Nükhet Duru: “Halkı böyle yormaya kimsenin hakkı olmamalı”

Fotoğraflar: Gülay Ayyıldız Yiğitcan

ÖZLEM ÖZDEMİR - info@ozlemozdemir.net

Aşk... Dünya var olduğundan beri yaşamımızda anlamı değişen ama hiç bitmeyen bir olgu. Peki; siz de nerede o eski aşklar derken yakalıyor musunuz kendinizi? Biz büyüdük ve kirlendi mi dünya, şarkıda dediği gibi? Nükhet Duru, insanların birbirine gerçek duygular beslediği, sözcüklerin anlamını yitirmediği bir zamanın sesi. Yeni albümü “Aşkın N Hâli” de o eski aşkların bugüne taşınması sanki. Duru ile albümden yola çıktık, aşkta ve hayatta nelerin değiştiğini, onun güncele dair düşüncelerini konuştuk

>>“Aşkın N Hâli” albümü aşkın “Nükhet” hâlini mi “en” hâlini mi anlatıyor?

Mânâlar değişiyor. Soru işareti olmadığı için hem Nükhet hâli hem de en hâli olarak okumak lazım. Tabii en hâline daha yakınım ben. En hâlinde aşkın bir tortusu vardır ya, bu şarkılar o şarkılar.

>>Aşkın Nükhet hâlini nasıl tarif edersiniz?

Hem kırılgan, hem mahçup, hem kaçak; aşktan ürken, artık aşka yaklaşmaya korkan. Kafama yıldırım düşme ihtimali neyse benim de bu saatten sonra aşık olma ihtimalim de o kadar ama yıldırım düşerse bakarız.

>> Sizce aşk bir kere mi başa gelir?

İnsanın kişiliği sürekli devinim halinde, o hâliyle sevdiği her insan yine kutsal ve etkilidir. Yirminde de yetmişinde de aşık olursun, onlar o yaşam dilimlerinin aşklarıdır ama vardır. Aşkın bittiğine inandığında sen de bitmişsin demektir. Sadece benim şikayetim, aşık olduğundaki hareketlerde bulunanların azalması.

>> Nedir o hareketler?

Nezaket, özen, dikkat, güzel söz söyleme hevesi... Bunlar o kadar azaldı ki her şey tüketim hızında geliyor, geçiyor...

>> Şarkıların tümü sevdiğiniz şarkılar ama nostalji albümü diyemeyiz. Genç kuşak müzisyenlerin şarkıları da var, üstelik rock gibi farklı türde şarkılar seçmişsiniz.

İlk anda aklıma gelen sevdiğim şarkıları seçtim önce, repertuarın yarısı böyle oluştu. Diğer yarısı da yine sevdiğim Şebnem Ferah, Halil Sezai, Redd, Yüksek Sadakat, Cem Adrian gibi müzisyenlerin şarkıları. Ben onları soft rock olarak kendime göre söyledim. Bence bu albümün üç özelliği var, birincisi hayatımda ilk defa böyle bir şey yapıyorum. İkincisi ve albümün en önemli özelliği, aslında bu kayıt, “unplugged” bir albüm. Bilgisayar desteğiyle davul ya da perküsyon çalınan bir albüm değil, o an çalınıp söylenmesi günümüzde kalmayan bir özelliği içeriyor. Üçüncü özelliği de, şu şarkıları okursam ticari olabilir mi kaygısı olmadan yapılması. Beğenilmezse beğenilmez, ben her zaman yaptığım işte karar mercii kendim olmuşumdur, elbette sorarım ama hep kalbimin istediği yolda giderim.

>> “Kalp insanları tuhaftır! Bir ömrü onay almak, biraz daha sevilmek ve başarmak için her özelini kaybederek delicesine çalışarak geçirir. Alkışı duyunca her şeyi unutup yeniden başlamak için güç bulur!” diyorsunuz. Nükhet Duru’yu alkıştan öte ayakta tutan motivasyon kaynakları nelerdir?

