İstanbul Şehir Tiyatroları’nın “Yaftalı Tabut” adlı oyunu sosyalist Fatma Nudiye Yalçı’yı ve onunla özdeşleşen karanfilini konu alıyor. Yönetmen, “Bazı seyirciler de karanfil bize ulaştı yakamıza taktık çıktık dediler. Çoğalmak ve paylaşmak böyle bir şey” dedi.

Nudiye’nin karanfili seyirciye emanet

Eda Köprü Yılmayan

Tarihin tozlu sayfalarına gömülü bir kadın; Fatma Nudiye, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen “Yaftalı Tabut” oyunuyla gün yüzüne çıkıyor. Bilgesu Erenus’un yazdığı oyun devrimci bir kadının hikâyesi. Fatma Nudiye’nin mücadelesiyle birlikte Türkiye’de sosyalist düşünce akımlarının öncüsü Doktor Hikmet Kıvılcımlı’yı, Nâzım Hikmet’i görüyoruz. Fatma Nudiye’nin yaşamı yedi ayrı döneme ayrılmış ve bu yedi dönemi yedi farklı oyuncu canlandırıyor. Her biri ayrı ayrı büyük bir alkışı hak ediyor, sadece oynamıyor, Fatma Nudiye’nin ruhunu salona üflüyorlar. O nedenle yakalarına taktıkları ve oyunda Fatma Nudiye’yi simgeleyen, onun devrimci ruhunu temsil eden karanfilleri oyunun sonunda yakamıza takıp salondan ayrılıyoruz. Fatma Nudiye’nin üzerindeki tozu kaldıran ve oyunu tek perdede soluksuz izlememizi sağlayan Yönetmen Yelda Baskın’la konuştuk. Fatma Nudiye’nin tabutunun neden yaftalı olduğunu gelin kendisinden dinleyelim.

Sahnede ilk Türk kadın tiyatro yazarı Fatma Nudiye’yi izliyoruz. Bir döneme ışık tutuyorsunuz. Oyunu sahnelemeye nasıl karar verdiniz?
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın bir önceki Genel Sanat Yönetmeni Mehmet Ergen beni aradı ve Şehir Tiyatroları’nda bir oyun sahneye koymamı istedi. Birkaç farklı oyun önerebileceğini fakat önceliğinin Yaftalı Tabut olduğunu söyledi. Oyunu okuyunca, türler arası geçişin bol olduğu biçim ve içeriğin hacmi bana metnin zor olduğunu düşündürdü. Fakat aynı zamanda oyunu sahnelemeyi çok istedim. Çünkü Fatma Nudiye Hanım’ın sesini duymak, onun elini tutmak istedim. Oyunun Bilgesu Erenus tarafından yazılmış olması yani bir kadın yazar tarafından benim için ayrıca kıymetliydi. Onca yıllardan sonra Nudiye Hanım’ın sesinin duyulma zamanı gelmişti ve onunla bu buluşmaya vesile olmak istedim. Metni okuduktan sonra bazen gözünün önünde oynar sahneler işte böyle de olunca başka bir metne bakmamıza gerek yok, bu oyunu yapmak istiyorum dedim Mehmet’e… Mehmet Ergen’in özel ilgisiyle yolunu bulmuş bir proje.

Tabutu neden yaftalı?
Yazar, Fatma Nudiye’nin yaşamını yazarken yedi ayrı döneme ayırmış ve bu dönemleri belirli yaftalarla adlandırmış, yaftalı daha ziyade olumsuz hissiyatlı bir kelime… Bizim oyunumuzda ironi ve güç unsuru olarak kullanılıyor. Metinde Nudiye Hanım’ın çocukluk dönemi/ ilk yaftası; var olan kurallara karşı geldiği için “Şeytan”. Bizler çocukluktan itibaren belirli yaftalarla büyütülüyoruz. Kadınlar kendi iradeleriyle var olmak için önce toplum tarafından yapıştırılan bu yaftalardan kurtulmaya çalışıyor. Sadece kadınlar da değil norm dışı olan her insan, yapı… Sadece Türkiye’de değil, bu dünya tarihinde de böyle.

nudiye-nin-karanfili-seyirciye-emanet-956107-1.
Yelda Baskın

Oyun içinde oyun seyrediyoruz. Oyunun bu şekilde sahnelenmesine nasıl karar verdiniz?
Oyun içinde oyun kurmak benim sevdiğim bir şey. Diğer rejilerimde de oyun kavramı üzerine çalıştım. Bana göre oyun, oyun oynama hazzı, oyun izleme hazzı her şeydir tiyatroda. Bilgesu Erenus, Nudiye Hanım’ın hayatını yedi ayrı dönem yedi kadın oyuncu olarak yazmıştı. Ben bunda bir sakınca görmedim aksine bu tercihi çok güçlü buldum. Böylece oyunu; kadın, çocuk, anne, baba, polis, rahibe, Kerim Sadi, Nâzım, Kıvılcımlı, Korcan, Deli Nizam ve Nudiyeleri, yedi kadın oyuncu canlandırıyor. Üstelik “cinsiyeti” sorgulamayacağımız bir noktadan. Fatma Nudiye’yi sürekli merkezde tutup onun hikâyesinin etrafında olay ve durumları, kişileri, tarihsel gerçekliğine de sadık kalarak ve oyun kurma işlemini sürekli tekrarlayarak sahnelemek istedim.

