Ülkemiz yine/yeniden gösterişli bir demokrasi sınavına doğru sürüklenerek ilerliyor. Beğeni düzeyi yüksek bir sınav arzusu hakîm görüntüsü var. Herkesten ziyade tek/bir kişinin beğenmesi çok önemli. Çünkü O’nun beğenmediği sonuçlar ortaya çıktığı zaman demokrasi olmuyor! Demokrasi olabilmesi için O’nun kazanması gerekiyor. Model basit: Kazı-kazan! Her yeri kazıyorsun, kazıyorsun ve sonunda kazanıyorsun. Mesele bu kadar basit. Fakat […]

Ülkemiz yine/yeniden gösterişli bir demokrasi sınavına doğru sürüklenerek ilerliyor. Beğeni düzeyi yüksek bir sınav arzusu hakîm görüntüsü var.

Herkesten ziyade tek/bir kişinin beğenmesi çok önemli. Çünkü O’nun beğenmediği sonuçlar ortaya çıktığı zaman demokrasi olmuyor!

Demokrasi olabilmesi için O’nun kazanması gerekiyor.

Model basit:

Kazı-kazan!

Her yeri kazıyorsun, kazıyorsun ve sonunda kazanıyorsun.

Mesele bu kadar basit.

Fakat basit meseleyi zorlaştıranlar var. Başında da muhalefet geliyor. Seçim var denildiğinde ipini koparan sandığa koşuyor. Koşmaları bir şey değil. Seçimleri de kazanmak istiyorlar. Ve maalesef kazanıyorlar da… Işte demokrasinin en kötü yanı bu noktada ortaya çıkıyor:

Seçim zaferi muhaliflere geçiyor.

Sandıklardan muzaffer biçimde çıkanlar bulundukları alanlarda yönetim kademelerini kendi kontrollerine alıp köyü, kasabayı, vilayeti yönetmeye soyunuyorlar.

Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar yakın gelecekte ülkenin tamamını da yönetmek isteyebilirler.

Hiçbir iktidar, iktidarını kaybetmek istemez.

Nedense kötü niyetli kişi ve kuruluşlar bu ulvi kaygıyı anlamamakta ısrar ediyorlar. Demokraside doğru davranış kuralı şu olmalıdır:

İktidarlar yönetmeli, muhalifler de muhalefet etmeli. O zaman ülke rahat ve huzur yüzü görebilir.

İktidarın yönetebilme kabiliyeti sorgulanır, hatta elinden alınırsa ülkede yaşayanlar da rahat ve huzur yüzü göremezler.

Bu kadar açık ve net biçimde ortaya konulması gerekiyor.

Koyanlar yok mu?

Var.

Iktidar medyasının sadık kalemleri büyük bir ciddiyetle yukarıdaki gerçeği anlatmak için var güçleriyle çalakalem yazıyorlar. Ağızlarından çıkanı kulaklarının duymayacağı bir zarafette anlatıyorlar.

Hiç kimseyi inandıramıyorlar.

Devlet kasasının har vurup harman savurma şekilde yağmalanmasını “itibardan tasarruf olmaz” diyerek savuna, savuna hiç itibarlarının kalmadığını göremiyorlar.

Sahipleri de onlardan memnun değiller.

Atsalar atılmazlar, satsalar satılmazlar. Mal olarak da piyasa değerleri kalmadı.

Yine ne varsa demokrasi de var.

Tam olarak kabul edilebilmesi için minik bir koşul gerekiyor:

-Muhalefetin kazanmaması lazım!

Sonra “tek belirleyici” sonuçları beğenmiyor!