Bir defa koşulsuz olarak yaklaşma duygum çok gelişmiş. Herkesle ilişkime sevgi ve açık krediyle başlarım. Bu güzel dostlukların hayatına katılmasına neden oluyor. Benim en büyük tedavim şarkı söylemek. Dünyanın bütün yükünden şarkı söyleyerek arınıyorum. Belli bir yaşa gelince de bir evladım oldu, o evlat olunca zaten dik durmak mecburi. Onun beni hep iyi görmesi, beni beğenmesi, benimle gurur duyması… Bütün bunların hayaliyle yapıyorum bir sürü işi. Bir de doğayı, insanları, dünyayı seviyorum, bozulmaya ramak kalsa da sevecek bir halini bulurum. Nelerim olmadığına değil nelerim olduğuna odaklanmalıyım ki devam edebileyim.

OYUNCULUK YAPMAK İSTİYORUM

>> Aklınızda kalan bir proje var mı mutlaka yapmak istediğiniz?

Var, olmaz mı, uğraşıyorum. Söyleyemiyorum şimdi ama sezona razı edebilirsem bazı insanları çok hoş bir şey var. Canım ne istiyor onu söyleyeyim, oyunculuk yapmak istiyorum. Bir tane filmde konuk oyuncu olacağım, çok büyük gişe yapan bir filmin ikincisi bu yaz sonu çekilecek, Aralık’ta vizyona girecek. Bu arada iki dizi arasında gidip geliyorum, çok iyi tartmak istiyorum çünkü bir ekip işine başladığımda oradaki insanların ailesini, maddi planını yüklenmiş gibi hissediyorum. Saçma sapan bir sebep yüzünden dördüncü bölümde kaldırabilecek bir şeyde olmak istemiyorum. İnşallah doğru insanlarla meydana çıkarabilirse hem dizi hem tiyatro yapmak istiyorum.

>> Tiyatro demişken Zeki Alasya-Metin Akpınar’la birlikte “Aşık Oldum” da çalışmıştınız. Zeki Alasya’yı analım ister misiniz?

Çaresiziz, bu kural hepimiz için geçerli. Zekicik çok erken gitti, anlayamadım ama çok özel bir insandı. Hayat boyu böyle hissettim, o ikilide hep onu daha çok sevdim. Metin daha planlı, daha mantıklı, belki de çok daha büyük bir oyuncuydu. Ama Zeki insan olarak o kadar yumuşaktı ki onu tanıyıp da sevmeyen insan olmazdı.

HAYATI GÜZELLEŞTİREN HER ŞEY DARBE ALIYOR

>> “Biz sanatçılara daima bazı şeylerin altını çizmek ya da dikkat çekmek görevi düşer” dediğiniz için soruyorum; bugünlerde neye dikkat çekmek gerek?

Sürekli çalkantı, sürekli seçim ortamı hem ekonomiyi hem de halkın maddi manevi sağlığını bozuyor. Artık bu durum kontrol altına alınmalı. Şimdi olmadı bir daha seçim yapalım, o zaman boşuna mı oy verdik? Seçim olacak diye bankalar farklı çalışıyor, ihaleler alınamıyor, imtihanlar değişiyor, her şey duruyor. Tahterevalli üstünde bir hayat sunuyorlar, sen de bunun altından kalk! En çok etkilenen de sanat, edebiyat, resim ve güzellikler. Hayatı güzelleştiren her şey darbe alıyor. Basit bir şey gibi algılıyorlar sanatı ama cebinde parası olmayan ve bir konsere giderek deşarj olamayan bir insan ne kadar zaman dayanır durmadan çalışmaya? Geçtim tatilden, bazen bir tiyatro oyunu, bir konser içinde biriktirdiğin her şeyi alıp götürebilir. Niçin icat edilmiş bunlar? Öyle bir tragedya izler ki ben iyiymişim der. Bir felaket olunca önce konserler iptal ediliyor. Niçin bakkallar, mahkemeler, bankalar yas ilan etmiyor? Sanatçılar duyarlı insanlardır, öyle bir günde uygun repertuar hazırlar, konuyla ilgi konuşma yapar, halkın yarasına merhem sürer. Bu dönem geçmek zorunda, böyle olamaz. Bir an önce gerçek bir liderin çıkıp duruma hakim olmasını bekliyorum ben. Evladım için, gençler için... Biz güzel dönemler yaşadık, ama benim oğlum bilmiyor. Oraya dönemeyiz ama en azından bir istikrar yakalanılır. Yarın ne olucam diye düşünülen dünyada birkaç ülke vardır. İsveç’e git adamlar rahatlıktan baygın. Belediye seçimlerinin sarhoşluğunu daha yeni atarken bu seçimin üzerine bir daha seçim mi olacak? Çözün artık aranızda! Bu halkı böyle yormaya kimsenin hakkı olmamalı, benim ülkemdeki insan yarın ne olacak diye uzaklara bakmamalı...

