanlara kibarlık saçıyorlar. Bu yeni bir çağ. Eh, ne kadar hisli olduklarını anlayabilecek zamanımız olmuştu o zaman, şimdi de aynısı olacak.

Şimdi Brezilya’ya bakarsanız, Başkan tam bir ucube. Onun için koca salgın sanki soğuk algınlığı. Brezilyalılar bağışıkmış virüslere. “Biz özel insanlarız” falan filan. Hükümet hiçbir şey yapmıyor. Yapan valiler var ama federal hükümet yapmıyor. Gecekondular, yoksul mahalleler, Amerikan yerlilerinin yoğunlukta olduğu bölgeler en kötü durumda. Favelalar gibi Rio’daki en kötü gecekondularda, her birkaç saatte bir el yıkamakta zorlanabilirsiniz çünkü su yok. Ya da kişisel mesafenizi korumak da zor olabilir bir odada sıkış tıkış yaşamak zorundaysanız. Fakat bir grup, en azından bu şartlarda sağlanabilecek daha makul standartları hayata geçirebildi. Kim bu grup peki? Favelaları terörize eden suç çeteleri. Polisin korkudan giremediği yerler buralar bu çetelerden duydukları korkudan. İşte bu insanlar sağlık kriziyle alakalı organize olup bir şeyler yapmaya çalıştı.

Bu bir şeyler anlatıyor bence, aynı en ön cephede savaşan hemşireler gibi. Müthiş bir insan kaynağı var ortada ve hiç beklenmedik yerlerde en ön cephede siper oluyorlar diğerleri için. Bakın özel sektör değil, zenginler ya da hisli şirketler değil. Kesinlikle hükümetler de değil, özellikle içlerindeki patolojik vakalar. Diğerleri daha iyi götürüyor. Fakat asıl umut, toplumsal eylemde.

Bernie Sanders, seçimden çekilme konuşmasını yaparken bunu vurguladı. Bitenin hareket değil seçim kampanyası olduğunu söyledi. Bunun üzerine bir şeyler koyabilecek olanlar özellikle genç destekçileri. Bir şeyler yapabilmek onlara kalmış. Trump tekrar seçilirse büyük bir trajedi olur. Biden seçilirse de muhteşem olmaz. Fakat her iki durumda da elden gelen mücadeleyi vermek gerekiyor ve bu imkânsız ya da çok uzak değil.

► CB: Sizce karantina bittikten sonra insanlar evlerinden siyasi görüşleri değişmiş olarak mı çıkacaklar?
NC:
Göreceğiz. Kesinlikle bir yansıma dönemi olacak konuştuğumuz şeyler açısından. Niye bu durumdayız? Biraz önce konuştuğumuz şeyler çok derin meseleler değildi. Çok görünür şeyler bunlar yani kuantum fiziği değil. Biraz düşündüğünde, her şey ortada. Yani belki insanlar bunu yapar ya da ofisteki şirket adamı tarafından aldanmaya devam ederler. Yoksul emekçi insanlardan mektup alıyorum şöyle şeyler yazıyorlar, “Siz lanet olası liberaller buraya göçmenleri getirdiniz, işlerimizi çalıyorlar, Trump bizi kurtarıyor.” Peki. Yani belki de bu insanlara ulaşmak mümkündür. Ama kolay değil.
Bu adamlar sabah akşam Fox haber (e.n: ironik olarak ABD’nin A-haber’i) izliyorlar. Bu yankı odası işte. Ve eğer bu mevzular çok hayatınıza değmiyor, size zarar vermiyor da biraz dışardan bakıyorsanız “Ne oluyor?” diye düşünürsünüz. Beyaz Saraydaki bu manyak bir gün ne diyorsa öbür gün tam tersini söylüyor. O sırada vatandaş her sabah Fox habere bakıp Trump’ın ne dediğini anlamaya çalışıyorlar. Onun haber ve bilgi kaynağı bu çünkü. Sonra bir de Mike Pompeo gibi kafalı adamların çıkıp “Tanrı Trump’ı, İsrail’i İran’dan kurtarsın'' diye gönderdi1 gibi sözlerini duyuyorsunuz. Bu aralarında nispeten aklı başında olanı. İronik bir şaka seyirci olduğumuz şey. Belki de tanrı gerçekten vardır. Ve varsa, altıncı günde bir hata yaptığını fark edip bunu mizahi bir şekilde sonlandırmaya karar vermiş olabilir. Bu insanların her gün kendilerini nasıl yok ettiklerine bak. Bu şekilde olmuş olmalı.

Jacobinmag'den çeviren Yusuf Tuna Koç