İbrahim Gündüz son kitabı ‘O Soruyu Biz Sormayalım’da Doğan Medya’da son yıllarda yaşananlara ve ‘tarafsızlık’ ilkesinin değişimine dikkat çekiyor.

‘O soruyu biz sormayalım’
\O SORUYU BİZ SORMAYALIM\, İbrahim Gündüz, Galeati Yayıncılık

Oktay EVSEN

Gazeteci İbrahim Gündüz’ün, “Altın Ölüm” ve “Altın Girdap” adlı kitaplarının ardından üçüncü kitabı, "O Soruyu Biz Sormayalım-Ekranın Arkası” adlı kitabı çıktı.

Doğan Medya’da son yıllarda yaşananları yazan İbrahim Gündüz, bir yandan da ana akım medya kuruluşlarındaki ‘tarafsızlık’ ilkesinin değişimine dikkati çekiyor ve reyting rekorları kıran bültenlerin nasıl ‘izlenemez’ hale getirildiğine de cevap veriyor.

20 yıldan fazla parlamento muhabiri olarak görev yapan Gündüz’ün bu son kitabında en dikkat çeken bölümlerden birisi TBMM’deki “gizli kamera” skandalı. Kitapta TBMM Başkanlık Divanı Salonu’nda bulunan gizli kameranın sırrı anlatılıyor.

Bugün İstanbul Kitap Fuarı’ndaki imza gününde okurlarıyla buluşacak olan İbrahim Gündüz’le yeni kitabı “O Soruyu Biz Sormayalım”ı konuştuk.

Yağma-talan madenciliğini anlatan iki kitabınızdan sonra şimdi yakın tarihe ışık tutan bir anı kitabıyla okuyucuların karşısındasınız…

Kitap Türkiye’de gazeteciliğin ne hale getirildiğinin çarpıcı bir özeti. O anlı şanlı medya kurumlarının nasıl paçavralara döndürüldüğünün hikâyesi.

Peki neden “O Soruyu Biz Sormayalım?”

Bu dönemde gazetecilik yapan hemen her arkadaş bu başlığın ne anlama geldiğini iyi biliyor. Okuyucularımız için şöyle açıklamaya çalışayım: AKP’nin ikinci iktidar döneminden, 2007’den sonra medya üzerinde baskılar giderek artmaya başladı. Medya organlarının el değiştirmesi, kapanması, zorla satın almalar, aldırmalar derken artık 2015 yılına geldiğimizde muhabirlere göreve giderken şu tembih edilmeye başlandı, “Aman o soruyu biz sormayalım”, “Aman o konuya biz bulaşmayalım.” Göreve giden gazetecilere özellikle AKP’li bakanlara, milletvekillerine “canlarını sıkacak soru yöneltmeyin” deniyordu. Ben Kanal D Meclis muhabiriydim. Kanaldaki son yıllarımda sık sık bu tembihle göreve gidiyordum. Düşünebiliyor musunuz, bir gazeteci, bir parlamento muhabiri görev yeri TBMM’ye giderken müdürleri tarafından, “soru sorma” diye tembihleniyor. Bunun daha ötesi olamaz.

İbrahim Gündüzİbrahim Gündüz

Neden böyle diyorlardı?

Çünkü AKP iktidarı kendilerine sıkıştıran, can acıtan gelişmelerle ilgili sorular soran medya kurumlarını açıktan hedef alıyordu. Devletin kurumları kullanılarak, eleştiren medya kurumlarına yönelik demokrasilerde olamayacak baskılar uygulanıyordu. Medya kurumları da basın-yayıncılık dışında bir yığın işleri de olunca korkuyorlardı. Holding medyacılığının geldiği noktaydı aslında bu. Erdoğan ve AKP bunu çok acımasızca kullandı. Hâlâ da kullanıyor. Takmıyordum bu türden uyarıları yine de, istediğim soruları sormak için gayret ediyordum. Ama bir tortu bırakıyor, ayrıca yöneticilerle tartışmalar başlıyor. Çalışmak artık dayanılmaz bir hal alıyordu.

Artık yeni dönemin temsilcileri ‘muhabir inzibatları’ gibi görev yapıyor. En önemli görevleri muhabirleri kontrol altında tutmak. Görevleri en güzel ve en özel haberi yaptırmak, atlatma haber peşinde koşmak değil, tam tersine muhabirlerin iktidarı rahatsız edecek bir şeye bulaşmalarını engellemek. İnzibatlara göre, her muhabir her göreve gönderilmez. Özellikle soru soran ve haber peşinde koşanlar...

Kitapta size göre en çarpıcı hikâye hangisi?

Bu kitapta yer alan her bir hikâye kendi içinde çarpıcı. Danıştay’ın o kanlı gününde içeri giren tek gazeteciydim… Vekillere, “toplu konut” adı altında yeni lojmanlar yapmak isteyen Bülent Arınç, basın engelini hangi yöntemle aşabildi... Meclis kulisinde “Yemeyen var mı” diye konuşan AKP’li bakan kimdi?

Meclis kulisinde karşısına dikildiğimiz, Erdoğan’a çok yakın vekil kendi inşaat çukurunda ölen 10 yaşındaki Sedanur Özdemir için ne dedi?

Manisa Çaldağı’ndaki doğa katliamı haberimi kim engelledi? Birand neden çaresiz kaldı?

İngiliz Gizli İstihbarat Teşkilatı Mİ6’nın Başkanı Richard Moore, Kanal D’den ayrılmama nasıl sebep oldu?

Esasen bu kitap mesleği soru sormak ve sorgulamak olanların ne hale getirildiklerinin hikâyesidir.

***

MECLİS’TE GİZLİ KAMERA

3 Haziran 2007 günü Meclis Başkanı Arınç, İtalya Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema’yı kabul ediyor. Hani 1999 yılında Öcalan’a ülkesinin kapılarını açan ve Türkiye’de bir dönem en nefret edilen İtalyan politikacı olan D’Alema. Kabul Meclis Başkanlık Divanı Salonu’nda. Sadece görüntü verileceği ve soru alınmayacağı söylendi ama yine de basının ziyarete ilgisi en üst düzeyde. Salonun ön tarafı dolunca kameramanların arkasında ve çok nadir oturulan bölüme ve oradaki bir sandalyeye gözüm ilişti. Gittim, oturdum duvardaki dev plazma televizyonun hemen altına. Salon öyle sıkışık ki sırtım duvara tam dayanmış durumda ve kafamı kaldırdığımda televizyonun tam altını görüyorum. Bir ara kafamı kaldırdım ve tam tepemde küçük bir parmak kamera gördüm, plazmanın altına saklanmış.