>> Kadın olmak dün de bugün de zor, siz çok acımasız bir dünyada kendinizi korudunuz. Her gün bir kadın öldürülüyor. Fikrinizi söylemek ister misiniz?

İstemez olur muyum? Bunlar önce yurt dışından saklanmalı, uygar olduğumuza kesinlikle inanmazlar. Çok iyi insanlarımız da var ama insan olamamış vahşilerin kadınlarımıza bunu reva görmesi diyeceğim de, dünyanın en salon erkeği görünenlerin de kadına şiddet uyguladığını gördüm. Bu sadece tokat atmak değildir, psikolojik şiddet de uygularsın. Masumane bir şekilde okuluna giden, sokakta dolaşan bir genç kızın ya da çok konuştu, hakkını aradı diye evli bir kadının kocası tarafından öldürülmesinin cezası idam olmalı, ben o zaman idama karşı değilim!

>> Kadına şiddet her zaman var olan bir sorun ama sizce niye bu kadar arttı ve ne yapılması lazım?

Hep vardı, artıştan ziyade sadece duymuyorduk. Ama evet kodlama yapıldı. Sosyal medyanın bu konuda bir ivme kazandırdığını düşünüyorum. Aslında her suç aynı durumda, bütün suçların yaptırımı ve cezası eksik. Kanun yok, hukuk var; hukuk çalışıyor, adalet yok! Bu konularda konuşmaktan hiç korkmuyorum, bu tip olaylarda fail direk idam edilsin bakalım azalma oluyor mu olmuyor mu? Çünkü bu cezasızlığa güveniyorlar, beş sene sonra çıkarım abi nasılsa diyorlar. Ağır tahrik var, göbeğini açtı diyor, sana ne? Sen zaten barbi bebeğin saçından tahrik oluyorsun! Çok fena damarıma bastın. Ama konuşmak lazım, eylem yapmak lazım. Radikal kanun koyulmalı. Özgecan dedik, ne oldu? Kadına ve çocuğa şiddet konusu şu an bir numarada, kanser, aids tıbbın meselesi. Bütün bunlara karşı da görev düştükçe yer alabilirim ama özellikle bu konuda çok hassasım. Çünkü ben de duygusal şiddet yaşadım ve onun izlerini hiç kolay atamadım. Şarkıcı olduğum için ilk şiddeti babamdan gördüm, 16 yaşındaydım, izi gitmedi. Kuvvetli bir karakterim vardı, başa çıktım ama uçurumun hep dibinde durdum. Kendime gelirken derinleştim, o şarkılar da böyle çıktı. Belki her şey sebep sonuç ilişkisi dedikleri doğru, ama biraz daha hafif geçseydi iyi olurdu...

***

>> “Bilgi ve kültür ile beslenmeyen insanın yaşamın anlamını kavramadan, ruhunu yükseltmeden, zamanı boşa harcadığını düşünmüşümdür hep” diyorsunuz. Bu konuda sınıfta mı kaldık?

Ortada kayıp bir jenerasyon var ama yeni gelen nesilden ben çok umutluyum. Bir şeyler tetiklendi, Gezi zamanı bunu gördük. Ben oğlumu bile apolitik zannederdim. Benim umudum yeşerdi.