Bilgesu Erenus oyunu izleyebildi mi?
Evet prömiyer gecesinde bizimleydi. Beğendiğini söyledi. Ya beğenmezse diye tedirgindim, heyecanlıydım.

Karanfili konuşalım istiyorum. Fatma Nudiye 1 Mayıs eylemi sonrasında karakola götürüldüğünde polis “Bizi uğraştırma, son sözün ne?” dediğinde Fatma Nudiye “Karanfilimi çiğdeniz” diyor. Oyunda da saksıda bir karanfil var ve Fatma Nudiye’nin farklı dönemlerini canlandıran oyuncuların her biri yakalarına karanfili takıyor. Karanfil elden ele dolaşıyor. Karanfilin sırrı nedir?
Karanfili yakasında taşıyan aslında Hikmet Kıvılcımlı. Oyunda Kıvılcımlı hapse girdiğinde Fatma Nudiye “Siz sokakta değildiniz ama ben ve benim gibi bir sürü insan karanfili yakamıza taktık, sokaklardaydık” diye yazıyor mektubunda. O dönem bu isimler, davaları bütün İstanbul halkı tarafından ciddi anlamda takip ediliyor. Ayrıca Edip Cansever’in şiirini de çok severim. Karanfil elden ele neden olmasın diye düşündüm. Sahnede çiçek görmeyi çok seviyorum aynı zamanda bizim oyunun dünyasında /gerçekliğinde karanfil Nudiye Hanım’la özdeşleşti. Finalde de Nudiye Hanım’a “İyi ki doğdun Nudiye” kutlamasını saksıdaki karanfille yapıyoruz.

FATMA NUDİYE DEVRİMCİ BİR KADIN

O karanfili seyirci olarak alıp salonda çıktık. Siz o karanfili seyirciye mi emanet ettiniz?
Bunu duyduğuma çok sevindim. Bunun gerçekleşmesini çok istiyordum. Oyun Nudiye’nin tabutunun kadınların omzunda ülkesine geri dönüşüyle başlıyor. Fakat oyunu ilk okuduğum andan itibaren cenaze töreni ile başlayan oyun bir kutlamaya dönsün istedim. Biz bir kutlama yapacağız, Nudiye Hanım ve onun gibi kadınların varlığını kutlayacağız diyordum. Devrimci bir kadın Nudiye Hanım. Onda seçimleriyle, yaşadıklarıyla, üretkenliğiyle, söylemiyle ve bunların hepsinin tutarlılığıyla gerçek bir devrimci gördüm. Söylem ve eylem birbirinden ayrılmıyor. İnandığı başka türlü bir dünyayı kurabilmek için mücadele verirken cinsiyet, ırk, din ayrımı gütmüyor. Nudiye Hanım’ın eserlerini, öykülerini okuduğunuz da bunu görüyorsunuz ve tüm bunlar 2021 Türkiye’sinde bana güç veriyor. Bazı seyirciler de karanfil bize ulaştı yakamıza taktık çıktık dediler. Çoğalmak ve paylaşmak böyle bir şey.

Şehir tiyatrolarında da özel tiyatrolarda da kadın hikâyeleri dikkat çekiyor. Neden Fatma Nudiye gibi kadınların hikâyesi önemli?
Kadınları dinlemenin, kadınları duymanın zamanı geldi. Bu nedenle kadın hikâyeleri artıyor. Daha da artacak ki denge bulabilelim. Tüm dünyada böyle. Ayrıca zor bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizde kadın olmak zor, ciddi bir biçimde cins kıyımı var. Cezaevinde, evde kocası/sevgilisi, sokakta samuray kılıcıyla öldürülen, üzerine benzin dökülerek yakılan veyahut da tacize, tecavüze uğrayan kadınlar var bu ülkede. Dar bir alana sıkışıyoruz eril bir düşünce sistemi içinde. Kendim de bununla mücadele ediyorum bir kadın yönetmen olarak. Fatma Nudiye gibi devrimci bir kadının bu topraklarda yaşamış olmasını önemsiyorum. Bana güç veriyor ve beni coşturuyor. Aslında onun yaşadığı yıllardan benim olduğum yere büyük bir bağ kuruluyor gibi hissediyorum. Salonda oyunu izleyen seyirciler “Her şartta kendimi gerçekleştirebilme yolum var mı? Varsa ne yapabilirim?” diye oyundan çıkıyorsa ne mutlu.