Acı gerçek tam karşımızda duruyor. Türkiye iki hocasını kaybetti. Sevilen hocalarını. Akademi ise iki mensubunun daha işten atılmasına engel olamadı

Noémi Hoca, Chris Hoca

İlker Birbil - Sabancı Üniversitesi ve BolBilim.com

Bizim üniversitelerde güzel bir huy vardır. Öğretmenlere “Hoca,” diye hitap edilir. Hem de tamamına. Öyle bir hitap ki hocanın kadın ya da erkek olması, doçent ya da profesör olması, yabancı ya da yerli olması fark etmez. Hele isminin Noémi, Chris ya da İlker olması hiç fark etmez. Noémi Hoca, Chris Hoca, İlker Hoca…

Hitap böyle de olsa, hocalar eşit değildir elbette. Bilgisiyle diğerlerinden ayrılanlar, ilgileriyle bir başka sevilenler daima vardır.

Öğrenciler zaten bu konularda cingözdür. Peşine takılacakları hocaları erkenden tanırlar. Bir hoca öğrencileri tarafından tutuldu mu, anlayın ki o hoca iyidir. Bu arada yanlış biliniyor; evet, öğrenci yüksek not veren, kolay geçiren hocanın dersine gider ama peşinden gitmez. Diyorum ya, öğrenci hoca sarrafıdır.

Öğrencilerin peşinden gittiği hocalardan ikisini YÖK marifetiyle üniversitelerden uzaklaştırdık. Noémi Hoca ve Chris Hoca’nın çalışma izinleri iptal edildi. Üniversiteleri de yapacak bir şey olmadığına karar verip, hocalarını kapının önüne koydular. Kuru kuru, ruhsuz bir bürokrasi. Peki ya iptal gerekçesi? Yok. Belli ki beklemenin de bir anlamı yok. Hem bana istedikleri gerekçeyi söylesinler. Boş geçerim. Ben asıl atılan hocaların öğrencilerine bakarım, nasıl tepki verdiler diye.

Chris Hoca, Bilgi Üniversitesi’nin Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nde yıllardır ders verir. Uzun zaman önce ayaküstü tanışmıştık. Sonra kendisiyle bir daha karşılaşmadım ama yetiştirdiği öğrencileri sağda solda çok gördüm. Onlara neler kattığına, ellerini kirletmeyi bilen arkadaşlar yetiştirdiğine şahit oldum. Çok değil bir yıl kadar önce sınır dışı edilmişti. Oradan öğrencilerine video bağlantısı ile ders verdi. Öğrencileri o zaman yanındaydı. Bu sefer üniversiteden atıldı. Yine öğrencileri yanında.

Noémi Hoca, Boğaziçi Üniversitesi’nde. Onu da attılar. Eğilmedi. Aksine inat etti. Yabancı falan deyip, kimsenin konuyu saptırmasına da müsaade etmedi. Çok haklı. Neticede o bu ülkedeki bir üniversitenin hocası. Öncelikle hoca... Noémi Hoca okuldan atıldıktan hemen sonra öğrencileri bir direniş çadırı kurdular. Evet evet, hani sabah uyanamadıkları için erken saatteki derslere gelemeyen o öğrenciler var ya; işte onlar kurdular çadırı. Nöbet tutuyorlar. Öğrencileri Noémi Hoca’nın yanında.
Bizim memlekette milli olanın peşinde koşan çoktur. Yabancı değil yerli hoca diye yırtınıyorlardır eminim. Peki. Madem öyle, biraz da o milli hocaları yazayım. Zaten en sevdiğim konu. Yazacağım ama önce başımdan geçen bir hikâyeyi anlatayım...

Taksideyim. Trafikte takılıp kalmışız. İstanbul’un enteresan taksi şoförlerinden biri direksiyonun başında. Köpürüyor: “Yok efendim ‘Burada trafik var, bilmem nerede yok‘ diyorlar. İstanbul’dan 50 taksici seçip oraya götüreyim, bakalım orada da trafik felç olmuyor mu? Burada o taksicilerden milyon tane var. Milyon!”

Hay ağzına sağlık kaptan. Türkiye akademisine bundan güzel benzetme zor bulunur. Bizdeki üniversiteyi felç eden de kerameti kendinden menkul bir ton hocadır. Kadrolu madrolu, oturaklı moturaklı profesörler. En milliler, süper yerliler. İstisnasız her üniversitenin, her bölümünde bu hocalardan vardır. Kendileri derslere girmeye tenezzül etmezler. Derslerini asistanları verir. Yeni konuları takip etmezler, yayın yapmazlar, ortalıkta gözükmezler. Ama sorarsan en vatanperver onlardır. Hayatta milli değerlere toz kondurmazlar. Pabuçlarımın profları.

Ne yerlisi? Aksine dışarıya açılmaya o kadar çok ihtiyacı var ki bizim akademinin. Bilim insanlarımız, öğrencilerimiz başka ülkelere gitsin, oradakiler bize gelsin. İçimize kapanmak hiçbir işe yaramaz. En büyük zararı bize. Keşke daha çok Chris Hoca, daha çok Noémi Hoca gelse memlekete. Keşke o gelen hocaların, tıpkı Noémi Hoca, Chris Hoca gibi öğrencileri tarafından sahiplenildiğini görsek. Keşke.

Tekrar ediyorum: Yabancı falan hikâye! Acı gerçek tam karşımızda duruyor. Türkiye iki hocasını kaybetti. Sevilen hocalarını. Akademi ise iki mensubunun daha işten atılmasına engel olamadı. Üniversite böyle böyle iyice siner. Bense en fazla böyle yazılar yazarak avunurum. Ötesinde susar kalırım. Bunun vicdan azabı da bana yeter.