Seslerimiz yankılanıyor. Bu ses biat ettirilmeye çalışılan bir kuşağın dayanışmasının sesi. Özgür yarınlara olan özlemimizin sesi.

O barikat yıkılacak elbet

Sarya Toprak

Boğaziçi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rektör atadığı AKP’li Melih Bulu ile oluşturduğu kadrosuna yönelik direniş tüm hızıyla devam ederken ülke gündemindeki yerini de koruyor. Ülkenin dört bir yanında kayyum rektörlere karşı demokratik ve özerk üniversite talebiyle tüm yurttaşların isyanı, öfkesi sokaklara taşıyor. Ancak bu öfkeyi bastırabileceğini sanan sıkışmış, tükenmekte olan AKP iktidarı, hâlâ önümüze barikat kurma çabasında.

İKTİDARLAR HEDEF ALDI

Tarih boyu üniversiteler yalnızca eğitim alınan ve verilen bir kurumdan ibaret olmadı. Özgürce bilim üreten, sosyalleşen, politik tartışmaların yapıldığı ortak bir hayatın kurulduğu üniversiteler, yıllar boyunca özerk alanlar olarak kalma gayreti içerisinde oldu. Ancak her dönemin iktidarı üniversitelerin kontrolü altında olmasını istedi. Dolayısıyla toplumu şekillendirmek ve baskı altına almak isteyen iktidarlar ilk olarak hedefine üniversiteler ve gençliği aldı. Buna karşılık üniversitelerden bu baskı iklimine karşı hep en güçlü ses yükseldi. Yükselen bu güç karşısında iktidarlar ise her dönem gerek polisini gerekse faşistini üzerimize gönderdi. Fakat üniversiteliler ve gençlik isyanıyla ayakta.


AKP tüm toplumu kâr hırsıyla, gerici, neoliberal bir kıskaçta sıkıştırarak iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Gençliğin rengini, taleplerini dikkate almayanlar kampüslerimizde gözaltına alıyor, evlerimizi basıyor, tutuklamalarla sindirmeye çalışıyor. Seçim zamanı dillerinden düşüremedikleri gençler demokratik hakları için mücadele ettiğinde başı ezilmesi gereken yılanlar oluyor. LGBTİ+’ları, gençleri, kadınları hedef gösteren, yaşama hakkını dahi elinden alma çabasıyla hareket eden bir iktidar var karşımızda. Buna karşı aylardır süren direnişimiz gösteriyor ki umut bizi ayakta tutuyor. Mücadelemiz durgun sanılan bir nehrin nasıl da coşkulu aktığını gösteriyor. Şeriatçı azınlık var gücüyle üstümüze gelirken seslerimiz yankılanıyor meydanlarda: “Birbirimizi bırakmayacağız, arkadaşlarımızı serbest bırakın.”

DAYANIŞMANIN SESİ

Bu cümleler öylesine cümleler değil. Biat ettirilmeye çalışılan bir kuşağın dayanışmasının sesi bu. Özgür yarınlara olan özlemimizin sesi… “Kayyum rektör istemiyoruz” diyerek başlayan bu direniş memleketin dört bir yanındaki gençlerin kendi taleplerini dillendirdiği bir direnişe dönüştü. Ne demiştik: “İstifa yok tek başına ya tüm kayyumlar ya tüm kayyumlar”! Biliyoruz, değiştireceğiz. Onlar da biliyor gidecekler. Tek bir arkadaşımızı bile bırakmayacağız ellerine. Bizim birbirimizden, dayanışmamızdan başka kimsemiz yok. Arkadaşlarımızı almak için adliye önlerinde bekleyenleriz, “Arkadaşlarımız serbest bırakılmadan kampüsü terk etmiyoruz”, “arkadaşlarımız yoksa biz de yokuz derse girmiyoruz” diyenleriz. İktidar sahiplerinin anlayamayacağı bir dayanışma bu. Bize ise işaret ettiği bir yer var. Bu korku duvarları aşılıyor, aşılacak. Gelecek bizim, kazanacağız!

DİRENİŞLE YÜRÜYORUZ

LGBTİ+ bayrağıyla yürüdüğü için gözaltına alınan arkadaşlarımıza destek vermek isteyen arkadaşlarımız da geçen günlerde gözaltına alındı. Arkadaşlarımız şimdi serbest ancak haftalardır süren Boğaziçi direnişi nedeniyle tutuklanan, ev hapsinde olan arkadaşlarımız var. Hepsi aklımızda. Onlar cezaevinde bir koğuşta gözlerini açıp orada direnmeye devam ederken onların direnişini de yanımıza katarak mücadele etmeye devam ediyoruz. İktidarın bize yönelik baskısına her geçen gün yeni bir bahane eklese de taleplerimiz net: Arkadaşlarımıza özgürlük, bilim üreten özgür ve demokratik üniversite ve tüm kayyumlara istifa.