Bu aralar yurt dışındayım. Gazetede yazmaya başladığımdan bu yana hiç “görevi” aksatmadım. Bu nedenle, bu hafta ve önümüzdeki hafta yerime iki şiirimi nöbetçi bıraktım.

gürültüyü kulağına fısıldarım
çok ses var içimde
eğil, kulağına fısıldayayım
gürültüye gitmesin saklı sözüm
yaklaş sesime iyice
önce sen duy,
yutmadan sözü kalabalıklar
eğil dinle kulağımı
hala aşkın çınlaması var
şarkılarsa, sahiplerini tanımıyor
eğil dinle bir ana kucağını,
hâlâ çocuklar yüzlerini anımsamıyor
gürültüyü kulağına fısıldayabilirim;
parlak ışıklar içindeki dünyada
hâlâ kara kerpiç gibi bir sömürü var