Nusaybin’de çocuk olmak

nusaybin-de-cocuk-olmak-70959-1.> SEÇİL TÜRKKAN secilturkkan@gmail.com

Bugünlerde yaşadıklarımız yetkililere göre ‘olay’ olarak adlandırılırken 14 yaşındaki Umut olup bitenlere ‘savaş’ diyor. Adını koymak şart. Sebebini bize kendisi anlatacak. Ama öncesinde... Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşayan Umut Kaya’ya ulaşmak kolay olmadı. Açıklama yapmasını beklediğimiz yetkili yetişkinler bile sahici olmayan kısa açıklamalar yaparken, halk ve tabii çocuklar konuşmaktan korkuyor, çekiniyor. Bunu ‘Başıma bir iş gelir’ duygusuyla yapıyor. Umut yaşananlardan korkmadığını üzerine basa basa söylüyor. Savaşta olduğumuzu söyleyen bir çocuğun korkmaması ise asıl korkutucu olan. Umut bu yaz çoğu zamanını futbol okulunda geçirmiş, “Milli Takım seçmelerine katılacağım” diyor. Anlamayıp tekrar soruyorum “Diyarbakırspor” diye açıklıyor. Bu yıl 8.sınıfa geçmiş, büyüyünce ise mimar olamcak. Fakat futbolcu olursa hayalini kurduğu hayata daha kolay ulaşacak ona göre, zira insanlara yardım etmek istiyor. Şöyle anlatıyor, “Abla, Van Persie’nin şimdi kazandığı para bende olsa ne yardımlar yapardım. Burada Suriyelilere yardım ederdim. Üzülüyoruz çok.” Durum için bir de atasözü var özür dileyerek söylediği: 10 lira verip garibi sevindiren yok, 100 lira verip o.ospuyu sevindiren çok! Günlerinin nasıl geçtiğini konuşmaya başladığımızda annesinin ‘dırdırından’ şikayet ediyor, sokağa çıkmasına, istediğinde futbol oynamaya gitmesine izin vermediğini anlatıyor. Gerekçesi dışarda ‘olayların’ olması. Umut’un babası İstanbul’da internet kafe işlettiği için ev içi ‘olaylar’ da annesinin gözetiminde. Ama telefonun ucundan babasının öğütlediği de ‘olaylar’ olduğu için sokağa çıkmaması zaten. Asıl olay Umut’ların evinin tam karşısında gelişiyor. Camları Suriye sınırına bakıyor, yani kuzeydeki Qamişlo’ya. Bu yüzden Umut ve ailesi Suriye’deki savaşın komşuları da aynı zamanda. 2013’te sınıra Suriyelilerin geçmesini engellemek için örülen tel örgülerin önünde açlık grevine başlayan Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökkan’a yardıma gittiğini de söylüyor bana. Aynı ilçenin Belediye Başkanı Sara Kaya şimdi tutuklu. Sınırdaki mayınlarla ilgili bir anıyı coşkuyla anlatmaya başlıyor; “Futbol oynarken bir arkadaşım ayağını kaybetti. Gördük öyle, sonra hastaneye götürdüler. Şimdi ayağı yok, ama hala top oynuyor, platin mi ne takmışlar, göstermiyor.” İnsan Hakları Derneği’ne göre son 15 yılda Rojova ve Mardin sınırında 60’a yakın mayın vakası yaşandı, en son mayısta 7 yaşındaki Muhammet Mustafa Boğa ağır yaralandı. Bölgenin mayınlı olduğuna dair herhangi bir uyarı bulunmuyordu. Savaş süren bir ülkenin sınırında yaşamayı Umut şöyle özetliyor “Bir bomba gelse babamız ağlayacak. Tam kapımızın önünde oldu savaş” Nusaybin’de durum “Keşke olaylar olmasa, gerek yok bunlara. Ben futbol oynamadan duramıyorum ki. Hem sonra dedikodu çıkıyor bazen marketler yarın açılmayacak diye, bir sürü ekmek alıyoruz o gece, sonra ertesi gün bir bakıyoruz öyle olmuyor, ekmekler boşa gidiyor.” halinde. Günlük hayat ise şöyle “Ayaklarımızın altından biber gazları geçiyor, evde nefes alınamıyor. Başkanımız Selahattin Demirtaş geçenlerde (9 Eylül) yürümeye başlamıştı Cizre’ye gitmek için, önlerini kestiler.” Korkuyor musun olanlardan sorusuna uzun bir yanıt veriyor Umut bu kez “Korkmuyorum. Sabah uyanamazsam eğer ölmüş olurum. Cizre’de çok kişi ölüyor hergün. Abla bu korku değil de, yanıyoruz. Dışarı çıkamıyoruz. 4 kardeşin olsun senin de bak deliriyor musun delirmiyor musun? Duyuyoruz, alıyorlar insanları götürüyorlar. Füzeler başımızın üzerinden geçiyor. Uçaklar, roketlerle, ev sallanıyor. Bu savaşlar olmasa Nusaybin’den güzel bir yer bulamazsın. Normalde gece 12’ye kadar bizim buradaki Mitanni Parkı tıklım tıklım olur, kadınlar gelir, çekirdeklerini yer. Ama şimdi insanlar çıkmıyor dışarı. Eski rahatlığımız yok. Herkes akıllı olsun, bu savaşı bitirsinler. TOMA’lar kapımızın önünde, fişekler kafalarda. Bu savaş değil de nedir abla?”

Nusaybin’de çocuk olmanın başka bir yerde çocuk olmaktan farkı yok aslında, o ‘olaylar’ olmasa.