Haydarpaşa Garı neden otel, müze, AVM ya da başka bir şey değil de gar olarak kalmalı? Bu talepte ısrarcıyız. Israrımız Haydarpaşa Garı’nın herhangi bir mekân olmamasından kaynaklanıyor. Dahası, Gar’ın kullanım değerinden kaynaklanıyor.

Kısaca hatırlayalım: Haydarpaşa Garı’nın açılışı 1908’de yapılıyor. 1917’de çıkan yangın ile ilk, 1979’da gerçekleşen tanker patlaması ile ikinci kez zarar görüyor. Son olarak 2010’da restorasyon çalışması sırasında çıkan yangın ile üçüncü kez ve şimdiye kadarki en büyük hasarını alıyor. En büyük hasar bu, çünkü Gar’ın özelleştirilerek işlevsizleştirilmesi girişimini beraberinde getiriyor. Hızlı tren projesi nedeniyle 2012’de ana tren seferleri, 2013’te de banliyö seferleri tamamen durduruluyor. Seferler durduruluyor ama Gar hayatımızdaki önemli yerini koruyor.

Haydarpaşa Garı yalnızca Kadıköy veya İstanbul için değil tüm Türkiye için tarihsel, kültürel ve sosyolojik anlamda kullanımından gelen özel bir mekân olagelmiş. Zaten o nedenle kullanıma kapatılmasıyla değerini daha iyi anlıyoruz. Gar pek çok kitapta, filmde veya başka yerlerde de anıların, emeğin, anlatının mekânını oluşturmuş.
-Miş’li, -muş’lu yazıyorum ama Haydarpaşa Garı’na dair her şeyin geçmişte kaldığı anlamında değil elbette. Bugün her ne kadar sessiz görünse de, Haydarpaşa Garı direnişin mekânı olarak hâlâ kullanımda. Kent kullanımının, belleğin, emeğin, deneyimlerin değersizleştirilmesine karşı bir direnişin mekânı. Bunu da öncelikle Haydarpaşa Dayanışması’na borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Dayanışma, torba yasalar, özelleştirmeler gibi antidemokratik uygulamalarla gasp edilmek istenen

Haydarpaşa Garı’nı demokratik bir hak arama mücadelesinin ve dayanışmanın sembolü haline getirerek yaşatıyor.

Haydarpaşa Dayanışması 2005 yılında özelleştirmeye karşı kuruldu ve 2012’de haftalık pazar nöbetlerine başladı. Dün gerçekleşen 421. nöbet ile 8. yılını tamamladı.

Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdikleri oturma eyleminin ardından gerçekleşen en uzun soluklu nöbet olduğu ifade ediliyor. Kent mücadelesi için ise, yanılmıyorsam, en uzun soluklu nöbet oluyor.

Neden bu kadar uzun sürdü bu nöbet derseniz, yazının başında dediğim gibi Gar’ın kullanım değerinden dolayı derim. Burası demiryolu işçilerinin emek mekânı, geçimlerini buradan sağlıyorlar. Bu nedenle aileler direnişte. İstanbul’a göç edenlerin veya turistlerin şehre girdikleri, deniz ile karşılaştıkları; Doğu Ekspresi, Fatih Ekspresi, Başkent Ekspresi, Kurtalan Ekspresi gibi tanınan trenlerin kalktığı yer burası. Kadıköylülerin okullarına, işlerine gidip gelirken kullandıkları bir yer. Ekonomik, sosyal, sosyolojik ve kültürel unsurların yanı sıra mimari ve arkeolojik unsurları da barındıran bir mekân.

Yıllardır mekân kullanım dışı bırakılarak bu değerler unutturulmaya çalışıldı. Bu aslında neoliberal kentsel dönüşüm modelinin bir karakteristiği: Mekân işlevinden arındırılarak asli fonksiyonu unutturuluyor ve gündelik yaşamın bir parçası olmaktan çıkarılıyor. Böyle olunca da el değiştirmesi, özelleştirilmesi, toplumsal anlamlarından koparılması kolaylaşabiliyor. Bu yüzden senelerdir vatandaşın iletişim kuramadığı, yukarıdaki değerler bakımından bir şey ifade etmeyen bir ‘arsa’ haline getirilmek isteniyor.

Haydarpaşa Dayanışması’nın nöbetteki ısrarı tam da bu unutturulmaya, kamusal yarar ve kullanıma aykırı planlamaya ve mekânın bu amaçlarla parçalanmasına karşı bir direnç oluşturuyor. Hem mekânın tüm özellikleriyle birlikte sürekli gündemde tutulmasını, hem de keskin bir talep ile yaşam alanı olarak sahip çıkılmasını sağlıyor.
Ne otel, ne müze, ne AVM, ne de bir başka şeye dönüşmeden, eski istasyonları ile birlikte banliyö seferlerinin sonlanacağı bir yer olması inadıyla…

“Denizde balık kokusu
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar.”
demiş ya Nazım Hikmet, deniz nasıl balık kokarsa, bahar nasıl tahtakurusu getirirse Haydarpaşa da o kadar Gar’dır ve Gar kalacaktır.

***

Son olarak, direnişin, dayanışmanın, emeğin, sokağın sesini duyabilmek için 16 yıldır bağımsız medya ilkelerinden ödün vermeyen BirGünBenim kampanyasını destekleyelim, abone olmakla yetinmeyip her gün bayimizden de alalım.