AKP’nin ikinci Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, İbrahim Kapaklıkaya adında İçişleri Bakanlığı personelinden birini MEB’e Dış İlişkiler Genel Müdürü yapmıştı. Bu genel müdürün ilk işi, Millî Eğitim Bakanlığı Yurtdışı Teşkilatına Sürekli Göreve Atanacak Personel Hakkında Yönetmeliği değiştirmek oldu. “Görevlendirileceklerde Aranacak Genel Şartlar” dan biri olan “Son müracaat tarihi itibariyle son 3 yıldır Bakanlık merkez veya taşra teşkilatı kadrolarında çalışıyor olmak” koşulunu kaldırdı. Yönetmelik değiştirildikten birkaç gün sonra yurt dışında görevlendirilecekler için sınav açtı. Yazılı sınava katılan 295 kişiden biri sınavı açan Genel Müdür İbrahim Kapaklıkaya, diğer biri de yardımcısı Doç.Dr. İbrahim Özdemir idi.

Genel müdür, taban puanı 70 olan sınavdan 70 alarak kıl payı mülakata katılma hakkını elde etti! Yardımcısı İbrahim Özdemir 65 puanla elendi. Genel müdür hemen bir mülakat komisyonu oluşturdu, yazılı sınavda yeterli puanı alamayan İbrahim Özdemir’i de mülakat komisyonu başkanı yaptı. Gerisini anlatmama gerek yok. Bu olay, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e soruldu: Yasalara aykırı bir uygulama yok dedi. Oysa biz yasaya uyup uymadığını değil, ahlak uygun olup olmadığını sormuştuk kendisine!

AKP, ilk zamanlarda bakanlık bürokratlarıyla il, ilçe ve okul yönetici seçiminde başvurduğu bu yöntemi öğretmen seçimine kadar indirdi. Sonunda bardağı taşırdı ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da sokağa indirdi. Kılıçdaroğlu, Milli Eğitim Bakanlığı önüne giderek hangi vicdana, hangi adalete, hangi ahlaka sığar bu yaptığınız dedi. Birkaç saat sonra bakandan gelen yazılı yanıt 2004’tekinin aynısıydı: Bakan Mahmut Özer, Sözleşmeli Öğretmen İstihdamına İlişkin Yönetmeliği anlatıyor. “Sözlü sınavlar mevzuat çerçevesinde objektif olarak yapılmakta herhangi bir öğretmen adayına yönelik adaletsiz bir uygulama içinde bulunulması söz konusu değildir.” diyordu. Mevzuattan, objektiflikten söz eden bu kişi, henüz bir ay önce "Eğitimde Fırsat Eşitliği" konulu şûradan, eşitlik yerine şûranın gündemde olmayan, gündeme alınması mevzuata aykırı olduğu halde okul öncesi eğitimine din dersi kararı çıkarmıştır.

Mülakat (yüz yüze görüşme), öznel sonuçlar almak için yapılan değerlendirme yöntemidir. Objektif yani nesnel karar, kendi değer, inanç ve beğenilerinizi ölçüt olarak kullanmadan aldığınız karardır. Bir AKP yöneticisinin daha doğrusu bir İslamcının biri hakkında karar verirken öznel algılarını, beğenilerini, dünya görüşünü bir tarafa bırakarak nesnel karar alabileceğini düşünmek mümkün değildir. Makarna veya kömür vereceği yoksullar arasında ayrım yapan bir zihniyetten öğretmen seçiminde objektif olması nasıl beklenebilir!

Mülakat, uygun kişiyi bulmak için değil, genellikle uygun bulunmayanı sistemin dışında tutmak için yapılır. Sözleşmeli öğretmen alım mülakatı da yüksek puan aldığı halde öznel beklentileri karşılamayacağı düşünülen adayların elenmesinde kullanılmıştır. Kurduğunuz düzenin işleyişine uygun bulmadığınız bilgiyi, beceriyi, deneyim ve değerleri dışladığınızda boşluğu bir şekliyle doldurursunuz. Buna liyakatsizlik deniyor. O nedenle mülakatla liyakat olmaz diyoruz.