California çıkışlı John Dwyer önderliğindeki Oh Sees, önceki akşam Zorlu PSM Studio’da inanılmaz bir konser verdi. Kitlenin coşkusu ve enerjisi konserin ruhunu arşa değdirdi. Kitle dediğin budur

O ter mutlaka akacak!

Önceki akşam bu yılın en iyi konserlerinden birini izlemiş olabilirim diye düşündüm konser başlayınca. Oh Sees’den bahsediyorum. Müzik tarihinin en ilginç rock gruplarından biri onlar. İsimlerini pek çok kez değiştirdiler. Önce Orinoka Crash Suite’di isimleri. Sonra sırayla OCS, Orange County Sound, The Ohsees, The Oh Sees derken grup Thee Oh Sees oldu. En son önceki gün izlediğimiz halleriyse Oh Sees’di. Sahnede yan yana duran 4 adam: En sonda grubun beyni John Dwyer, yanında yan yana çalan iki davulcu Paul Quattrone ve Dan Rincon, en sağdaysa çıplak ayaklı bas gitarist Tim Hellman. Bir grubun ritim ayağı ne kadar iyi olması gerekiyorsa Oh Sees o seviyenin çok üstündeydi. İki davulun mükemmel uyumu ve bas gitaristin onlara verdiği müthiş destek görülmeye ve duyulmaya değerdi. John Dwyer’ın delirmişcesine performansı ve falsetto vokalleri inanılmaz bir kontrast yaratıyordu sahnede. California’nın milli marşı haline gelen tür garage rock’ı icra ederken tam California çöllerinden çıkma stoner rock türünün örneği gitar riff’lerinden yola çıkıp uzun uzun deneysel sololarla mest ettiler.

Fakat… Ama… Sahnede gittikçe devleşen bu deli, ufak tefek adamların karşısında coşan kitle sayesinde bu konser ciddi anlamda unutulmayacak bir geceye dönüştü. Konser dediğin, izleyici dediğin tam olarak böyle olmalıydı. Olması gereken oldu. Omzum ve boynum sakat, sırtımdaysa ağrılar hiç bitmiyor birkaç haftadır. Uslu uslu konseri izlerken sahne yanından beni iterek sahne önüne koşup koşup karmaşaya katılanların coşkusuna daha fazla karşı koyamadım ve ben de kitleye karıştım. Ne ağrı ne umursama. Katıksız enerji ve güç böyle bir şey olsa gerek. Karşısında coşan kitleyi gördükçe deliren ekip daha da istekli ve enerjik çaldı. Bu müzik gerçekten de böyle dinlenmeliydi. Kan ter içinde biten konser kaç saat sürdü o an anlamadık bile. Bu yıl izlediğimiz en iyi konserlerden biri olarak 2018’e damga vuran Oh Sees, yıl sonu listemde ilk üçün tepesini zorlayacak kesinlikle.

Son bir detay. Hatırlarsanız bu yıl King Gizzard & The Lizard Wizard’ın pek çok konserini izledik İstanbul’da. Grubun Salon İKSV’de izlediğimiz konseri gayet atmosferik ve etkileyiciydi. İki grubun deneysel tarafları çokça birbirine benzese de performans ve müzik anlamında karşılaştırmak manasız olacaktır fakat ruh bazı noktalarda benzeşiyor. Bu gruplar kapalı mekânlarda hakkı verilebilecek müzikleri icra ediyor.

Son bir yorum... King Gizzard konserinden sonra grubun 2 davulcusu olmasının bir manası olmadığını çünkü aynı şeyi üst üste çalmalarından dolayı oluşan gayet gereksiz bir ayna etkisinden bahsetmiştim sosyal mecralarda ve tepki de yemiştim. Karşı karşıya geçip aynı şeyi çalmalarının sound’a hiçbir katkısı yok. Fakat Oh Sees bu işi inanılmaz faydalı kullanıyor. İki davulcunun üst üste adeta puzzle gibi geçen çalımı ve şarkılara farklı ruh katacak şekilde birbirinden net bir biçimde ayrılan ritimleri, konserin ve şarkıların ruhuna büyük coşku ve doluluk sağladı. Ben kendi adıma tezimi doğruluyorum. İtirazı olanlar elbette olacaktır fakat bence olması gereken bu. Bu bahsettiğim isimleri bu ekonomik şartlarda 2018 yılında İstanbul’da izleyebilmek büyük lüks. Sırf bu yüzden Zorlu PSM’ye ve Studio’ya binlerce teşekkür. Bu coşkuyu metal konserlerinde bile az yaşadım.

Konser bittiğinde, ışıklar açıldığında az önce çarpışıp itişen tanıdık tanımadık herkes alandan zaferle ayrılırcasına tokalaşıp sarılacak. Bu iş böyle. Sallanmak ve yuvarlanmak bunu gerektirir.