İşgal, referandum, ilhak, Kerç saldırısı, Rusya’nın eşzamanlı olarak Ukrayna kentlerini bombalaması. Savaş önemli bir kırılmanın arifesinde. Nükleer tehdit, üçüncü dünya savaşı, “kıyamet” söylemlerinin bolca havada uçuştuğu bu karanlık iklimde saflar ve düşmanlık keskinleşiyor.

Bir süredir iyiden iyiye nükleer tehlikenin açıkça dillendirildiği ortada. Küresel hegemon güçler nükleere ilk başvuranın kendilerinin olmayacağını iddia etseler de suçlamalar oldukça ciddi.

Ukrayna’da nükleer silah kullanma riski nedir?

Savaş ateşini harlayanlar, çatışmaların bitmesini istemeyenler ellerini avuşturuyor haldeler. Kimilerine göre bu olasılık bir hayli düşük, ama imkansız değil. Meseleye daha soldan bakanlar, tehdidin korkunç derecede yüksek olduğunu ifade ediyorlar. Jacobin’den John Carl Baker’e göre nükleer riski küçük ama rahatsız edici derecede yüksek. Bir nükleer kriz hala birkaç büyük adım ötede ancak, inkarcılık ve alarmcılık ikilisine kapılmaya gerek yok.

Şurası bir gerçek ki, nükleer tehdit her zamankinden de yakın. Emperyal güç odaklarının nükleere başvurmayacağının garantisini kim verebilir?

NÜKLEER RİSK

44 Avrupa ülkesi liderinin Ukrayna’daki savaşı görüştüğü Prag’daki zirveden bir gün sonra, 6 Ekim‘de ABD Başkanı Joe Biden, şöyle diyecekti: “Nükleer savaş riski 1962 Küba Füze Krizi’nden beri ilk kez bu kadar yüksek. Putin nükleer, biyolojik veya kimyasal silahların kullanımı hakkında konuşurken şaka yapmıyor.”

Teolojik inanışa göre dünyanın sonu geldiğinde yapılacağı belirtilen büyük kıyamet savaşına atıfta bulunan Biden’ın, “Taktik bir nükleer silahın kolayca kullanılması ve sonunda Armageddon ile sonuçlanmaması mümkün değil” sözleri bu yöndeki basıncın en somut göstergesi.

Biden’ın tepki çeken açıklamasının ardından devreye giren Beyaz Saray’ın, “Stratejik nükleer duruşumuzu değiştirmek için bir neden yok. Rusya’nın yakın zamanda nükleer silah kullanacağına ilişkin de bir emare yok” açıklaması, zevahiri kurtarmaya yetmedi. Benzer bir nükleer açıklama Kremlin’den de geldi.

Esasında Putin, 21 Eylül’deki konuşmasında Batı’yı tehdit ederken, nükleer silahtan açıkça bahsetmiyordu. Topraklarını ve ülkesini her türlü yöntemle savunacağını söylüyordu. Putin şöyle diyecekti: “Batı, ülkemizi yok etmeye çalışıyor. Toprak bütünlüğümüzü korumak için her türlü silahı kullanırız. Bu blöf değil.”

Biden’ın açıklamasından 48 saat sonra Ukrayna, Kırm’ı Rusya’ya bağlayan Kerç Köprüsü’nü vurdu. Donbass’taki çekilme ve köprünün vurulması sonrası Ukrayna cephesi büyük moral üstünlük elde ederken "Rusya hattında neler oluyor?" sorusunu doğurdu. Kerç Köprüsü saldırısından 48 saat sonra da Rus ordusu aylar sonra, tıpkı savaşın ilk günlerinde olduğu gibi Ukrayna’nın dört bir kentini eşzamanlı olarak bombaladı.

Almanya’non sol gazetelerinden Junge Welt’ten Reinhard Lauterbach Kerç saldırısının savaşın çehresini 180 derece değiştireceğini yazıyordu. Görünen o ki, öyle de oluyor.

DEHŞET DENGESİ Mİ?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin “NATO’nun Rusya’ya karşı önleyici saldırı düzenlemesi gerektiği” yönündeki açıklaması ve Moskova’dan gelen “dünya savaşı başlar” yanıtı tehlikeli restleşmeler.

‘Kolektif emperyalizm”in desteğini arkasına alan Zelenski’nin Batı’nın Rusya’ya karşı önleyici bir saldırı düzenlemesi çağrısı ve Zaparojya Nükleer Santralı’na yönelik saldırılar tehlikeli bir sürece girileceğinin işaretleri. Tüm dünya halklarının, ilerici güçlerin uyanık olmasında yarar var. Ukrayna’da nükleer silah kullanma riski düşük, ancak artıyor.

Hristiyan teoloji inanışına göre kıyametten hemen önce yaşanacak savaşın adıdır Armageddon. Kıyamet kopar mı bilinmez ama bir "dehşet dengesi"nin oluştuğu açık. Kıyamet senaryolarının ısıtıldığı bu iklimde, egemenlerin hiçbir olasılıktan kaçınmayacaklarını tarih bize acı şekilde göstermiştir.