25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, bir erkek tarafından öldürülen Türkan’ın annesinin söylediklerine kulak verin

'O, kadın cinayetlerini kendi meselesi ederdi'

MELTEM YILMAZ

Bugün 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Ancak Türkiye’de kadına yönelik şiddet, kadın kırımına dönüşmüş durumda. Bu alanda sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporlar ise kan donduruyor. Buna göre Türkiye’de 2010-2015 yılları arasında en az 1134 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Faillerin yarısı koca ve sevgili. Cinayete gerekçe olarak gösterilen bahaneler arasında aldatılma şüphesi, barışma isteğinin reddi, kadının ayrılma ya da boşanma isteği ve namus ya da töre başı çekerken, “saçını kızıla boyatmak”, “yeni elbise almak”, “patates köfte yapmamak” ya da yalnızca “gıcık olmak” dahi cinayet için gerekçe olmuş durumda.
Benzer bir durum da Adana’da yaşanmıştı. Kendisine âşık olduğunu söyleyen erkek tarafından birlikte olmaya zorlanan ve yine bu erkeğin darp etmesi sonucu beyin kanaması geçirerek hayatını kaybeden Türkan Sarıkaya davasının dün gerçekleşen duruşmasında, dava 19 Ocak’a ertelendi. BirGün’e konuşan anne Birgül Uğurçalar, “Türkan çok duyarlı bir kızdı. Kadın cinayetlerini kendi meselesi ederdi” diye anlatıyor kızını.

Otopsi raporunda, önce iple boğulduğu, daha sonra sert bir cisimle kafasına defalarca vurulduğu ve hastaneye 7-8 saat sonra götürüldüğü ortaya çıkan Türkan Sarıkaya’nın duruşması öncesinde, başta Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olmak üzere, çeşitli sivil toplum örgütleri de hazır bulundu.

Duruşma sonrası Türkan Sarıkaya’nın annesi Birgül Uğurçalar, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

»Zaman sizin için nasıl geçti?
Ben kızımın canına kıyıldıktan sonra şeker ve tansiyon hastası oldum. Kızım mezarda ama ben de yaşayan ölüyüm artık. Her gün mezarına gidip ağlıyorum. Tek isteğim o adamın müebbet hapis cezası alması. Başka türlü yaşayamam ben. Şimdi günlerim nasıl geçiyor biliyor musunuz?

»Tahmin edebiliyorum...
Bir kere kızımla yaşadığımız eve giremiyorum. Bana her şey onu hatırlatıyor. Akrabalarımda kalıyorum ama odanın bir köşesine onun resmini koyup sürekli onunla konuşuyorum. Sabah uyandığımda kızımın resmine bakıp günaydın diyorum, akşam yatarken iyi geceler deyip yatıyorum. Her gece rüyama giriyor, “anne hakkımı arayacağım, üzülme” diyor. Ağlayarak uyanıyorum her gece. Onun sevdiği yemekleri yiyemiyorum, köfteyi ağzıma alamıyorum.

»Hiç başınıza geleceğini düşünür müydünüz?
Çok iyi hatırlıyorum, Özgecan cinayeti olduğunda kızım da ben de çok üzülmüştük ama başımıza böyle bir şey geleceği aklımızın ucundan geçmemişti. Hatta kızım, Özgecan’ın senesi olacağı gün, “Anne, Özgecan’ın anmasına biz de katılmak istiyoruz” demişti. Ben de “İyi kızım ben de gelirim” dedim. Gittik. Ama bilmedik ki Özgecan’ın öldürüldüğü tarihte kızımın da aynı şeyi yaşayacağını…

»Kızınız kadın hakları konusunda bilinçliydi, öyle mi?
Benim kızım çok dikkatli, çok duyarlı bir kızdı. Türkiye nereye gidiyor, kadın cinayetleri ne olacak diye çok düşünürdü. Kadın cinayetlerini mesele olarak görürdü. Ben de düşünüyorum, Türkiye nereye gidiyor? Erkek egemenliğinin önüne geçmeden, failler en ağır şekilde cezalandırılmadan daha fazla kızımızın katledilmeyeceğine nasıl inanabiliriz? Ama bu saatten sonra ben de kadın cinayetleri konusunda elimden geleni yapmak istiyorum.

»Duruşmalarda katile baktığınızda ne hissediyorsunuz?
Elimden, ilerde onun da aynı şekilde evlat acısı yaşamasını dilemekten başka bir şey gelmiyor. Ben şiddetten yana değilim, yalnızca gerek mahkeme adaletinin, gerekse ilahi adaletin yerini bulmasını istiyorum.

***

Yalan beyanın ayrı bir cezası olmalı
Türkan Sarıkaya’nın avukatı Derya Göksuçukur ise, “Kadın cinayeti failleri, tahrik indiriminden faydalanmak için, maktulün ardından itibarsızlaştıran ifadeler kullanıyor. Bu durum hem aileye ikinci bir travma yaşattığı gibi, davanın seyrini de etkiliyor. Bu nedenle tahrik indirimi için yalan beyanda bulunmanın da ayrı ve ağır bir cezası olması gerektiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

***

Türkiye son sıralarda
Seyhan Kadın- Çocuk Dayanışma Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı Elife Şen Müftüoğlu, bugün Türkiye’nin, kadına şiddet konusunda dünya sıralamasında 142 ülkeden 125. Sırada olduğuna dikkat çekerek, “Kadına şiddeti önlemenin yolu anne- çocuk ilişkisinde başlıyor. Annenin çocuğa gösterdiği şiddet, çocuğun şiddete bakış açısını belirlemede en önemli faktör. Kızlarımızın eğitim sisteminin yanlışlığı nedeniyle okuma oranlarının düşmesi de, şiddetin normalleşmesinde ve yaygınlaşmasında çok etkili. Biz de, dernek olarak farkındalık yaratmak üzere çalışmalar yapıyoruz. Türkan Sarıkaya davasının takipçisi olacağız” dedi.

***

10 ayda 272 kadın
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Duygu Argunşah ve Leyla Tan, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ nedeniyle yazılı bir açıklama yaptı. Bugün kadınların katmerli sömürünün, şiddetin hedefinde olduğuna işaret eden İMO Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, “Emperyalizmin ayrılmaz parçası olarak hükmünü sürdürmeye devam eden savaş, özellikle kadınları ve çocukları şiddetin hedefi haline getiriyor. Savaşlar, kadına yönelik her türlü ayrımcılığı ve şiddet ortamını daha da güçlendiriyor; kadınlar kaçırılıyor, tecavüz ediliyor, hatta bir meta gibi satılıyor” diye konuştu. Açıklamada, 2016 yılının ilk 10 ayında 272 kadının öldürüldüğü vurgulandı.