Biliyor musunuz? “Yalvar yakar” gidilen ABD seferinden, “salya sümük” geri dönüldü!..
Oysa ne umutlarla gidilmişti.
Önce “bakanların önüne yattığı” Rıza Sarraf’ın konuşması engellenecekti.
Bir zamanlar “bitsin bu hasret ne olur gel!” dediği Fethullah Hocasının geri iadesi istenecekti.
“Ne istediniz de vermedik!” diye yalvardıkları cemaatçilerin kovulması talep edilecekti...
Velhasıl, birbirilerine kazık atan ortaklardan güçlü olanı, orada güçsüz kalanı Türkiye’nin forsunu kullanarak, memlekete getirip yandaşlarına zafer nutukları atacaklardı.
• • •
Heyhat bunların hiçbiri olmadı!..
Sefer başarısız geçti...
Üstelikte Obama giderayak tam da “karizmayı çizen” laflar söyledi.
Sanki, bir zamanlar “zavallı Obama” diye dalga geçmeye çalışanlara, acımasızca “bir tokat!” attı!..
• • •
Bilinen o ki, Obama ile görüşmek için kırk takla atıldı. Akla hayale gelmeyen kanallar kullanıldı. Vaatlerde bulunuldu. Ülkeyi bağlayacak sözler verildi.
Yeter ki Obama ile bir kaç dakika konuşup, “Facebookuna(!)” bir resim koyabilsin diye!..
Nihayet Obama görüşmeye karar verdi. İnsafa gelen bir büyük gibi 50 dakika da zaman ayırdı. (Nasıl olduğunu ilerleyen zamanlarda öğreniriz!..)
Ama sonra anladık ki; Obama bizimkini epey hırpalamış!..
• • •
Yanındakilere bakılırsa “bir şey söylememiş!”
Özellikle basın özgürlüğü konusuna hiç değinmemiş.
Oysa AFP Haber ajansından Andrew Beatty’nin, “perşembe günü Brookings Enstitüsü’nde yaşanan epey çirkin sahnelerden sonra, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’la buluştunuz. Erdoğan’ı bir otoriter olarak görüyor musunuz” şeklindeki sorusuna, Obama şöyle yanıt vermiş; ... “Türkiye’de benim rahatsız olduğum bazı eğilimlerin olduğu sır değil. Bunu doğrudan ona da dile getirdim. Ben basın özgürlüğüne güçlü bir biçimde inanan biriyim. Dini özgürlüklere güçlü bir biçimde inanan biriyim. Hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye güçlü bir biçimde inanan biriyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın demokratik bir süreçle üst üste seçildiğine şüphe yok. Ama basına karşı benimsedikleri yaklaşımın, Türkiye’yi çok rahatsız edici bir yola sürükleyebileceğine inanıyorum.”
Devam ediyor; “Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söyledim. Ona, göreve demokrasi vaadiyle geldiğini ve Türkiye’nin tarihsel olarak modernlik ve açıklıkla yan yana yer alan derin bir İslam inancının yaşandığı bir ülke olduğunu hatırlattım. Ve Erdoğan, enformasyonu baskılama ve demokratik tartışmayı engellemenin de dâhil olduğu bir stratejiyi artık izlememeli..”
• • •
Dile getirilen bu düşünceler, ABD yetkililerinin, hatta çokça, Ankara’daki Büyükelçilerin, söylediği sözlerden farklı değil...
Yine de “müstakbel bir dünya liderine(!)” Obama böyle demeyecekti!..
Aslında ağlanacak halimize gülüyoruz.
Bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak çok kızgınım. Ülkemi temsil eden bir kişinin aşağılanması beni de hak etmediğim aynı konuma sokuyor!..
• • •
Sizlerde dikkat ettiniz, havuz medyası bu geziyle ilgili bir şey henüz uyduramadı.
Çünkü Washington Post gazetesinin “Erdoğan geldi. ABD’de her şey biraz delirdi.” manşetinin altından henüz kalkamadılar...
Gezi’nin en gerçekçi yorumu işte budur!..
• • •
Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı, basının baskı altında tutulduğu gerçeğinin somut örnekleri, Can Dündar ve Erdem Gül davası ile “Barış isteyen” akademisyenlerin tutuklanması garabetidir!..
Can ve Erdem’in duruşmaları olduğu gün, İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’le birlikte Bakırköy Cezaevinde tutuklu bulunan akademisyen Esra Mungan Gürsoy’u ziyaret ettik.
Bir aydının cezaevinde tutulması ülkemize sürülen kara bir lekedir.
Gerçeklerin açıklanmasını sansürlemek ise ülkenin karanlığa gömülmesidir.
Türkiye’de bu durum sabitken RTE hangi yüzle Obama’nın karşısına çıktı?!..
Bu sorunun cevabı malum!..
• • •
Düşünülmesi gereken bir durum daha var.
Obama’nın verdiği ders RTE’yi ne kadar etkiledi?!
RTE ABD’deyken savcı, Can ve Erdem için tutuklama istemedi. Yargının içinde bulunduğu duruma bakarak bunun önceden planlandığı kuşkusunu duyuyorum.
Savcının “kopuş” üzerine yaptığı fantezileri dikkate almak gerekir...
22 Nisan günü RTE Kaçaksaray’da ne diyecek? bunu bilemiyoruz!..
Esra Mungan Gürsoy’da aynı gün mahkemeye çıkıyor!..
• • •
RTE bu ülkeyi öyle ayrıştırdı, insanların akıllarını öyle karıştırdı, devleti öyle kullandı ki yurttaşlar serseri mayın gibi sağa sola saldırır hale geldiler.
Pazar günü şehit cenazesinde taziyeye giden Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm’e bir avuç kendini bilmez kışkırtılmış güruh saldırdı!..
Gelen şehit cenazelerinin, akan kanın müsebbipleri PKK ile RTE olduğu unutturulmaya çalışılıyor...
• • •
RTE’nin iflah bulmaz hırsı, gizli kapaklı anlaşmaları, ülkeyi temelinden sarsan garip düşünceleri yüzünden bombalar patlıyor, siviller ölüyor, her gün şehitler geliyor!..
Ülkenin bir tarafında iç savaş var!.. Diğer tarafında RTE’nin para ve geleceği uğruna karıştırdığı kentler beldeler var!..
Mülteciler nedeniyle Kahramanmaraş, İzmir, Dikili yarın Muğla, Mersin ayağa kalkacak!..
Sahillerde siyasi tabloyu değiştirmek için pervasızca insan hakkı ihlali yapılarak yeni bir yapı çıkarılmaya çalışılıyor.
• • •
Ne acı değil mi?! Hukuk devleti olmaktan uzaklaşınca kimsenin can ve mal güvencesi kalmıyor!..
Ama bilinmeli ki diktatörler de bir gün hukuka ihtiyaç duyacaklar!..