Aslında otokratik rejimlerde lidere yakın olmak uzak olmaktan her zaman daha zor. Otokrat liderin en yakınındaysan, hem sağı solu belli olmayan lideri kızdırabilme şansın daha yüksek hem de liderin yaptığı her hatanın faturası çoğu zaman yakınındakilere kesiliyor.

Mesela bu iktidarda bakan olmak aslında çok zor zanaat. En son Deutsche Welle’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı röportajı ele alalım örneğin. DW’nin tecrübeli muhabiri Sebastian, soruları oldukça rahat ve direkt bir üslupta sordu. İyi gazetecilik yaptı, sorularını sordu ve cevaplarını aradı. Çavuşoğlu çoğu zaman sıkıştı çünkü Cumhurbaşkanı’nın yaptığı her şeyi bu aralar akıl mantıkla izah etmek mümkün değil.

Sebastian : Cumhurbaşkanınız Türkiye’nin artık AB üyeliğine ihtiyacı kalmamıştır dedi, ne diyorsunuz diye Çavuşoğlu’nu sıkıştırıyor. Çavuşoğlu ancak lafı dolandırabiliyor. Çünkü Reis bu, kafasına eserse ne diyeceği belli olmaz.

Cumhurbaşkanı, İngiltere’de yatırımcılarla bir araya geliyor: “yahu siz bu ekonomi işinden anlamıyorsunuz, bakın biraz bizi örnek alın1 gibi nice nobran, nadan ve çılgın şey söyleyiverince ortalık toz duman oluyor. Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı, Erdoğan’ın ziyaretinin ardından İngiltere’ye koşup, resmen, “Cumhurbaşkanı öyle dedi ama bakmayın siz ona, ekonomiyi biz idare ediyoruz, onu yatıştırıyoruz” falan diyor.

Olanın bitenin Türkçesi bu. Astığım astık kestiğim kestik, en doğrusunu ben bilirimci bir lider ve bu liderin tam anlamıyla arkasını toplamaya çalışan kabinenin bir kısmı var.

Ne var ki, işin acıklı tarafı, biz buralarda gazetecilik yapanlar, kalem oynatanlar ve bu satırları okuyan sizler neyin ne olduğunu zaten biliyoruz.

Fakat Konda’nın yaptığı seçmen algısı araştırması acı gerçekliği yüzümüze vuruyor. AKP seçmeninin büyük çoğunluğu sadece A haber izliyor. Beğenelim beğenmeyelim Türkiye nüfusunun önemli bir kısmı bilgiyi bu kanaldan alıyor ve siyasi algısını bu kanaldan aldığı bilgiye göre şekillendiriyor. Eğer siyasetle az çok ilgiliyseniz, A Haber’i sık sık izlemenizi öneririm. Buranın dışındaki evreni, o evrendeki algıyı anlamanın etkili bir yolu. A Haber’de tamamen başka bir gerçek var. A Haber evreninde tüm dünya Recep Tayyip Erdoğan karşısında saygıdan titriyor. Ona herkes hayran, hayran olmayanlar da kıskanıyor. Buradaki, evrende dalga konusu olan şeyler diğer evrende gerçeklik.

Örneğin A Haber’in seçmene mikrofon tuttuğu bir program var. Muhabir hep CHP seçmeni ağırlıklı semtlere gidiyor. Örneğin Avcılar, örneğin Kadıköy. Muhabir seçmenle sokak röportajları yapıyor, oyunu neye göre kime verdiklerini soruyor. Televizyoncu gözüyle yapılan sokak röportajlarının tamamen manipüle amaçlı kesilip biçildiğini görmek hiç zor değil. Bu röportajlarla, A Haber izleyicisine, CHP seçmeni bile aslında Erdoğan’a hayran mesajı veriliyor.

Bu evrende Çavuşoğlu’nun DW muhabiri karşısında kem küm etmesi, Mehmet Şimşek’in “yapmayın etmeyin” diye İngiltere’ye koşması tamamen başka anlamlar ifade ediyor. Ve bu kanalın sadık izleyicisi, sadece bu ekrandan gördüğünü biliyor.

Türkiye’deki mevcut iktidar, elinde bulundurduğu medya gücüyle tamamen başka bir gerçeklik yaratmış, başka bir dünya kurmuş durumda. Muhalefet bu evrene ulaşamadıkça, ve kurulan bu yalan dünyayı A Haber izleyicisine ifşa edemedikçe işi zor.